TÜRKİYEDE MÜZİK KÜLTÜRÜNÜN DEGİŞİMİ

  Hiç yorum yok

 

İnsan ve Müzik – Maroon

Cumhurşyet ilk kuruldugu yıllar özellikle Mustafa Kemal in etkisiyle kurulan senfoni orkestraları halka klasik müzigi sevdirtmeye çalışmış bu sebeple Avrupa dan besteciler getirtilmişti Hatta Bugün bildigimiz Ordudaki ve Cumhurbaşkanlıgındaki orkestralar da onun eseridir. 

Bu ilk akım 1940 yılına kadar sürdü pek fazla kişiye yayılmasada bu müzik türü halk arasında eskiden beri yaygın olan aşıklık ve halk Trkileri dinlenmekteydi.

İlerleyen yıllarda özellikle Adnan Menderes in liberal politikaları halka dünyayı tanıttı ve o yıllarda özellikle iki dev isim olan CEM KARACA ve BARIŞ MANÇO Anadoluyu gezerek aşıklardan topladıkları eserlerle plaklar çıkarmış halka ciiiiddi müzik nedir sanatçılık nedir ögretmişlerdi 

Bu akımda 1960 dan 1970 yıllarına kadar sürmüş 

1970 den sonra ise Arabesk adlı Osmanlı Arap karışımı daha çok mızıka agırlıklı müzikler yaygınlaşmış bu akımsa bize ünlü üç baba ismi kazandırmıştır. Bu isimler bildiginizgibi ORHAN GENCEBAY, MÜSLÜM GÜRSES, FERDİ TAYFUR. olmuştu.

Akım 1990 yılından sonra etkisini yitirmeye başlamış gerek eski yetkin eserlerin çıkmayışı gerek halkın bu türe doyuşu biraz çıgırtkan yüksek volum lu müzige ihtiyaç duymuştur.

Bunun sonucunda ise Rock müzik yetişmiştir. Rock müzigin digerlerine göre sanatçı yelpazesi daha geniş skalaya ulaşmış Ayna MFÖ, Manga, Mor ve Ötesi, GRİPİN gibi grupları tanıtmış Teoman Murat Kekilli, Murat Gögebakan, gibi dev isimleri kazandırmış hatta Müslüm gürses bu degişimi farkedip teomanın şarkılarını söyledigi olmuştur.

2000 yılından sonra halk biraz gevşemiş olacakki biraz sözleri saçma cafcaflı kliplere arabalara kızlara ihtiyaç duymuş bu durumda bize Grup Vitamin, Linteki sarkıcı gruplarını bize tanıtmış.

Bu akım ise bize malum Tarkan,ismail yk gibi popçu kişilikleri kazandırmıştır.

VE GÜNÜMÜZDE

2010 yılından sonra ise insanlar bu laçkalıkdan bıkmış olacakki olmuşken sözleri bol olsun demiş birazda araya edebiyat katmak istenmiş dönem dizileri özellikle ADANALI ile bize cezayı tanıtmış merdiven altı sanatçıların bügün Tahta oturdugu SAGOPA KAJMER VE CEZA nın yer aldıgı Rep kültürünü tanıtmış bugün hala bu tür yaygın.

Hernekadar rep kültürü bugün yaygınlaşsada işin aslı Amerikadaki zencilerin müzigi olup bir nevi kendini anlatma yolu olmuş Bizde de Almanyada zulum gören kardeşlerimiz kendini 1980 li yıllarda bu türle anlatmış bugün bildigimiz KİLLA HAKAN bu akımın en önemli savunucularından olmuştur.

son olarak sizin gelecekde hangi tür müzikler dinleyecegimiz hakkında fikirleriniz olursa yorumlara yazabilirsiniz.

iki ayrım

  Hiç yorum yok

Azor Brand & People Solutions


iki ayrım

Başlamadan önce bir söz

Dünya üzerindeki asıl sorun insanların cahilligi degil bildiklerini sanmalarıdır.

Gerçek bilgi nedir neden bunun karşıtı cahilliktir?



Hepimiz bilirizki okumayan düşünemeyen sorgulamayan yada bunları yapamayan insanlardır toplum içindeki cahilin tanımı bilgisizle eşdegerdir. Ama cahil demek bilgisiz demek degildir ögrenmemiş olan yada ögretilmeyecek olandır.

Arapça kelimesine bakarsanız cahil ile cemel(deve) kelimesinin kökeninin benzer oldugunu göreceksiniz buradan şunu anlayabiliriz bilgisiz insanın taşıması gereken yükler herzaman olacaktır... bu yükler çogunlukla da toplumsal düzenin işleyişi için gereken uygulamaların yapılması yani işe gitme çocuk dogurma vb. aklınıza gelen herşeydir.

Nerde okudugumu hatırlamıyorum ama şöyle bir cümle kalmıştı aklımda "üzerine düşünülmesi gereken ne varsa en sıradan en normalidir düşünülmemiş olanı düşünmek kolaydır ama kalıcı degildir" diyordu. Buradan yola çıkarak bizde en normal insanı düşünelim bizi dünyaya getiren anne babalarımızı ailelerimizi ögretmenlerimizi yada sadece çarşıya çıktıgınızda yolda gördügünüz herhangi sıradan bir insanı Onların hayatları nasıl işliyor ?

ayrıntılı incelerseniz herkesin birbirinden farklı bir hayatı ve yaşam tarzı oldugunu anlarsınız, aynı şeyi dogaya baktıgınızda da görürsünüz bir agaç kült bir madde gibi orada durmasına ragmen her saniye biraz daha yaşlanmaktadır tıpkı insan gibi.

Bizi farklı yapan düşüncelerimiz ve duygularımızdır:

Herkes aynı şeyleri görür duyar ama herkesin aklında kalan o olayın farklı kısımlarıdır, herkes aynı kişiden aynı dersi alır ama herkes farklı şekilde dinlemiştir bu düşünce yapmızı oluşturur ve içerisinde önyargılarımız tecrübelerimiz sezgilerimiz benzeri olgları barındırır. 

Duygusal boyutta ise bizleri farklı yapan iki temel şey yetişme tarzımız ve karşılaştıgımız insanlardır kabul edersiniz ki kötü insanlar arasında yaşamış biri hiç aklını kullanamışça yani bir gün bişeylerin farkına varmamışsa iyi duygulşar geliştiremez. En basit haliyle aşk, sevgi vs iyidir ama karnımızı doyurmaz yada arkadaş çevremizi geliştirir yada iyi bir evliligimiz olmasını saglar

Şunu unutmayalım doga mantıksal işler.

bizler de onu anlamak ve onu kullanmak için mantıgımızı kullanmalıyız.

Bilimleri de işte tam bu sebepten ögrenmeliyiz.

Yalnızlıgın bilinmeyen yüzü

  Hiç yorum yok


 

yalnız kalmakla tekbaşına kalmak aynı şeymidir sizce ?

Günümüzde insanlar eskisi gibi yaşamıyor mesela bizler anne babamızdan tamamen farklı bir hayatımız olmasına ragmen ilerleyen yaşlarda onlara benziyoruz Hergün yeni etkilere maruz kalıyoruz aklımız her sanıye birşeyleri algılamak zorunda kalıyor. Zamanla biraz daha anlıyoruz yaşlandıgımızı.

iyi hoşda kardeşim bunun yalnızlıkla ne alakası var ?

kelimenin kökenine bakarsanız yalnızlıkla yaşamın ve yürümenın benzer kökenlerden geldigini anlarsınız yani insanlar bir ailede doga büyür gelişir ama bir süre sonra bu bize yetmemeye başlar yeni keşifler meraklar eglenceler isteriz hayattan çünkü biz yeniyizdir daha hayatta, hernekadar bir gün eskiyecek olsakda bütün bilgilerimiz ve deneyimlerimizle gençlikte hayatın en dinamik ve yeni zamanıyla karşı karşıya kalırız.

Bernart Russerl (avrupalı mantıkçı ve filozof)

Gençlere iki tavsiyede bulunmak istiyorum diyor

Birincisi entellektüel olarak her ne iş yaparlarsa yapsınlar gözlerini gerçeklere yummasınlar yani kendilerine yalan söylemesinler diyor.

