Gerçekligin dogası üzerine
Bilimde, felsefedei edebiyatta her akıl sahibi insanın aklında benzer soru var nedir bu gerçek olan ? yada neye gerçek diyoruzda ona bu kadar güvenebiliyoruz ? Çaglar boyunca insanlar bu konular üzerine kafa yoruyor bu konu hakkında duyularımızdan zihnimizden, yaşam tecrübelerimizden bahsedip onları sürekli sorguya çekiyoruz, eski insanlarında yaptıgını yaparken her geçen gün bilgimizin arttıgını bu sayede nasıl daha iyi düşünüp gerçek dedigimiz o şeyi daha kapsamlı anlamlandırabilecegimiz aklımızın bir ucundan gitmiyor bugün gerçekligi konuşup gerçekligin dogasını sorgulayacagız.
Tanımı
Kavramsal olarak tanımına baktıgımızda varolan herşeyin kendisi olarak karşımıza çıkıyor. Hiçligin tersi olan gerçek aynı zamanda doganın her bir nesnesinin ayrı ayrı bireysel şartlara baglanmış koşutlu davranışlarının bir tezahürüdürde. yani gerçegi meydana getiren işin temelinde olaylar ve onların meydana getirdigi etkileşimlerdir.
Bir degere sahip olan gerçeklik ise insanların ulşaşmak istedigi dini, tasavvufi, münzevi bir hayatın kazandırdıgı nitelik olarak görülmektedir. İnsanlar hayata karşı bakış açılarını çocukluk yıllarından kalma alışkanlıklarından sıyrılarak kendi varlıklarıyla karşıladıgı ve ona kendilerince bir şekil vermeye başladıkları noktanın adıdırda. (Gerçekle yüzleşmek acıdır ama sizi daha güçlü yapar "F. Nietche nin düşüncelerinden").
Tarihsel perspektif
Dönem dönem farklı yorumlar getirilmiş olan gerçeklik orta çaga kadar mistik güçlerin iradesine atfedilmi, sanayi devriminde meydana gelen her alandaki tekdüzelik gerçekligi nesnel bir doga anlayışına atfetmiş post modernit günümüz bakış açısında ise her insanın kendi özgür iradesinde meydana gelen degişikliklere bu gerçeklik atfedilmiştir. Postmodernist yoruma baktıgımızda aslında bir bakıma bireysel gerçeklerin toplumsal gerçeklerle çatıştıgını görürüz. Mesela estetik algısı kişiden kişiye degişiklik gösterir, kimi insan bir resmi yada müzigi begenir digeri bunu begenmez çünkü onun dünya görüşü kültürel ve zihinsel, kişikilsel yapısı farklıdır digerininki farklı. Ama diyelimki karşıdan karşıya geçeceksiniz önce saga bakarsınız çünkü sizin ülkenizin her şehrinde trafik sagdan akar, eger bakmazsanız araba çarpar ve canınızdan olabilirsiniz yada bir suç haksız yere işlendiyse kesinlikle cezasını bulur buda insanlıgın dogasına göre degişmez uygulamalar bütünüdür. Herkesin kabul ettigi soyut düünyadan yarattıgımız somut gerçekler herkesçe kabul edildiginde bir şüphe duyulmaz gerçege dönüşür.
Ancak bilimsel akıl gerçekligi de şekillendirmektedir biz biliyoruzki hiçbir teori, tez, argüman yanlışlıgı ispatlanmadıkça gerçekligi kanıtlanamaz. Bilimde şüphe bize ortak aklın sayesinde dogayı şekillendirme imkanı vermiştir.
Gerçek türleri
Antik felsefi ögretilere göre temel olan şey ontolojidir(varlık bilim) biz bu varlık bilimini zihnimizle algılar ona şekil verir ve ondan türettigimiz aletlerle ona hakimiyet kurarız. Kesinlikle insanlıgın 18. yy sonraki yükselişi dogaya hükmetme anlayışı üzerine kuruludur, eger o haksızlıga ugruyorsa biz onu korur ve geliştiririz ama yok o bize zulmediyorsa onu cezalandırırız.
Temel gerçeklik dogadadır insan varolmasada güneş dogacak batacak depremler, seller salgınlar olacak diger canlılar etkilenecek gezegenler devinimini sürdürecek yıldızlar ve karadelikler dogacak ve ölecektir. ancak bu bilgiler (farkına varışlar) duyularımız yoluyla bize ulaşır (ancak duyular yanıltılabilir ama) zihnimizde anlaşılarak yorumlanır ve hafızaya atılır. hafızada biriken çogu şeyde insan uygarlıgını oluşturur.
