Neden astronomi ögreniriz ?

  Hiç yorum yok

 


Neden astronomi ögreniriz ve neden ögrenmemiz gerekir ?

Düşündürücü bir soru oldugunu biliyorum ancak gerçekten insan yıldızların bilimi olmasaydı bugünkü modern dünyayı kesinlikle inşa edemezdi. Bunun en basit örnegi olarak ise yıldızların konumuna bakarak düzenlenmiş olan takvimler ve saatler ile örnek gösterebiliriz. Ayrıca bilirsiniz ki bütün büyük yenilikler genellikle pratik hayata aktarılmadan önce uzay seyehatlerinde denenmiştir.

Ötesinde bir olgu olarak uzayı merak etmek karanlıgın içerisinde parıldayan binlerce yıldızlar üzerine düşünmek aslında insanın şu üç günlük hayatında en önemli ugraşı olmalı çünkü sizde biliyorsunuz ki karıncaya oranla insan büyüktür ancak karındanın yaptıgı birçok şeyi insan yapamaz.

Modern bilim ve antik bilim arasında günümüzde devasa bir uçurum açıldı. Siz de biliyorsunuz ki insanlar eskiden dünyanın evrenin merkezinde sabit durduğuna inanıyordu bunun için ise haklı gerekçeleri vardı. En basitinden büyük usta Aristotales in maddenin canlılığını sağlayan en önemli şey olarak töz kavramını bulması buradan yola çıkarak evrene anlam veren insan olduğu içinde dünyayı evrenin merkezine koymuş olmasıydı. Ayrıca dünyanın merkezde olması uzayın boş alanında her tarafından eşit bir konuma sahip olduğu için boşluktaki dengesi bozulmamış olacaktı. 

Neden dünya sabit denilmişti. aslında bunu açıklarken kolaya kaçılması açısal momentum ve kütleçekim kavramlarının bilinmemesi en büyük sebepti eskiden insanlar bilgiyi dogrudan kendileri edinirdi genelde bu sebeple dünya eger hareket etseydi üzerinde yaşayan herkes ya düşer ya uçar yada bir şeye çarpardı madem her şey yolunda o halde bir eylemsizlik hali olmalı dünyada denildi ve 2000 yıl boyunca insanlar bu kavramları diger gezegenlere uygulamaya çalıştı.

Günümüzde egitim sistemi temelli gelişen soyo-kültürel yapı aslında bilim anlayışımızı da degiştiriyor bugünlerde ilkokul düzeyinde bir çocuk kopernigin yıllarca ugraşarak buldugu güneş merkezli evren sistemini mevsimleri işlerken ögreniyor. Ancak gerçekten onun kadar bunu bilinçlimi yapıyor derseniz orasının bilemem.

Kütleçekimi şu örnekle anlatabiliriz mesela.

Çok basit bir gözlem yapın mesela elinizi tozlu yada kırıntıların olduğu bir yere sürtün ve elinizde hala o tozların durdugunu görürsünüz yere doğru baksa da onlar düşmez neden biliyor musunuz çünkü o küçük zerrelere göre sizin kütleçekiminiz o kadar büyüktür ki siz istemeden onlar ayrılamaz. Aynı şekilde biz dünyadan neden ayrılamıyoruz dünyaya göre toz kadarız. Dünya neden güneşin çevresinden ayrılamıyor çünkü karşısında milyon katı büyüklüğünde bir yıldız var. 

---------bir nevi cevap-----------

Esas olarak Astronomi ögrenmek birazda tanrının aklını okumaktır. Aristo'nun metafiziğine göre evrende var olan şeylerin temeli kaynagı töz olan bir akıldan meydana gelmiştir. Akıllar akılları inşa etmiştir şeklinde gelişiyor. Hiç düşündünüz mü gerçekten evren hiç yaratılmamış olsaydı ve tamamen sizin aklınıza göre şekillenseydi ne olurdu diye ? 

Bence bu soru şirk yada başka birşey degil çünkü ögrenilen her yeni bilgi eskinin dogmatizmine vurulmuş bir baltadır. İnsan kendi duvarlarını yıkarak özgürleşir. Gerçekten tam özgür oldugunu ise bir gece yarısı gökyüzüne baktığında anlar.

Madem bilgi başkalarının aklından çıkan deney ve gözlemle kanıtlanan şeyler o halde bunların yanıltılabilmesi zamanla yerine başkaları gelerek degiştirilmesi o zaman neden gelecek yüzyıllar için mevcut bir evren teorisini koruyup onu geliştirmek yerine kendi evren tasavvurumuzu oluşturmuyoruz.

----------bir nevi dipnot----------

Ugraşların en önemlisi ve en ulvi ve uç sınırda olanı bilimdir diye düşünüyorum. Ancak bilimi hiçbir zaman başkalarının yaptıgı gibi kitaplar dolusu bilginin toplandıgı bir akıl "sözde google" olarak görmedim aksine ona Kuramları, tezleri, fikirleri, deneyleri, gözlemleri oldugu için değer verdim. Hatta ne zaman çok fazla okusam, düşünsem sonunda bilimsel birşeyleri anladıgımı farkettim ve bu beni şaşırttı.