İkincisi ise sevgi bilgecedir nefret ise aptalcadır zaman geçtikçe biririne daha yaklaşan bu toplumlarda birlikte yaşamak için varsak o halde niye birlikte ölmeyi kutsayalım.

https://www.youtube.com/watch?v=X8aS7NDOZCA

Konuşmanın tamamından şunu çıkartabiliriz aslında insan yaptıgı işi sevdigi ölçüde başarılı olur kimi zaman kendimizi kimi zamanda toplumsal olarak karşı deger görmek için övülmeye ihtiyac duyarız bunu da toplumun bizden sagladıgı fayda ölçüsünde insanlardan elde ederiz.

Buradan şunu anlayabiliriz İnsan yalnızlıgı sevebilir mi ?

aslında insan dogrudan yalnızlıgı sevemez çok fazla kalabalık içinde kalmış insanlarla bir arada bulunmuş biri yalnız kalmaya ihtiyacım var der. Bu ihtiyacını karşıladıgında ise tam bir yalnızlık degilde tek başınalık yaşamaya başlar çünkü asıl yalnızlık büyük  bir buhranın tetikledigi kendi kendinle kalma degil kendinle kaldıgında kendini egitebilme kendini yönlendirme yöçnetebilme yani kendini anlayabilmeyi gerektirir.

Günümüz teknoloji çagında sürekli içinde bulundugumu bu internet ortamı bizi daha çok topluma baglımlı hale getirmek için dizayn edilmiş gibi sanki degilmi. 

Aslında moderniteninn temelinde yalnızlık vardır en bilinen örnegi Tesla yada newton ne kadar sosyal insanlardı... işin yaratıcılık kısmı yani başlangıç kısmı tamemen bir kendi kendinle özdeşleşmenin sonucu olarak gelişiyor buda yalnızlıkta mümkün ama Modernitenin gelişmesi için Toplum gerekir

Hergün büyüyen ekonomimiz nufusumuz bilgimiz hayattan aldıgımız tad bile toplumla baglı hale getirilmiş durumda çünkü ikinci insan varsa toplum vardır ve toplumun oldugu yerde etkileşim oradanda süreklilik vardır.

yanikurdugumuz bu düzenın devamı insanların yıgınlar halinde yaşadıgı o apartmanlara iş yeri ofislerine trafikte takılı kalmasına baglı ne zamanki bundan bıktılar o zaman çöküş başlar herhangi bir savaş hastalık insanları dogaya döndürmez çünkü onlar geçicidir ve alternatif şehirler bulunabilir.

Son olarak farkettiniz mi insanlar yaşlandıkça köye dönme istegi duyar yada bagım bahçem olsa da huzur içinde dinlensem orada der ama bunu kendisi mi der ? Hayır aksine onu oraya getiren düzen artık ondan bir fayda göremeyecegini anladıgı için dışlar oda dogaya gitme istegi duyar.

Sonsöz 

yalnız kalmayı ögrenmeliyiz çünkü onda yenilikler ve keşifler vardır

Dijital Dünyada insan kalmak

  Hiç yorum yok


 


Dijital Dünyada insan kalmak

Hergün gelişen sistemlerimiz teknolojimiz hereye erişimi kolayca gerçekleştiriyor e ticarethanelerden istediklerimizi alabiliyoruz sosyal medyamızdan arkadaşlarımızla konuşuyoruz sözde gruplar kuruyoruz oyunlar oynuyoruz. Her istedigimiz bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabiliyoruz, dünyanın diger ucundaki insanlarla anlık olarak konuşabiliyor veri iletimini saglayabiliyoruz Bu bizi ne kadar getkiliyor sizce.

Yaygın bir tabir vardır bilirsiniz Teknoloji bagımlılıgı çocuklardan yaşlılara kadar biraz telefona bilgisayara bakan insanların o şeyden başını kaldırmadıklarını duyarsınız çevresindekiler bundan şikayetçidir ama o kişi halen bunu yapmaya devam eder dünyada hergün milyonlarca insan bu şekilde

Sadece facebook un sahibi oldugu instagram whatsApp a günde 500 milyon insan girip çıkıyor bir bakıyım çıkıyım anlayışıyla degişmeyen şeylerin degişecegini sanıyoruz bu bizi en küçük sıradan olaylara isanların koskoca tepkiler vermesine sebep oluyor Biliyorsunuz birde Twitter ın belirledigi gündem özelligi var gündemi takip eden 2 günlük mevzularda kendisini kral kralice tayin etmeye çalışan insanlarımız var bu bazen iyi olabiliyor mesela bir kadın cinayetine buyuk tepki verilebiliyor ama hergün covid yuzunden hastalanan doktorlar sehit olan askerler adaleti arayıpda bulamayan insanlar genelde sessiz kalıyor Sosyam vicdansızlıgın kurbanı oluyoruz farkına varmadan.

Son 10 yılın belki 20 yılın icadı olan internet ve barınakları bizi giderek toplumdan koparıyor ve dijital robotizmin kurbanı yapıyor. İnsanlar akıllı tabi kullandıkları her icadı bilinçli kullanabildigi sürece yaani basit bir telefon yada bilgisayar bizi kıtalar ötesindeki çaglar boyu kullanılan ansiklopedilere de ulaştırabiliyor, hiç görüp duymadıgımız insanların hayatlarına müdahale etme imkanıda mesela bir yöneticiye aşagılayıcı hakaret içeren söz söyledi diye biri yargılanabilirken bir başkası hoşuna gitmedi diye binlerce agır laf edip sorunsuz bir şekilde yaşıyor Evet bu adaletin sorunu.

Ama işin birde egitim yanı var ki bu en önemlisi heryerde hazır paket buzdolabına koyulmuş egitim sistemi insternet dolabından çıkartıp bizim onu kullanmamızı bekliyor, okullar açıkken ögretmenlere ezberletilen bilgiler şimdide ögrencilere ögretiliyor.

Bu kaçınılmazdı aslında çünkü bilişimin amacı bilgiyi organize etmektir, insanlar teknolojiyi kurar toplum birbiriyle iletişime geçer nihayetinde de toplumda bilgi ortaya çıkar.

Bilgi olmadan düzen olmaz....

Muhtemelen bi 100 yıl daha insanlar okullara gider egitim görür belki 10 yıl belki hemen şimdi ama sonuçta okulların yerini devasa veri ambarları ve yapay zekalı IT uzmanlarının alması pek yakındır.

Gelelim sorumuza 

mevcut libekapitalist düzende insanlara zamanlarının 3 te birinin toplumsal faydaya geri kalan 3te 1 ini uykuya geri kalan 3te1 bilik zamanın boş olması ve bu boş zamanında da o ürettigi degerden kazandıgı faydayı tüketmesi isteniyor yada o dogrultuda karakterize ediliyor Dijital dünyada insanlar işe gitmez iş onlara gelir degilmi buda yolda trafikte erken yada geç kalma sorunlarını ortadan kaldırır yani 3te 2 lik bir zaman dilimi kalır insanlara buda tüketim kültürünün degişmesine yol açar pazar eglenceleri yerini pikniklerden cafelerden oyunlara sohbet gruplarına degiştirir.

Burada bizim yapmamız gereken ne

İnsan bundan 100 yıl asırlar öncede halkın arasına karıştıgında yada tek başına kaldıgında kendine eglenceler bularak zamanını boşa harcayabiliyordu o zamanlarda da nadiren bilime ve bilgiye deger veren düşünen bilinçli insanlar çıkıyordu ve çogu zaman toplumu onlar şekillendiriyordu 

Şimdi diyeceksiniz hepimiz Aristo Newton Marx Mevlana Budha olamayızki olmayında zaten 

buradaki asıl kilit nokta yaptıgımı şeyin bilincinde olmak düşünün bişeyi ezbere yapan otomat insan bir hatayla karşılaştıgında ne yapar ya çözemez yada bocalar ama çokyönlü kendini geliştiren bir insan ne olur çözüm yolları arar bulur işte bizim yapmamız gereken anlamak çokyönlü zekayla aklımızı kullanmak onu egitmek düşünmek yazmak içimizden ne geliyorsa onları okumak ama aynı zamanda hayata karşı heyecanımızı ve merakımızı sorgulayıcı çocuk aklımızı kaybetmemek gerekirse felsefeyle bilimle resimle şiirle edebiyatla müzikle avare günlerimizi taçlandırmak.