Buradan şuna ulaşıyoruz gerçek ve gerçeklik aynı ley degildir; Gerçerk: insan zihninde şekillenmiş olan yerel belirlenim, Gerçeklik ise tümel bir varoluştur. Mesela karşınızda bulunan bir masa vardır masaya siz kavramsal bir tanım atfettiginizde bir gerçege ulaşırsınız ama masayının orada oldugunu tasdik ettiginizde ise gerçekligi oluşturursunuz yine o masayı kullandıgınızda yada ürettiginizde ise gerçek ve gerçekli birleşerek bize üçüncü bir belirlenim sunar şöyle ki
1- Gerçeklik: Dogada varolanın bilgisi, insandan bagımsızdır.
2- Gerçek: İnsan zihninde varolanın bilgisi degişkendir.
3. İnsandan dogaya geçenin bilgisi Homo Saphiens.
Gerçekligin bilimsel boyutları
Bilim gerçekligi bize evrenin ilk başlangıç anından şu anın son saniyesine kadar meydana gelmiş ve gelmesi muhtemele olay ve olguların birbiriyle ilişkilerini açıklayaran bir tanım yapıyor. Çeşitli süreçlerden geçerek meydana gelen atomlar, elementler, insanlar yada galaksiler fizik astronomi, kimya ve matematik yolu ile yeni isimler arıyor. Dünyada canlı yaşamı ilk tek hücreli canlının mitoz bölünmesi ile başlar o canlı için onun meydana gelmesi onun zamanında kendi açısından degerlendirecegi bir gerçektir. İnsanlık açısından bilimin deney gözlem ile test ettigi gerçeklerin aynı zamanda disiplinler arası bir yorumlamaya da sahip olması gerektigini söylemekte.
Bilgi felsefesi(epistemoloji) bize nasıl akıl yürütecegimizi anlatmaktadır. Bilim ise bunu pratik hayata uygulayarak göstemektedir. Çeşitli olaylar olur ve bu olayların bizim beynimiz için aslında hiçbir önemi yoktur. Mesela iş yerine gideceksinizdir, bunun için ilk önce bir ötöbüse binmeniz gerekir, bunun için karta yükleme yapmanız yükleme içinse paranız olması paranız olması içinse bir getiri kaynagı olması gerekir. Akıl için bu süreçlerin birbirinden hiçbir farkı yoktur mesela ötöbüs yerine başka birşeye binmeniz, para yerine başka birşey kullanmanız yada iş yerine okula gitmeniz gibi hepsi olayın temelinde aynıdır. Bunu farkeden algı bilimcilerimiz nasıl algılarımızı kandırabilir ve yeni duyu şekilleri yaratabilirizin üzerinde çalışmışlar ve başarılı olmuşlardırda. Örnegin sagır ve kör birinin sırtına elektirik verilmiş karar vermesi istendiginde dogru karar vermiş yada bildiginiz Stephan hawking in konuşmak için alet bize gerçekligin duyusal boyutunun sadece bir araç oldugunu göstermiştir.
Özellikle günümüzde bilimsel yöntemlerin çok ilerlemiş ve artık saglam temellere oturmuş olması bize bilimin yanlışlanabilirlik, objektiflik, metadoloji gibi hayati öneme sahip degerleri taşıdıgını efsaneler ve mitlerle gerçeklerin yaratılamayacagını söyler. Bilimin nihai faydalarından olan alet yapma bilgisi insanlık için büyük atılımlar yaşanmasına sebep oldugunu hepimiz biliyoruz bunun gerçekleşmesi için ise heryerde mevcut olan bilginin insan aklının düşünce, bilme, anlamlandırma yorumlama ve eleştirme gibi a priori(önsel) incelemeden geçmiş olmasını gerektiriyordu.
Bilim temelinde varsayımlarla meydana gelir bu varsayımlardan en önemli aksiyomatik(açık, anlaşılır) olanları şunlardır.
1- Evren/Doga gerçektir: gerçek bilim yalan söylemez, o gerçegi tanımlamaya anlamaya çalışır.
2- İnsanlar olarak evrenin gerçeklerini anlayabiliriz.
3- Dogadaki olay, olgu ve süreçlerin dogal nedenleri vardır.
4- Dogada tutarlı nedensellik örüntüleri vardır.
