Bilme istenci üzerine [michael foucault]

  Hiç yorum yok

 Foucalt || bilme istenci üzerine

What Makes a Knowledge Base Smart? | KMS Lighthouse

Her insan dogası geregi bilmeyi ister
Aristo nun bu sözü bize üç adet argüman sunmaktadır bunlar:

1. Bilmeye yönelik bir arzu vardır, 

2. Bu arzu evrenseldir ve tüm insanlarda bulunur, 

3. Bu arzu doğa tarafından verilmiştir.

Bu bilme istenci gerçegin ve duysal olanın arasındaki uyuşmazlıgı kapatır
bilmek onun kendisini aşmasının yegane yoludur bu istenç aynı zamanda onun hem ilk günahıydı
hemde gelecegini şekillendiren temel şeydi.
İnsanın dogası geregi zayıf yaratılmış olması dış dünyadaki diger herşeyin güc peşinde koşması
içsel olan güce yani bilgiye odaklanmasına sebp olmştur gerçek bir bilmeyi siteyen kişi adanmışlıgını ve istencini o şeye yönetltmelidir
o bilgiden elde edecegi şey ise maddi bir çıkar olmakdan çok uzak sadece o şeyi yapmanın verdigi hazdır.
Dogaları geregi dogadan gelen bu bilmenin tek amacı gerçektir ancak bu gerçegin bilgisi saklanmıştır buna ulaşan kişi mutlulugun prırıltısından çok uzatır ögrenmenin ilk adımlarında duydugu hayretten mutluldur kişi bu noktada ise
bilen gerçege direnmekten çok onun içeriginin derinliginde kaybolmanın peşindedir
Aydınlanma diger deyişle bilme istencinin içselleştirilmesi kişilere sorgulatır genelde ilgi ve meraktan yola çıkarak edinilse de yeni bilgiler ilgi daha çok pratik faydanın sonucunda özünü yitirir
gerçek bir sorgulama araştırma edinim önerme ispat ve testin aşamalarıdır. Dogrusu okullarda bilimsel düşüncenin kavratılmamasına şaşırıyorum ögreticiler bile bilimsel düşüncenin ne oldugundan habersiz onlara göre kanıtlanabilirlik esas
halbuki yöntemli düşünmedir bilimsel düşünce bu sebeple kurdugum okullarda teorik egitimden çok ögrenme yönteminin kazandırılmasına hedefleniyorum.

Bilginin öteki tarafına geçmek, bunu yaparken de hem bilinemez hem de bilinmeyen bir hakikatin yol açtığı paradokstan kaçınmak, an­cak ve ancak hakikatle bilginin doğrudan birbirine bağlı olmaması du­ rumunda mümkün olacaktır.
İdeoloji - Erişilemez hakikat - Ve sınırlı bilgi. vardır bilginin amacı hakikatin erişilmezligine ulaşmaktır bilgi ve hakikat birbiriyle hem baglı hemde destek olucudurlar.

varlık hakikatin bir tezahürüdür birşey ne kadar varlıga sahipse o kadar hakikat bulunmadrmaktadır.

Filozoflar hakikatlidir ancak her filozofun eşsiz bir felsefik anlayışı vardır bu ise felsefe yapmaktan çok bilmenin yöntemlerinin nasıl kişiselleştirildigini açıga çıkartmaktadır.

4/ Nihayet şu noktayı unutmamamız gerekir: Felsefe ihtiyaçtan de­ ğil hayretten doğan bilimdir.7 Hayret ise, insamn kendi cehaletini fark etmesini ve sadece bilgiye erişmek için ve sadece bilgi adına ondan kur­ tulmayı istemesini sağlayan şeydir.
Filozof denilen kişi genel olarak bilmeyi siteyen onu seven kişi olarak tanımlasa da onların diger bir özelligi yorumdur öyleki bir insan öncekilerin eserlerini okuyup anlamadan kendi düşünsel varlıgını meydana getiremez daha önceden düşünülmemiş olanı düşünmek bunları hakikatin tekilliginde bir araya getirip tanımlamak tam bir filozof işidir.
Eger bilmekten kasıt dogadaki buunan şeylere hükmetmek ve onları kontrol altına almaksa bunun adı bilimdir gerçek bir bilmenin yegane amacı erişilmez hakikatin sınırlarında dolaşmayı ve o hakikati can ı gönülden baglı şekilde aramayı hedefler.

Bilmek isteyen kişi yorum yapabilmesinin yanında yeni argumanlar da getirebilmelidir. yeri geldiginde başka bir argümanı çürütmeyi yeri geldiginde ise kendi argümanınının çürütülmesini göze alabilmelidir. ancak bu sayede yanlış düşünüşler elenerek hakikat özüne ulaşılabilir.
logica est scientia - zira mantık bilim yoluyla elde edilir,

Kişi akıl yürütebilmelidir ancak yanlış akıl yürütmemelidir bunun için ise dogru yada yanlış arasında seçim yapabilmelidir mantık yoluyla elde edilenin dogruya en yakın oldugu bilindigine göre o zaman herkesin bilim ögrenmesi gerekmektedir.
eger ortada bir yanlış akıl yürütme varsa bu ya yeterli kanının olmamasındandır yada öncüllerin birinin yada birkaçının yanlış akıl yürüttügünün göstergesidir.