Egitimsizleştirebildiklerimizdenmişsinizcesine

  Hiç yorum yok

 Egitimsizleştirebildiklerimizdenmişsinizcesine



Farkındamısınız okullar kapandı neredeyse 10 aydır okullar kapalı daha yeni yeni açılmaya başladı kimileri kapalıyken egitimin öneminden bahsediyordu kimileride salgının öneminden ben size soruyum bilgimi önemlidir egitimmi ?

Çok uzak degil bundan 15 yıl önce televizyonlara baktıgınızda ne zorluklarla okuyan insanların başarıları dizilere filmlere konu olurdu bugünkü gördügümüz ise okudukdan sonra serselik yapmaya başlayan insanlar.

Uyutuluyoruz ve giderek cahilleştiriliyoruz üstelik kimseninde buna dur dedigi yok

kütüphaneler dershanelere dönüştü okullar arkadaşların buluşma yerlerine böyle bir ortamda nasıl bir egitimden bahsediyoruzki bizi gelecege taşıyacak dünyanın en iyi ülkelerinden biri yapacak.

1960 ile 1990 yılları arasında avrupada uzay çılgınlıgı yaşanırken çocuklara büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında astronot diyen çocuklarımız vardı bugünse kitap açmayı bile istemeyen çocuklarımız var.

En küçük bir küfrün sansürlendigi ülkemizde uyuşturucu alkol zina gibi konuların televizyon kanallarında sorunsuz bir şekilde yayınlanması saglanıyor ben arabistan olalım demiyorum ama en azında gelecek neslimiz için bir düzenleme getirilsin diye düşünüyorum.

Bu ülkede tezgaha çıkan her 10 diziden 8 i 5 bölüm sonra final yapıyor tutması içinse ya silah olacak yada süslü kadınlar olacak öteki türlü sabah magazin haberleri yada akşamları survivor gibi bir program olmakdan kendisini alamıyorlar.

5 yıl önce habertür cnn ntv gibi kanallar haftasonuda olsa bilimsel belgeseller yayınlardı şimdi ise gördügümüz tek şey siyaset tartışmaları acaba sorun yönetimmi yoksa yönetilenlermi ?

Osmanlı devletinin manevi kurucusu şeyh edebali insanı yaşatki devlet yaşasın der

iyide insan yalnızca ekmekle barınakla yaşamaz bilgisiz akılsız yaşarsa esaret altında yaşar.

O halde halk nasıl kendini egitecek

Her evde internet veya bilgisayar var bugün neredeyse ama araştırma ögrenme şuuru yok bence televizyonlar ayda birde olsa merakın hayal gücünün sorgulamanın pekde kötü birşey olmadıgını anlatan bilimsel biyografik programlar yapıp yayınlasa pekde kötü olmaz.

Marifetnemede suretlerden siretin tasviri

  Hiç yorum yok


ERZURUMLU İBRAHİM HAKKININ SURETLERDEN İNSAN KARAKTERİNİ TASVİRİ

 Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki: - Boyu uzun olanların kalbi saf ve temiz olur. - Kısa boylu olanların hileleri, aldatmaları çoktur. - Orta boylu olanlar akıllı ve hoş huylu olurlar. - Saçları sert olan kimse, akılla atılganlığı bulur. - Saçları yumuşak olan saf ve utanması az olur. - Saçı sarı olanın işi, kibirlenme ve kızgınlıktır. - Siyah saçlı olan sabırlıdır, onu ara. 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ __________________________________________________________________ 

 Kumral saç güzeldir, sahibi bedelsizdir. - Saçı az olan lütufkar, anlayışlı ve nazik olur. - Başı küçük olanın aklı azdır, gizli şeyin varsa ona söyleme. - Başının tepesi yassı olan keder çekmez. - Başının derisi ince olan, hayır yapar, zarar vermez. - Kel adama yaklaşma, kötü huylu olur, ondan sakın. - Alnı dar olanın, içi de dar, sıkıntılı olur. - Alnı yumru olan, çirkin ve kalın kafalı olur. - Alnı enli olan kötü huylu olur, çünkü hastadır. - Alnı normal olanı emin bil. - Alnı buruşuksuz olan, şüphesiz tembel olur. - Alnı uzun olan anlayışlı, az ise cömert olur. - Kaşlarının arası buruşuk olan, üzüntü yükünü taşır. - Kulağı çok büyük olan, bilgisiz ve tembel olur. - Küçük kulaklı eğri, orta (normal) kulaklı doğru olur. - Kaşının ucu ince olanın, işi gücü fitnedir. - Kaşının kılları çok olanın, üzüntüleri de çok olur. - Kaşı açık olan doğrudur, çatma olan eğridir. - İnce kaşlı güzel olur, uzunu ise kibirli olmanın delilidir. - Kaşı yay gibi olan, her zaman güzel olur. - Göz çukuru az olursa, o kibirli olmaya delildir. - Siyah gözlüler itaatli, kızıl gözlüler cesur olurlar. - Gök gözlü olan zeki, ela gözlü olan edepli, terbiyeli olur. - Küçük gözlü hafif, büyük gözlü zarif, narin olur. - Gözü yumru olan kıskanç, orta olan dost olur. - Yarı kapalı göz ayıp, bakışı miskince olur. - Köre yakın olma, sık bakan, emniyetli olmaz. - Gözü şaşı adama bakma, çünkü o sana eğri bakar. - Güleç gözlü olan güzeldir, kirpiği sık olan bedelsizdir. - Büyük yüzlü olan illetlidir, küçük yüz kibirlenmeye delildir. - İnce yüzlü sevimli, kalın yüzlü hor (sevimsiz) olur. - Uzun yüzlü olanlar yalancı olurlar. - Ekşi yüzlü, somurtkan olanların, sözlerinin çoğu acı olur. - Yuvarlak yüzlüler, ay'dan daha nurlu olur. - Böyleleri çok güleç olur, onu gören muradını alır. - Benzi kızıl olan terbiyeli, esmer olan da zeki olur. - Benzi sarı olan illetli, siyaha çalan da tevekkelli olur. - Burnu uzun olanın idraki (anlayışı) az olur. ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ __________________________________________________________________

- Kısa burunlu olanlar fazla korkak olur. - Burun ucu top olan, neşeli olur. - Burun ucu ağzına yakın olan adamdan sakın. - Burun delikleri geniş olanın içi kibir ve kıskançlıkla doludur. - Burun kanatlan dar olan kişide küsme ve inat çok olur. - Burnu enli olan kimse şehvete tutkundur. - Burnu eğri olan kimsenin düşüncesi, işi başarıya ulaştırmaktır. - Küçük ağızlı olan güzel ve fakat çok korkak olur. - Büyük ağızlı cesur, eğri ağızlı kötü olur. - Genizden söylenen sözler, kibirlenmeden olsa gerek. - İnce sesli erkeklerin işi, kadına şehvet duymaktır. - Erkek sesli kadınların çoğu yalan söyler. - Çabuk konuşan, ince anlayışlıdır. - Kaba sesli olanın gayreti ve yardımseverliği fazladır. - Çatal sesli olan, halktan kötülük geleceğini sanır. - Yüzü güleç, sözü tatlı olan insan azizdir, sevilir. - İnce ve kırmızı dudaklı kimse, söyleneni iyi anlar. - Bil ki kalın dudaklının kızgınlığı ağırdır. - İri dişliler, çok defa yaman işler yapar. - Normal dişi olanların, işi hoş ve doğrudur. - Kokusu hoş olanın, huyu da güzeldir, hoştur. - Çene kemiği ince olanın, aklı da hafif olur. - Enli çenenin sahibi kaba olur. - Çenesi normal olan, akıllı ve güzel olur. - Uzun sakallı kişi hünersiz olur. - Sık sakallı kişi kabadır, sohbetini de uzatır. - Siyah ve az sakallı olmak zekaya delildir. - Hiç kılı olmayan köse adamın hilesi çok olur. - Sakalı değirmi olanın kemali de çoktur. - Kafası enli olan ahmaklık illetine tutuktur. - Boynu çok uzun olanın olgunluğu az olur. - Boynu ince olan cahil olur. - Boynu kalın olan gece gündüz yiyici (obur) olur. - Boynu kısa olanın hilesi çok olur. - Boynu normal olanın işi iyilik yapmaktır. - Her uzvu normal olan, şüphesiz ki güzel olur.