----------bir nevi kaynak-----------

Aşagıdaki kitaplara gelince onların solundakini okudugumda sadece, herşeyden önce güneşin evrenin merkezinde oldugunu kabul etmeliyiz diyordu tabi bunu binlerce kavramla çeşitlendiriyor ancak ikinci günümüz kitaı olan "kopernik devrimi" yukarıda anlattıgım birçok şeye kaynaklık ediyor.



some kind of source

Kimlikler Üzerine

  Hiç yorum yok

  


Günümüzden asırlar önce insanlar yaşamlarını belirlerken bir işbölümüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ekmek yapacak olan fırında av bulacak olan geniş bozkırlarda sanat yapacak olan ise kendi magarasında hayatını devam ettiriyordu. Bu durum aslında temelinde bilinebilirlik ihtiyacı dogurmuştu. 

Birisine gitiginizde o size ben hiçkimseyim demek yerine ben fırıncıyım dediginde bu kesinkikle bir amaç ugruna oldugu ve bu amacın toplum arasında işe yarar bir durum oldugunu kanıtlıyordu. İşte gerek tanıma gerekse toplumsal bir kişilik oluşturma için insanlar kimlige ihtiyaç duyuyordu. Ancak zamanla kimlik kavramı toplum geliştikçe çeşitlendi degişti hatta yeniden inşa edilmeye başlandı. 

Dogumumuzdan itibaren etrafımızda insanlar vardır anne babamız nasıl bir sosyo ekonomik kültürel yapıya sahipse bizimde aynısını olmamız istenir anadolu cografyasında çocuga genellikle erkekse dedesinin kızsa büyükanne yada ninenin ismi verilir. Bu kısımdan itibaren ne olacagımız ve kime benzememiz gerektigi zihnimize kodlanmaya başkanmıştır. 

Belirli bir devlet içerisinde belirli bir ailede belirli bir tarihte ve yerde dogup oraya göre egitim ve gelişim gösteririz bunun sonucunda ise bize ait benimsenmiş bir kimlik ediniriz. Bu kimlikler genellikle temel yapı bakımından herkesde olan ve olması gereken şeylerdir. Birisi çıkıp ben hiçkimseyim yada hiçbir yere ait degilim deme lüksüne sahip degildir çünkü toplum içerisinde o kadar çok benimsenecek kimlik vardır ki bunlardan birini benimsemeniz farkında olmadan gerçekleşmektedir. 

Kimlik genelde kişinin dogumunda edindigi ancak ilerleyen yaşlarda geliştirebildigi bir kavramdır. Nasılki size bir yeterliligi veya ehliyeti saglayan belgeler veriliyorsa bu belgeler yeterince gereksinimi karşılayan diger kişilere de verilmektedir. 

Kimlik genellikle kişinin teorik varlıgını tanımlaması sebebiyle genelde gerçekligi tanımlamaz. Bu sebepten dolayı kişilerde modern çagın gelişimi ve sosyal dinamikler genelde bir kimlik kargaşası yaşanmasına yol açmaktadır. Egemen kültüre yöneliş, zayıf baskın alt kültürlere yabancılaşma tamamen bu yabancılaşmanın sebebidir. 

Kimlikler kargaşa yarattıgı için aslında birazda geçicidirler dogdugumuz ülkenin bir vatandaşı oluruz ancak öldügümüzde de nufustan siliniriz çünkü varlıgımız devam etmiyordur. Yaşadıgımız anda edindigimiz kimlik ise bize birtakım haklarla beraber sorumluluklarda getirmektedir. Nasıl ki ölmüş bir insana herhangi cezai yaptırım uygulanamıyorsa yaşayan bir insanın temel hak ve özgürlükleri sınırlandırılamaz. 

Bu özgürlük ise kimliklerin sosyal algıda degişmesine yol açmıştır. Yani toplumu tanımlayan herşeyin kimligin bir parçası olarak görülmesi gibi bir hataya yol açmıştır. Kişinin dogrudan degiştiremedigi şeyler anne babası ve fiziki özellikleri degişmezken ilgi alanları yetenekleri ve düşünceleri zamanla degişebilmektedir. Günümüz toplumu önceki çaglara göre daha liberal bir bakış açısı benimsedigi için dinin ırkın veya ekonominin kişinin kimligini belirlemede dogrudan bir etkisi olmadıgını görüyoruz. Ayrıca kimlik kavramını kişiyi soyutlayan bir unsur olarak görürsek oldukça sınırlı bir pencereden bakmış oluruz. Kimlik ister benimsenmiş olsun ister dışardan elde edilmiş olsun kişiligin gelişimiyle dogrudan hiçbir baglantısı yoktur. Sonuçta hayatınızı sizin duygu ve düşünceleriniz yönlendiriyor durum böyleyken benimsemediginiz hangi kimlik size ait olabilir ki ?