Sorun bu akıl yürütme görünümünün, doğru ve yanlış akıl yürütmenin bu diğer yüzünün, akıl yürütmenin - kendisi de bir o kadar gizemli olan- gerçekliğinin karşısında yer alan bu gizemli öğenin ne olduğunu bilmektir.
Dogadaki Farklılığın kaynağı, sözcüklerin sayıca sonluyken şeylerin sonsuz olması, yani sözcüklerin nispeten kıt olmasıdır; kelimeler ve şeyler ara­ sında karşılıklı olarak bire bir denklik ilişkisi kurmanın imkânsız ol­ masıdır. Kısacası farklılığın nedeni, sözcüklerle işaret ettikleri şeyler arasındaki ilişkinin, kesin bir sayım yapılmasını sağlayabilecek bir iliş­ kiyle eşbiçimli olmamasıdır.
Gerçekten de farklılık, bir taraftan kavramın inşa edilmesine, an­ lamın idealliğinin kontrol altına alınıp düzene sokulmasına, türlerin ve cinslerin bölüştürülmesine, tözlerle ilineklerin ve öznelerle öznite- liklerin ayırt edilmesine olanak veren şeydir; kısacası farklılık, doğru ya da yanlış önermeler kurmamıza zemin teşkil edecek bütün bir an­ lam evreninin inşa edilmesine olanak sağlar. Ancak farklılık aynı za­ manda, söylenmiş şeyin aynılığına, söylem öğelerinin yer değiştirme­ lerine ya da karmaşalarına ve bu öğelerin ardışıklığının yarattığı rap­ sodiye, onları parçalamak ya da kontrol altına almak suretiyle engel olan şeydir.

Gerçek akıl yürütmenin düzenlilik, dürüstlük ve yetişkinlikten olu­ şan üçlü niteliği, kurallar, özne, üretilen sözce ve anlamsal niyet arasın­ da genel olmakla beraber belirli bir ilişki olduğunu gösterir. Bu ilişki sözcenin olay niteliğini etkisiz hale getirir. Bunun aksine, olay etrafında, olayın kalıcılığı ve tekrarı, sürdürüle- bilen aynılığı (ki burada içsel bir farklılık kuralı yoktur) ve isnat edile­ bilirliği (ki bu sahiplenme kadar suça da yakın bir biçime göre oluşur) etrafında düzenlenen özne-sözce ilişkisi, sofizmi, felsefeyi (ve bilimi) niteleyen bütün bu ilişki, felsefi ve bilimsel söylem tarafından, biçimsel açıdan düzensiz, ahlâki açıdan namussuz, psikolojik açıdan da çocuk­ ça olduğu gerekçesiyle dışlanır. Mantık, ahlâk ve psikoloji, sofizmin düzenbazca ve anarşik çocuksuluklarının dışlanmasına rehberlik eder.

Hakikat, söylenen şey (ya da söylenen ile olan veya olmayan ara­ sındaki ilişki) değildir. Hakikat, karşısına çıktığımız, kendisiyle yüzleş­ meyi kabul ettiğimiz ya da etmediğimiz şeydir. Kendimizi teslim ettiği­ miz endişe verici kuvvettir. Özerk bir kuvvettir. Ancak gene de hakika­ tin nasıl bir doğaya sahip olduğunu iyi anlamamız gerekir: Bir boyun­ duruk altına giriyormuşçasına boyun eğdiğimiz zorlayıcı bir kuvvet değildir o. Ahlâki ya da hukuki nedenlerle ona boyun eğmemiz talep edilmez. Hakikat, kendisine maruz kaldığımız ve bizi dize getirecek gü­ ce kendi başına sahip olan bir kuvvettir. Hakikatte insanı dehşete dü­ şüren bir şey vardır. Hakikat insanları zincirleyen bir yasadan ziyade zincirlerinden boşanıp onlara hücum edebilecek bir kuvvettir.
O halde hakikatin konumlandığı yer söylem değildir; ya da hakika­ ti açığa çıkaran şey söylem değildir.
 Söylem yoluyla hakikate yaklaşı­ lır; söylem, yemin ya da beddua biçimini alarak hakikatin dayanılmaz bakışına açık hale gelen kişiyi tayin eder.


Ey Bilge

  Hiç yorum yok

 Ey bilge yaşamdan anladıgın kadarıyla sonsuzlugu bul

Ey bilge bugünkü yaptıgın her işte yarının hesabını yap çünkü bugünkü ugraşların yarının seni olur

Ey bilge hakikati ara aklını kullan aklı kullanman için bilgiyi katık eyle bugdaysız degirmen nasılki kendi kendini ögütür bilgisiz akılda bu şekilde kendi kendini yer bitirir.

Ey bilge yaptıgın işin karşılıgını sıradanlıklarda arama senin yaptıgın iş o kadar büyüktür ki ancak onun karşılıgını gelecek nesillerin yadsımadıgı bir ölümsüzlükle bulabilirsin.