Kaynak: yüz okuma sanatı - araştırma serisi no: 26

Bilgiyi organize etmek

  Hiç yorum yok


 soru = Dünya üzerindeki 7 milyar insanın aklini bir araya getirseydik ne olurdu ?

Hayatimizda 20 yildir bulunan internet ilk bulundugunda bu soru aklimiza gelmemisdi çünku internet baslarda sadece haberlesmenin biraz daha pratik yolu olarak gorulmustu ama bugun aklimiza bu bilgi geliyor.

Neden ?

Çünku 50 milyon yillik medeniyat tarihinde olusturulmus bilgi birikimini son 50 yilda teknoloji sayesinde ürettik depoladık paylaştık.

Her dakika dünya nufusuna 150 kisi katiliyor yaklasik 70 kiside cesitli sebeplerden ölüyor bu günde 100 binleri buluyor yılda ise 2 milyondan fazla nufus dünyada ölüyor ve diriliyor.

Küresel ölçekte herşeyin bukadar hızlı büyük ve degişken oldugu çagda insanlıgın biricik birikimi olan medeniyetin sabit kalacagını mı saniyordunuz ?

Şimdiki zamanda geçmişi kiyaslarsak ne kadar ileri gittigimizi görürüz gecmişi yöneten gelecegi geliştirir ancak insan topluluklarını yönlendirmek bu zaman algısını yönetmekle olur /// diyor okudugumuz yazarların birçogu düşüncelerinde.

Teknoloji bilginin ve bulusun inanılmaz ölçüde gelismesini sagladı dünyanın bir ucundan digerine anında haberlesebiliyoruz bu durum iyi ama bilginin geridinde kalan, onu gelistiremeyen insanlık yada topluluklar ilkel kalmaya devam ediyor yani biz insanlarin aklini kullanabilmesi için düşünebilmesi icin bilgi gerekli bilgi içinse teknoloji kitaplar internet birçok yeni kitle iletişim araçlari gerekli. Yuz yil onceki mektuplasma cagina bakarsaniz neyin ne oldugunu anlarsınız.


Peki biz bilgiye neden ihtiyac duyarız ??

Bir önceki paragrafta biraz açıkladık ama o aklın teorik kullanımı günümüzde medeniyet daha çok pratik yönde ilerliyor o sebepten şunu diyebiliriz

" Bilgi insanı en dogru in iyi davranışa yöneltir"

O halde bilgi nedir ?

Bilgi ışıktır çünkü onun soluk aydınlıgını çaglar boyu takip eden medeniyetler gelişip insanlıkta bir iz bırakıp degerini artırırken her insandan her topluma bilgiye sırtını dönen karanlıga yönelenler akıllarını kör dünyayı evreni maddehi karanlık olarak algılamaktan öteye gidemez.

Aptallar Gezegeni

  Hiç yorum yok


 

Dünya diyince aklınıza ne gelir ?

4 te 3 ü su kara parçalarının oldugu içi vıcık vıcık yaşam dolu koskoca uzay boşlugundaki ender gezegenlerden herhangi biri...

21. yüzyıldayız ve 21 yüzyıldır yaptıgımız herşey küçük farklılıklarla birbirini tekrar ediyor insanlık her çagda savaşlarla kuraklıkla din gelenek baglamında çatışmayı sürdürüyor peki neden medeni olmak yerine barbarlıgı tercih ederek kendimize layık görmedgimiz davranışlarda bulunuyoruz.


Kabul edersinizki akla ve mantıga uymayan hiçbirşey medeniyette yer almak buna şunu ekleyebiliriz Hz Musanın insanlıga bildirdigi sonradan gelen ikikitabi dininde bunları tekrar ettigi emirler bellidir hırsızlık yapma, insanı öldürme, zina yapma, insanlar senin kardeşindir kardeşinin hakkını gözet gibi bisürü polyanna masalları söylerler bunu söylemekteki amaç insanları medeniyete davet edip onların akıllı varlıklar olarak hakikatin bilincinde bilinçli v bilgili varlıklar olarak hayatlarını devam ettirmesini saglamktır ama gelinen noktaya bakarsanız sonuç ne ?


Bugün bu yazıyı yazmamın temel sebebi insanların aklını kullanmasının bazı koşullara baglı tutulmasının sonucu oldugunu göstermekti onların "geçmişteki birçok bilgenin" deyimiyle insanların pek azında düşünme yetisi bulunur ve çok azı neyi düşünecegini biliyordur. ! derler ama bunu derken şunu demekdende uzak kalmazlar aklını kullanan insan herzaman digerlerinden üstündür buyüzden onlar daha özgür olmalıdır birçok şeye hakları vardır..

Mesela ülke yöneticileri her çagda bir emriyle onlarca insanı öldürtebilir hakkıdır

Bir emriyle birçok insanın cebinden ekmegini alır kimse sormaz

Bir emirleriyle her istediklerini yapacak güçtedirler çünkü sözüm ona onlar akıllarını kullanıyorlardı, benzer olayları peygamberler ve sözde din adamlarıda yapar istedigini alır istedigini satar insanlara köle muamelesi yapar kadın erkek farketmez onun elinin altındaki koyundan bozma insanlarda buna gönül rızasıyla atlanır neden biliyormusunuz.

"İnsan korku ve ümit arası olmalıdır"

insanların en temel ihtiyaçları güvenliktir canı güvende olmayan hiçbir insan ekmek sanat bilim kafasının üzerindeki aklını kullanamaz devletler insanın bedeninin güvenligini ve huzurunu güvence altına alarak insanları köle eder dinlerde ruhunu gğvence altına alarak köle eder.

Şunu kabul edelim herkes herkesden itaat bekler aile devlet din  sizin koyun gibi olmanızı bekler nedenmi çünkü "insanların çogu itaat etmezse ortada düzen diye birşey kalmaz İnsan kendi yasalarına uymazsa doga yasalarına uymak zorundadır" sen burada asker olarak toplumun için can vermezsen dagda seni it köpek ayı bir gece öldürüverir o her sabah akşam yedigin çeşitli yiyecekler yok olur tahta kemirmek zorunda kalırsın işte bu gibi fikirler insanı ruhen ve bedenen köleleştirmektedir.

İyi kabul gerçegi bildigimize göre bilgide insanı en akıllıca eyleme yöçnelttigine göre ne yapacagız tası taragı toplayıp magaralara gerimi dönelim dönelim bakalım sonunda ne olacak bakalım feda edebilecekmiyiz o aham şaham toplum düzenimizi "SANMIYORUM""

Gerçegin en akıllıca olanı mantıga ve yaşama uygun olan düşünüş biçimidir öyleyse şunu diyebiliriz insan korkarak yada bir boşlugun ümidiyle hiçbirşey elde etmez savaşarak uyum saglayarak yada itaat ederek de elde edemez peki neyle elde eder Direniş yani sonun bilincinde olan kişi sonun farkında olandır çünkü sona en yakın olanda odur işte sonumuz gelmeden görmeliyiz gerçegi ve direnmeliyiz yaşama topluma mutluluga ve üzüntüye de.

Son bir söz insan ne zaman üst bilinciyle alt aklını birleştirirse o zaman en isabetli kararları alır hayatımızı kararların şekillendirdigi bir dünyada bilincimiz özgürlügünü ilan etmesi için hala geç degil. 

İzlenmeye deger filmler

  Hiç yorum yok
Sizin için önceden izlemiş oldugum bazı filmleri derlemek istedim umarım begenirsiniz.

Egitim üzerine








-Ölü ozamnlar dernegi.

-Özgürlük yazarları.

-Detachment(Kopma).

-Can Dostum.