5- Dogadan topladıgımız kanıtlar onu açıklamamızı saglar.
6- Dogada hiçbirşey bariz degildir, onu anlamak için deneyler yaparak objektif veriler toplamalıyız.
7- Doga yasaları sürekli varlan bir kendini tekrarlama ile düzen ifade eder.
8- Bilimsel varsayımlar tutarlı ve üretken olmalıdır.
9- Varsayımlarımız sabit degil degişken olmalıdır.
10- Her varsayımın tar,hsel b,r arkaplanı bulunmalıdır.
Buradan şunu anlıyoruzki bilimin dogru bilgiye ulaşmak için bir rol model oldugu onun kesin gerçeklerin yerini tutmayacagı ve bununda zamanın ruhuna baglı olarak degişebilecegini anlatmaktadır. Esasında bilim gerçekligi dogrudan vermek yerine ona ulaşacak yol ve yöntemleri bize sunmakta.
Felsefi açıdan bakış
Gerçek osmalıcada vaka yani var olan birbirine uydurulmuş, baglanmış (ger) ile ortaya çıkmaktan (çek) türetilmiş bir kelimedir.köklerine baktıgımızda İnsan için gerçegi bagdaştıran en önemli şeyin dil oldugunu görürsünüz. Dil yani konuşma ve yazma kelimeler ile insanın iletişim yetenegini geliştirmiş ve etkileşimde bulundukça insan aklı dogaya uyum ve dogaya hükmetme gibi bazı kazanımlar elde etmiştir diger bir deyişle kavramlar insan varoluşuna öznel bir nitelik kazandırmış onlarla en uç nokta olan düşüncelerimizi elde etmişizdir.
Bu konu için felsefi perspektifde üç kavram dikkat çekmektedir bunlar:
- Gerçek: insan bilincinden bagımsız varolanlar.
- Hakikat: Nesnel gerçekligin kendisine uygun bir kavramasal yansıma bulması.
- Dogru: Hem gerçegin hemde düşünme yasalarının birbiriyle harmonisidir.
Kavramsal gerçeklik şunları barındırır.
-Bir kavram başka kavramla karşılıklık ilişkisi içermelidir
-Dogru mantıksal ilkelere uygun olmalıdır.
Gerçekligin özü:
- Öz o şeyin etkilendigi bir akıldan anlaşılıyorsa platoncu gerçeklik.
- O şeyin ne oldugunu anlama yoluna gidiliyorsa aristocu gerçeklik.
-Kendisine özgü yapısı anlaşıldıgında tümeler gerçekliginden bilimsel gözlemlerden ve kuramsal modellerden bahsedilebilir.
Enstain sonrası fizigin şekillendirdigi düşün dünyasında bir heraklitosçu yapı hakimdir sğrekli degişen bir gerçeklik ile bazı degişmeyen pratagorasçı yapı bulunur bazı şeyler akılla kavranış akılla dogrulanır.
Felsefe ise bize kesin ve net bir gerçeklik yerine degişen sürekli olan ve olabilecek bir şeyler dünyası sunmaktadır. Onun temelinde akıl ile kavranan bir devinim ötesinde ise duyumsanan daha az önemli olan ama varolacak olan bir bilgi yapısı olarak karşılamaktaıdır.
Günümüz açısından bir degerlendirme
Günümüz teknolojisi bize gerçekligin dogasını şekillendirme imkanı veriyor ne diyor mesela sanal gerçeklik veya artırılmış gerçeklik burada bizim duyularımızı kandırarak bize yeni bir gerçek dünya sunulmakta dijital bir çag ve o çagda arkadaşlıklarımız evliliklerimizi, bilgi ve haberleşme imkanlarımızın hepsi internet üzerinden yürütülüyor. İnternet insan için soyut bir elde edilebilir dünya sundu, bu bize üzerine düşünmeye deger bir toplum yapısı veriyor. İnsanlarımız gerçegin degil iyinin ve kötünün peşindeler bu bakımdan gerçekligin ne oldugu onun dogadanmı akıldanmı geldgini bilerek ileri bir bilinç düzeyine ulaşmak önemlidir diye düşünüyorum.
Bilimin Temel Varsayımları: Bilim, Gerçek Arayışını Hangi Temel Varsayımlar Üzerine İnşa Eder? - Evrim Ağacı (evrimagaci.org)
Gerçek Kavramı Üzerine – Düşünüyorum (dusunuyorumdergisi.com)