Özgürlük ve Esaret üzerine









-Esaretin bedeli **

-12 yıllık esaret

-Truman Show

Akıl ve zeka üzerine










-Akıl oyunları

-Sonsuzluk teorisi

-Deli ve Dahi

-Enigma

-Lucy

-Limit yok

-Otomatik portakal

-Sorgulama üzerine (felsefi filmler)










-Günbatımının sınırında(The sunset limited)**

-Yalanın icadı

-Yeni ahit

-Dog Wille

-Dünyalı

-İz sürücü

-Nostalji

Andrei Rublev

yaşam yolculugu üzerine








-Nietzche agladıgında

-Pi nin yaşamı

-Forest Gump

-Şimdi yada asla

İkinci dünya savaşı üzerine












-Schindlerin listesi

-Piyanist

-Hayat güzeldir

Teknoloji üzerine







-Trancendence-Evrim

-Matrix serisi

-Ex Machine

-Ben Robot

-Yapay Zeka(2001)

-Solaris

Bilim kurgu








-Yıldızlar arası

-Başlangıç(Inception)

-Yerçekimi

-Marslı

-Star Trek

-X men serisi

Yerli Filmler







-Ahlat agacı

-Misafir

-öldür beni.

-Sonsuz

Ek olarak şunuda belirtiyimki Türkiyede ismail hacıoglunun oynadıgı filmler nuri bilge ceylanın çektigi filmler iyidir Dünyada ise Morgan freeman ın oynadıgı çogu film iyidir izlemek istediginiz filmlerde o ülkenin en iyi yönetmen,i kim diye aratırsanız çıkan filmler sizi üzmez.

Umarım begenmişsinizdir :))

Hayatın ve ölümün varoluşu

  Hiç yorum yok



Hayat nedir....

Ölüm nedir...

Biz hayatı yaşarız ölüm ise onu sonlandırır peki bu neden böyledir ?

Gerçek şuki ölümün maddesel dünyadan herhangi bir farkı yoktur kişi ne kadar iyi yaşarsa ömrü o kadar uzar.

Misalen bir duvarı düşünelim duvara bakım yapılır güneşe fazla maruz kalamaz çatlamasın diye sulanır kırılan dökülen yerleri yamalanır sonuçta ne olur o duvarın o yerde kalma süresi yani yaşam süresi artar peki biz duvarla aynımıyız

Tabiki benzer yanlarımız var ama duvar maddeden ibarettir içide kumdur dışıda siz hiç ben kuş gibi uçacagım diyen bir duvar göremezsiniz anca bir insandan bu duvarlar kuş gibi uçmama engel dersini yada o duvarın üzerine konmuş bir kuş vardır ama duvar ne uçmuştur kuş gibi nede insan gibi kendisine dünyayı bir hapishane bilmiştir.

Buradan neyimi anlıyoruz

insan akıl sahibidir şeylere yani maddelere ve nesnelere isim verendir buyüzden Adem e isimler ögretildiginde meleklerden üstün olmuştur. Hayvan canlıdır ama akı sahibi degildir her türün kendine göre bir yetenegi vardır ve o yetenek dogrultusunda hayatını kolaylaştırır.

İnsanın iç dünyası yani aklı daha dogrusu zihni ne kadar iyi bakılmışsa ve diger maddeler gibi topraga yani maddesel haline iyi bakmışsa ve bu ikisini denge üzere kullanabilmişse ömrü uzar zaten yapılan araştırmalarda bunları görürsünüz.

Ölümsüzmüyüz 

Bu soruya herkes kendi düşüncelerinden yola çıkarak cevap versin ben burada kendi düşüncelerimi yazıyorum bence ikinci bir yaşamla hiçligin bir farkı yok ve insan için en mantıklı yada en iyi olanı aslında geldigi yetiştigi yere topraga bedenen ve ruhen(düşünsel) olarak geri gitmesi aksi olan herşse kendi içinde tezatlık anlamsızlık cevaplanamayan sorular ve bilinmezlikler getirecekdir.

Medeniyet kişiyi ölümsüzleştirir yani insanın kendisini gerçekleştirmesi sonucu verdigi eserler keşifleri buluşları o toplumu geliştiriyorsa bir adım ileri taşıyorsa gelecek nesle bir rehber hizmet niteligi taşıyorsa degerlidir. Bilirsinizki kitaplıklara, kütüphanelere insanlıgın ortak hafızası denir işte tam bu sebepten.

iyi kalın iyileşin çünkü ancak böyle insanız.

Zamanın olgusallıgı

  Hiç yorum yok



Gelecegi bilebilirmiyiz ?

Neden gelecegi bilmek isteriz...

Zaman diger bütün mekansal boyutları kapsarmı


Bu soruların yada zamana bu kadar önem vermemizin sebebi aslında son soruda veriliyor işin bilimsel yada bilinçsel yanı vardır yani bilimsel olan dünyayı evreni maddeyi kapsayan bir oluşumun ta kendisiyken 
Bil,inçsel yanı daha çok bizim o maddeyi algılayıp yorumlama biçimimizden gelmektedir.

İnsan bütün alemi görür algılar buyüzden kendisinde bir saklıdır.

Kişi kendisini nasıl gerçekleştirir yani o kendisinde saklı olan alemi bulup ardından ona nasıl şekil veriri ?

Ne diyor kuranda 
"bilinmek istedim alemleri yarattım bilinmek istedim insanları yarattım"

Bilmek aslında yaratmaya giden bir yoldur insan bişeyleri bilerek o şeyin en iyisini yapar bilmeyerek yaptıgın her iş magaradan öteye geçmez işte bilmek için insanın ihtiyaç duydugu şey bilintir yani kendini bilme

Buradanda şu sonuca varıyoruz kendini bilen alemleri bilir düzeni nizamı anlar

Hepimzi insanız insan oldugumuz için sınırlıyız tıpkı büyük olan her maddenin küçük olana karşıo durumu gibi hiçbir farkımız yok

Tek bir farkımız var oda aklımız ancak akıl yetermi tek başına düşünmek işleri oluşları nihaytine erdirirmi.
Çogunuzun hayır diyecegi şey gerçektir yada öyle kabul edilir.
ancak düşünce ve eylem zaman terazisini dolduran iki eşit agırlıktır bu sayede biri düşüp digeri yükselmez bizim kendi zamanımız vardır maddenin kendi zamanı vardır ve bu zamanda oluşur gelişir dönüşür yok olur yeniden oluşur tekrar eder devam eder yani

Kültür inşa etmek

  Hiç yorum yok
Osmanlı medeniyeti - tg mobile

yaşadıgımız çagda her ulusun her devletin hatta her bireyin bir yetişme tarzı vardır, gelenek ve görenekler yani annanelerimizden aldıklarımızın hepsine kültür adını veriyoruz.

ancak kültür sözlü yada davranışla gelilşmesinin yanında yazılı hali de vardır aslında yazılı hali daha önemlidir çünkü antik metinlerin kalıcılıgı insanların ömür sürelerinden daha uzundur.

bugün dünyanın gelişmemiş ülkelerine bakarsanız göreceginiz şey o insanları ilkel ihtiyaçlarını entellektüel ihtiyaçların önüne koymuş olarak görürsünüz orada yaşayan insanlara kitapmı almak istersin yoksa ekmekmi diye sordugunuzda dogal olarak karnım açsa jkitap benim ne işe yarayacak der işte bu tam bir hayvani içgüdünün normal dışa yansımasıdır.

Gelişmemiş her toplumda olan diger bir durumsa birçok bakımdan insanların kısıtlı olmalarıdır yani kelime dagarcıklarından tutunda düşünce yapılarına yaşam tarzlarına ve sosyal etkileşimlerine kadar sınırlıdırlar onların bu yoksunluk hali içler acısı bir durum ortaya çıkartır. Hergün 25 bin insan açlıktan ölüyor bunun bu sayının %22 sini çocuklar alıyor bu durum bize tek birşeyi gösteriyor "gelişmiş teknolojimizin bize dogaya karşı bir güç kazandırdıgı ama medeniyet kazandırmadıgı"  en önemli sorunsa dünyada en basit sebeplerce saniyeler içerisinde ölen insanların bunun nedenlşerini sorgulamama ihtiyacı hissetmemeleridir.

Bir kültür inşa etmek için insanların kendilerini medenileştirmesi gerekir halbuki medeniyet toplumdan beslenen toplum içerisinde gelişen bir durumdur ırkçılıktan yada ulusal devlet statüsünden bahsetmiyorum çünkü kabul edersinizki iki insanın bir araya geldiginde ikisinin birbirinden nekadar farklı oldugunu gözlemleyebilirsiniz ancak bu farklılık bir çatışmaya dönüştügünde ortaya savaş gibi küresel "ilkellikler" çıkmıştır.   Modern bir toplumda bu gibi farklılıklar işbölümü gibi kriterlerle çeşitlendirilerek gelişim saglanır, yani medeniyet inşa etmek isteyen, etmiş yada edecek olan her toplum insanı geliştirmek ister yani insana insan olmanın en üst mertebelerinin nereler oldugunu ögretir bunu ise egitim yoluyla yapar.

"Bir insana ekmek verirseniz bir ögününü atlatmasını saglarsını bir insana bir kitap verirseniz bir ömrünü atlatmasını saglarsınız"

Burada anlatılmak istenen şudur insanı insan yapan yani dogal seleksyon ve evrimsel biyoloji sonucunda geçirdigi aşamalarda onu diger canlılardan ayıran tek özelligi aklıdır öyleki aklı ile düşünür, bilir, irade sahibi, özgür ve inançlı bir kişi olur.

Kişi kendisini oluşturduktan sonra toplumu oluşturan bir parça olur eger kişi aklını kullanma yeterliligini gösterememişse topluma bagımlıdır o toplum için fedakarlık yapar toplumda onun için. Tarih sahnesinde Diktatörlere, Kaşiflere, İlim insanlarına, Peygamberlere bakarsanız bir "insanın" ne kadar etkili olabilecegini görürsünüz.

Bugün insanlıgımızın kazandıgı büyük gelişme teknolojiden bilime globalleşmeye kadar her alanda ortak hareket etmenin bir sonucudur birileri öncülük yapar tek başına bir yol çizer o yolun kaldırımlarını asfaltını duvarlarını agaçlarını etrafındaki evleri "biz" yaparız.

ölüm üzerine

  Hiç yorum yok

Profesyonel nefes koçu Tuba Ebil ile 'bireysel nefes terapisi' | Grupanya!

Gerçekten iyi yaşayanlar yalnızca ölüm üzerine yeterince düşünnmüş olanlardır

bir gün ölecegiz ama ne zaman oldugunu bilmiyoruz

etrafımızı saran duvarları biliyoruz çünkü 5 duyumuzla test ettik her an onlarla iç içeyiz

dogdugumuzu bildigimiz gibi ölecegimizi de biliyoruz.

ölüm bilinebilirmi herkes bunu merak ediyordur aslında çogu korkunun temelide bu gerçeye dayanır.

İnsanlar huzurlu ve mutlu olmak için inanmak isterler 

Hatırlıyorumda bilinmeyen bir zamanın bilinmeyen bir yerinde insanlar geceleri yıldızlara bakar onların güzelligine hayran olur ve bir örtü gibi dünyayı kapladıklarına inanırlarmış derken birileri çıkmış çogunluga çogunluga buyanlış dişyerek yeni bir açıklama getirmiş ve bütün bildikleri degişmiş kendilerini biraz daha degersiz ve küçük hissetmiş insanlar. Bu insanlar dogumun ve ölümün inandıkları şeyden gelip yine ona gidecegine inanırlarmış o inandıkları şey bir boşlukmuş ne olmadıgını bilmedikleri için bilecekleri herşeyi onunla doldurmuşlar, sonra inandıkları şeyi bir başkası karşılarına çıkıp yanlış oldugunu dogrusunun bir başka boşluk oldugunu söylemiş giderek düzen kurmak için inandıkları o şeyler azalmış dagılmış degersizleşmiş bir başka şeye inanmaya başlamışlar. herşeyden vazgeçmişler ama birtek inançlarından vazgeçememişler çünkü o inanç onları hayata baglayan tek gerçekleriymiş aslında.

bırakalım o insanlar geçmişte kalsın bilgi denilen şeyle yaşasın degişsin ve gelişsinler biz şimdi asıl sandıgımız gerçegi sorgulayalım.

Her insan sabahları uyandıgında kendisine yalan söyle çeşitli sanrılarla gelecegini tasarlamak için kendisine yalanlar söyler  bişeyler planlar sonra onu hayata geçirmek için ya tembellige güvenerek vazgeçer yada çabaya güvenip başkaldırır. tembellik insanın kendisini düzene uyum saglayıp yavaş yavaş o kalburun içinde eriyip yok olmasını saglar digeri ise her başkaldırıda yani planlarını gerçekleştirmek için attıgı adımlarda bir adım ileri gider bu şekilde sonuç dedigimiz mutlak nedensellige ulaşırız.

Hayattaki her seçim nedensellik zincirinin halkalarını oluşturur seçimler tercihle amaçlar ugraşlar vazgeçişler hayatın içini dolduran bir sürü mantıksal ve duygusal olaylar birer birer bize kendi gerçegimizi getirir.

insan o kadar yaşamıştır ki her yeni günde bir başka hayata gözlerini açmıştır kazandıgı ve kaybettigi herşey zaman tünelindeki kapılar gibi sırayla geçtikten sonra arkasından kapanmıştır. Bütün yazılanları, bütün düşünceleri ve deneyimleri geriye bakınca küçümsemiş ve hayatın bütün getirilerinden sonra önünde tek bir kapı kalmıştır o kapı orada bekliyordur ve kişinin geçmesini için oradadır.

insanlar ya heplige inanır yada hiçlige inanır kolay olan herşeyin bir yaratıcıya atfedilip hiçbirşey ögrenmeden huzur ve mutluluk içerisinde o son kapıdan geçmekdir, zor olan hiçligin yoklugun arasında kalıp sonsuz bir içsel acı ve keder arasında yitirdiklerimiz arasında o boşlugu doldurabilecegimiz geçici gerçekleri bulmak 

ve zaten herşey bir degişim dönüşüm içerisinde tekamül etmezmi ?...

  Hiç yorum yok

Uzay Boşluğunda Insan Vücuduna Ne Olur? - YouTube 

Güneş sabah saatlerinde dogar akşam saatlerinde batar.

Madde katı ve şekli olan ruhsuz cisimlerdirr ve her madde dışarıdan gelen ışıgıyla yansıma oluşturur bu onun görünebilirligini saglar renk cismin ışıgı sogurma oranına göre çeşitlenir.

insanın ışıgı dışarıdan degilde içten gelir maddenin aksine buyüzden dünya küçük karmaşık ve çeşitlidir dogada bir nebze gelecege yol alırken giderek küçülür dagılır çeşitlenir ve karmaşıklaşır.

Zamanın ilerleyişi düz bir çizgi olarak ilerle maddeninki ise düz ve giderek dalgalı egriler halini alır bu sebepten uzayın yani maddenin içerisinde yol alacagı o boşlugun bir sonu yoktur ama maddenin erişebilecegi bir sınır vardır o sınırda katı donuk ve şekilsiz cansızlar olur.

Uzayda gidilebilecek en uç nokta diye birşey yoktur aslında aklımızın ulaştıgı sınır vardır bilgimizin ve zihnimizin uşabildigi en uç nokta bizim gelişmişligimizin işaretidir.

Varolan herşey yok olmaya yok olan herşey degişmeye mahkumdur 

buradan şu soru çıkıyor degişim bir başa dönüşmüdür.

degişim bizim bildigimiz anlamda geçmişi geriye sarma olamaz çünkü maddesel anlamda bizim bildigimiz birçokşeyin tekrarı olamaz bunu anlamak için degişimin dogasını incelemek gerekir.

Kütleçekim maddede bozucu etki yaratır yani uzayda sabit hızla bırakılan herhangi bir cisim kendisinden büyük olan bir cismin yörüngesine girdiginde mutlaka zamanla aşınacak ve haliyle bir degişime ugrayacaktır.

Her maddenin kendi kütleçekimi olduguna göre bildigimiz anlamda o boş denilen uzayın kendi kütleçekimi varmıdır.

Ay dünyadan giderek uzaklaşıyor 

Büyük patlamada yogunlaşmış olan madde çekirdeginden uzaklaştı.

Güneş ve etrafındaki gezegenler bir miktar nöton yılzının içe çökmesi ve sonucunda kalan bulutsudan olluştu.

Demekki evren genişleyecek buyük patlama oldugundan buyana genişliyor sonunda ise bizim yıldızımın oluşumu yada diger yıldızların oluşumu gibi bir dönüşüme girecek.

Garip birşey sorulacak çok soru var cevaplanması yıllar alacak bir kuşun dalından sıçrayışıyla tekrar bir başka dala kondugunda örüşü gibi insan aklının gelişimi sonucunda keşfedecegi epey bilgi olacak.

Okunmaya deger bazı kitaplar

  Hiç yorum yok

Uzun bir liste ama sonuna kadar okursanız arada bilmediginiz kitapları, bildiginiz ama henüz keşfetmediginiz kitapları bulursunuz.



1. Odysseia (Homeros, Mö 8. Yy)

2. Tom Amca'nın Kulübesi (Harriet Beecher Stowe, 1852)

3. Frankenstein (Mary Shelley, 1818)

4. 1984 (George Orwell, 1949)

5. Things Fall Apart (Chinua Achebe, 1958)

6. Binbir Gece Masalları (çeşitli Yazarlar, 8-18. Yy)

7. Don Kişot (Miguel De Cervantes, 1605-1615)

8. Hamlet (William Shakespeare, 1603)

9. Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel García Márquez, 1967)

10. Ilyada (Homeros, Mö 8. Yüzyıl)

11. Sevgili (Toni Morrison, 1987)

12. Ilahi Komedya (Dante Alighieri, 1308-1320)

13. Romeo Ve Juliet (William Shakespeare, 1597)

14. Gılgamış Destanı (Yazarı Bilinmiyor, Mö 22.-10'uncu Yüzyıllar)

15. Harry Potter Serisi (Jk Rowling, 1997-2007)

16. Elçinin Masalı (Margaret Atwood, 1985)

17. Ulysses (James Joyce, 1922)

18. Hayvan Çiftliği (George Orwell, 1945)

19. Jane Eyre (Charlotte Brontë, 1847)

20. Madam Bovary (Gustave Flaubert, 1856)

21. Üç Krallığın Hikayesi (Luo Guanzhong, 1321-1323)

22. Batıya Yolculuk (Wu Cheng'en,1592)

23. Suç Ve Ceza (Fyodor Dostoyevksy, 1866)

24. Gurur Ve Önyargı (Jane Austen, 1813)

25. Su Kenarı (Shi Nai'an, 1589)

26. Savaş Ve Barış (Leo Tolstoy, 1865-1867)

27. Bülbülü Öldürmek (Harper Lee, 1960)

28. Geniş, Geniş Bir Deniz (Jean Rhys, 1966)

29. Ezop Masalları (Aesop, Mö 620-560)

30. Candide (Voltaire, 1759)

31. Medea (Euripides, Mö 431)

32. Mahabharata (Vyasa, Mö 4. Yy)

33. Kral Lear (William Shakespeare, 1608)

34. Genji'nin Hikayesi (Murasaki Shikibu, 1021'den Önce )

35. Genç Werther'in Acıları (Johann Wolfgang Von Goethe, 1774)

36. Dava (Franz Kafka, 1925)

37. Kayıp Zamanın Izinde (Marcel Proust, 1913-1927)

38. Uğultulu Tepeler (Emily Brontë, 1847)

39. Görülmeyen Adam (Ralph Ellison, 1952)

40. Moby-dick (Herman Melville, 1851)

41. Their Eyes Were Watching God (Zora Neale Hurston, 1937)

42. Deniz Feneri (Virginia Woolf, 1927)

43. Ah Q'nun Gerçek Hikayesi (Lu Xun, 1921-1922)

44. Alice Harikalar Diyarında (Lewis Carroll, 1865)

45. Anna Karenina (Leo Tolstoy, 1873-1877)

46. Karanlığın Yüreği (Joseph Conrad, 1899)

47. Monkey Grip (Helen Garner, 1977)

48. Mrs. Dalloway (Virginia Woolf, 1925)

49. Kral Oidipus (Sophocles, Mö 429)

50. Dönüşüm (Franz Kafka, 1915)

51. The Oresteia (Aeschylus, Mö 5. Yy )

52. Cinderella (Yazarı Ve Tarihi Bilinmiyor)

53. Howl (Allen Ginsberg, 1956)

54. Sefiller (Victor Hugo, 1862)

55. Middlemarch (George Eliot, 1871-1872)

56. Pedro Páramo (Juan Rulfo, 1955)

57. The Butterfly Lovers (Halk Hikayesi, Çeşitli Versiyonlar)

58. Canterbury Masalları (Geoffrey Chaucer, 1387)

59. The Panchatantra (Mö 300 Dolaylarında Vişnu Sharma'ya Atfedildi. )

60. The Posthumous Memoirs Of Bras Cubas (Joaquim Maria Machado De Assis, 1881)

61. The Prime Of Miss Jean Brodie (Muriel Spark, 1961)

62. The Ragged-trousered Philanthropists (Robert Tressell, 1914)

63. Song Of Lawino (Okot P'bitek, 1966)

64. Altın Defter (Doris Lessing, 1962)

65. Geceyarısı Çocukları (Salman Rushdie, 1981)

66. Nervous Conditions (Tsitsi Dangarembga, 1988)

67. Küçük Prens (Antoine De Saint-exupéry, 1943)

68. Usta Ile Margarita (Mikhail Bulgakov, 1967)

69. Ramayana (Mö 11. Yy, Valmiki'ye Atfedilir)

70. Antigone (Sophocles, Mö 441)

71. Dracula (Bram Stoker, 1897)

72. Karanlığın Sol Eli (Ursula K Le Guin, 1969)

73. Yeni Yıl Şarkısı (Charles Dickens, 1843)

74. América (Raúl Otero Reiche, 1980)

75. Kanun Önünde (Franz Kafka, 1915)

76. Cebelavi Sokağı'nın Çocukları (Naguib Mahfouz, 1967)

77. Il Canzoniere (Petrarch, 1374)

78. Kebra Nagast (çeşitli Yazarlar, 1322)

79. Küçük Kadınlar (Louisa May Alcott, 1868-1869)

80. Dönüşümler (Ovid, Ms 8)

81. Omeros (Derek Walcott, 1990)

82. Ivan Denisoviç'in Yaşamında Bir Gün (Aleksandr Solzhenitsyn,

83. Orlando (Virginia Woolf, 1928)

84. Rainbow Serpent (Aborjin Hikaye Döngüsü, Tarihi Bilinmiyor)

85. Hayallerin Peşinde (Richard Yates, 1961)

86. Robinson Crusoe (Daniel Defoe, 1719)

87. Kendi Şarkım (Walt Whitman, 1855)

88. Huckleberry Finn'in Maceraları (Mark Twain, 1884)

89. Tom Sawyer'in Maceraları (Mark Twain, 1876)

90. The Aleph (Jorge Luis Borges, 1945)

91. Çiftçinin Ağıtları (M.ö. 2000 Dolaylarında Eski Mısır Halk Hikayesi)

92. Kral Çıplak (Hans Christian Andersen, 1837)

93. The Jungle (Upton Sinclair, 1906)

94. The Khamriyyat (Ebu Nuwas, 8. Yüzyılın Sonu- 9. Yüzyıl)

95. The Radetzky March (Joseph Roth, 1932)

96. Kuzgun (Edgar Allan Poe, 1845)

97. Şeytan Ayetleri (Salman Rushdie, 1988)

98. Gizli Tarih (Donna Tartt, 1992)

99. The Snowy Day (Ezra Jack Keats, 1962)

100. Toba Tek Singh (Saadat Hasan Manto, 1955)

❤ 9

İnancın diyalektigi

  Hiç yorum yok

8 Adımda Değişim Yönetimi Lideri Olun !

 

Nasıl inanırsanız öyle yaşarsınız, 

nasıl yaşarsanız öyle inanmaya başlarsınız. 


Bu sözün ne kadar önemli oldugunu anlatmama izin verin çünkü her insan dogası geregi bişeylere inanmak ister insan diyorum çünkü dogadaki diger canlılar bilinçleri bulunmadıgı için inanca da ihtiyaçları yoktur onlar doga yasalarının mutlak mantık anlayışına göre davranırlar buyüzden düşüncenin bir önei yoktur onlarda.

İnsan inançlarıyla varolur diger adıyla bir düzen kurabilir gelecegin geliştirilmesi ise inancın temeline dayanır, inancı olmayan insan yoktu çünkü hiçbirşeye ianmıyorum diyen bile birşeylere inandıgını söyler.

İnsan etkileşimli bir varlıktır büyüzden yaşadıgı kendisini geliştiren toplumdan sürekli etkilenir bu etkileşim onun en hayati yeteneklerinin hiç yoktan varolmasını sagladıgı gibi varolan yeteneklerinin körelmesine hatta yok olmasına bile sebep olabilir. Hepimiz bunun örnegini edison örneginden yada intihar eden binlerce zeki ama toplumsal kabul görmemiş insanlardan görebilirsiniz.

Toplum meselesi önemli çünkü hepimizin kabul ettigi gibi insanlık çok zayıf olmasına ragmen toplumsal dayanışma ve  işbölümü yapması onu doganın diger canlılarına üstün kılmıştır. ancak toplumda kabul görmek için uyum saglamak gerekir bunun içinse fedakarlık yani yeteneklerimizi göz ardı etmemiz gerekir.

Misalen yaşamak için yemege uyumak için barınaga neslini devam ettirmek sosyalleşmek için diger insanlara ihtiyaç vardır insan sosyal bir varlıktır ama aynı zamanda yalnız bir varlıktır olmasıda gerekir.

Şöyle düşünelim erşeyin aynı ve tekdüze gittigi bir ortam güvenlidir ama ölümsüz degildir ve herşey mutlaka yıkılıp yok olmaya mahkumdur buyüzden Enstain, Darwin, Newton, Copernic, İsa, Muhammed gelişim aşamasında eskiye muhalif oldukları için herzaman tepkiylekarşılaştılar işte biz buna toplumsal şizofreni diyoruz.

Toplumsal şizofreni düzenin, gücün, amacın devam etmsini ister yani kendi istediklerinin bunların zamanla yetersiz kalması insan aklının giderek gelişmesi doganın algılarda büyümesi zihinde küçülmesi toplumdan soyutlanabilen birilerinin bunları sorgulayabilmesi bu düzenin yeniden kurulması yani zamana göre modernize edilmesini saglamıştır.

Yani bizim gördügümüz devletler dinler bilimler degişmeye mahkumdur Hani diyorya Heraklitos "Degişmeyen tekşey degişimdir" işte aynen öyle.

Hesiera || Zamanın başlangıcını küçük bir yolculuk

  1 yorum
Herşeyden önce biz kimdik ve nereden geldilk ?


13.7 milyar yıl önceye gidecek olursak uzay ve içindekiler hiçlikten patladı duna big bang teorisi denilmekte.
Bu teorinin gerek Enstain ın teorisiyle gerekse 1964 yılında keşfedilen kozmik mikrodalga arkaplan ışımasıyla kanıtlanmıştır.
Stephan hawking gelişen evrenin tek bir merkezden etrafa yayılmasını nötr olmasıyla bagdaştırıyor bu sebepten hiçlikten patladıgı kabul ediliyor.




Ludwing boltzman entropiyi keşfettiginde şöyle demişti Evrende varolan herşey düzenden düzensizlige dogru yol alr, bunu ise 1829 yılında Edwin Hubble
radyo teleskoplarıyla yaptıgı gözlemlerinde keşfetti işte bu keşif genişleyen bir şeyin bir zamanlar daha dar ve küçük oldugunu daha dogrusu bir başlangıcı oldugu firine götürdü
gösteriyor ki  big bang teorisiyle geçmişe olan 13.7 milyar yıllık tarihimiz yalnızca bizim kozmik ufkumuzun sınırıdır.

Uzay hiçlikten genişlemeye devam ettikçe basit ve tekdüze olan yapıdan daha çok ve çogul bir yapıya dönüştü.
ilk önce galaksiler sonra yıldızlar sonrada gezegenler oluştu. Şuan bildigimiz kadarıyla 300 milyar kadar galaksinin yalnızca 50 milyon kadarını gözlemleyebildik.
Yalnızca samanyolu bizim galaksimizde 250 milyar yıldız var yani yalnız olmadıgımız ihtimali epey bi yüksek.
Dünya benzeri 5 ila 10 milyar gezegen oldgunu da düşünürsek bizim medeniyetimiz seviyesinde yada bizden gelişkin en kötü ihtimalle 5 bin gezegen bulunmakta.

Gelelim Güneşimiz ve çevresinde dolanan 8 gezegene bunların merkezinde güneş bulunuyor kütesi tam olarak 1,989E30 ton ile dünyadan 1 milyon 300 bin kat büyüktür.
sırasıyla bu gezegenlerin en agır ve kütlesi en küçük olanları güneşe en yakınken uzaklaştıkça yogunlugun azalmasıyla gaz ve toz devleri olanlara dönüşür.
Dünyamız merkür ve venüsten sonra 3. sırada dünyadan sonra ise mars jüpiter saturn uranus ve neptun bulunmakta bu isimlerin çogu antik yunan mitolojisinden almaktadır.

Güneş 4 buçuk milyar dünya ise 3,5 milyar yıl yaşında evimizin bu yaşının 55 dakikası büyük patlamalar çarpışmalala geçmiş bu felaketlerse yaşamın oluşumunu saglamıştı.
4,5 mlyar yıl öncemars büyüklügünde thela adını verdigimiz mars büyüklügündeki bir gezegen dünyamıza çarptı kütlesinin yaklaşık yarısı dünya yüzeyine yayılmışken kalan yarısı ise bugunkü gördügümüz ay ı oluşturdu.
3, 8 milyar yıl önce uzayda serserice dolaşan bir meteor ve kuyruklu yıldız grubuyla karşılaşan gezegenimizin yüzeyi bu meteorların saldırısına ugramış ve sonucunda demir hidrojen oksijen azot ve hayatı oluşturan birçok elementleri getirmişti.
gezegenimizin 1 milyar yıl  boyunca süren bu dogumu  meteorların ve çekirdeginin çökmesi dış kabugunun soguması sonucu atmoserinin düzene girmesi yani kendiideal yaşam oluşturan yörüngesinde düzene girmesiniden 50 milyon yıl sonra okyanus diplerindeki 
yanardag ve lav bacalarının kenarındaki ılıman ortam ve magmadan gelen zengin mineraller ilkel canlıları oluşturdu bu minik canlılar atmosferdekiyogn metan yüzünden epey bi uzun süre karaya ayak basamadı. İlk karaya ayak basan canlı bizden tam 365 milyon yıl önce 
hayatta kalmak için bunu yaptı 66 milyon yıl önce 11 bin yıllık devasa ve ilkel halleriyle dinazorlar yaşadı taa ki o meşhur bir başka meteor yagmuru onları yok edene kadar.
Dinazorların aksine bilgiye, akla ve duygulara daha çok önem veren insan tam olara 195 bin yıl önce afrika kıtası civarında meydana geldi. Epey uzun bir süre gibi ama degil şuankiaklımızı kazanmamız son 50 bin yıla ait bu arada epey bi hayvanları yada ilkel yaşamımızı benimsedik.
bu son 50 bin yılın son 15 bin yılında ateşi bulduk magaralardan çıkıp evler yapmaya başladık önce Antik Mısar da ardndan sümer medeniyeti Yazıyı ve Egitimi hatta bugünkü düşünce ve yaşayış tarzımızı oluşturdu.
insanlık yayıldı yada tek bir yerden degil birden fazla yerden karaya çıktı Çin, Hint, Fars, Anadolu, Avrupa, Amerika.

O kadar küçügüz ki Kozmk ufkun yalnzca 24 satinin saniyelerinden ibaret bütün insanlık geçmişimiz. 
Bilgi ve Aklın bir araya getirdigi toplularımız Medeniyeti oluşturdu, Belki çok genciz ama meraklı ve hayalperestiz bu sayede geçmişte yazılanları bugün yaşıyor bugün filme aldıklarımızı da yarın gerçekleşiriyor olacagız.
Gerçekten mutu olmak gelişmek yarına kalmak istiyorsak bilginin Bilimin ve Okumanın peşinde koşmalıyız.