Ey bilge bu dünyaya verdiklerin kadar anılırsın sözüm ona koşuşturdukları işler elbette herkesin yakasını birgün bırakacaktır hemen başka bir iş bul eger bulamıyorsan da üret çünkü insanın aklı boşlugu sevmez.

Ey bilge kazançlarında kayıplarında bir tamahkarlık taşı unutma zamandan başka herşeyin telafisi bulunur şu ömürde.

Ey bilge insanlara aydınlık ol ışık saç ögrendiklerinle ancak bunu onlara karşı bir üstünlük taslamak için degil onlarıda üsütün kılmak için yap çünkü kişi üstünlügü elde etmez kazanır bunu ise karşılarındakinin saygısını kazanması yoluyla yapar.

Hyat ölçün olsun bu ölçüde temel noktan terazin aklın olsun akıldan çıkmayan aklın hoşuna gitmeyen aklın süzgecinden geçmemiş her iş yarımdır uzak dur. başkalarının aklıyla sen sen ol kararını verme.

Özgürlügü arama özgürlük hissedilir insan halk arasında fedakarlıkları dogrultusunda özgür olur yalnızlıgında ise hayal edebildikleri kadar özgürdür.

İyi olanlar elbette sevilir kötü olan elbette yerilir ama bilmeliki her iyinin bir kötü ssureti her kötününde iyi sureti varır aramalı bunları yoksa çok keskin bir duvarla ayırırız hayatla yaşamı kesin bir tekdüzelikte.

Başına gelen felaketlere de sevinçlere de vakar sahibi olgun biri olarak gör hereyin geçici oldugunu ömrün iki nefes oldugunu unutmayasın kafana takacagın şey ise kesinlikle seni ötelere taşıyacak şeydir açma onu o geçici insanlara.

Bilmeliki gelecek herkes için mucize gibidir yaşın ilerledikçe imkanların artar hizmetinde olan malın evlatın akraban oluşur ama bilmelisinki geçicidir bunlar geçici sen kalıcı olanlara baglan.

Sevgi umut korku ve heves ile iş yapma çünkü aksaklıklar sarmıştır bunları kesin olan senin aklından çıkan ellerinin işledigidir diger saydıklarımız ise senin yaptıgın işe bir tad katar sadece.

Bilim ögren başını kaldırıp baktıgında o yldızların sırrını geceyle gündüzün devimini varlıgın kökenini merak et eine aldıgın bir ilmi tamamlamadan bırakma bıraktıgında ise hala yenilerini ögrenmeye devam et en küçügünden en büyügüne bu dünyada görünendir esas olan hangi ölü bir diri kadar degerlidirki zaten.

Eger gelecegi görmekse kastın şuan meşgalene bak seni en çok kendie baglayan sein en çok yöneldigindir gelecegin bu gelecekki birçok mucizeler keşifler sevinçler ve üzüntüler taşır bil bunları çünkü kolayca kazanılmaz varoluşun tekil insanlıgı.

Onlar derki yaratılmıştır herşey ve doldururlar herşeyi buldukları tek kelimeyle kimi cahilligini ögrenmezigini örter boşluk lafıyla kimi de tanrıyla sen aş bunları ve fikirlerini sun en azından ögrenemiyorsan sözün dayanagı bulunur.

Durma harcama bir saniyesini zamanın geri gelmez birdaha sevdigin gençliginle kaçtıgın yaşlılıgın.

Öklid Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Ömrün geçiciligi üzerine

  Hiç yorum yok


Ömrün geçiciligi üzerine

dogduk büyük ve ölecegiz yaşam nimetleriyle dirilirken yaşamın bizi birgün özümüze döndürecegi topraga dogru egilmekteyiz.

Pin on Table For One
 

 insan hayata geldiginde yaşamın güllük gülüstanlık oldugunu herşeyin hayalleri dogrultusunda gerçekleşecegini sanar üstelik hiçbir çaba ve fedakarlık yapmadan karşılıksız olarak bişeyleri kazanma istegi insanlıgın tembelligi onu Göksel varlıklara sıgınmaya itti korku ve ümit insanları asırlar boyunca kontrol etti insanın insana yaptıgını hiçbirşey insana yapmadı bir insan binlerce insanın sebebi oldu.

Ancak ömür geçti geçiyor yaşlılıgın onlara birgün gelecegini bu yaşlılıgın ölümün habercisi oldugunu bilmezlermi gençliklerine özenip dururlar çocukluklarına dair çok az anısı olanlar mükemmel oldugunu sanarak oyalanır dururlar halbuki bu dünyada zaman geçtikçe insanlık içinde şartlar oldugunlaşmakta o halde nasıl eski daha iyi olabilir.

Eski tecrübedir ve tecrübe kazanılması en zor olan bilgilerdendir ne mutluki o yaşlılara hayatlarını bilgi ve Bilgelikle geçirip son zamanlarında bu kazanımlarını okur insanlıga anlatırlar. 

Çogu insan su gibi tertemiz ve berraktı ilk gözlerini açtıgında aslında herkes dahi herkes biraz cani ve herkes biraz masum ve hayalperesttir bunlar iyidir ancak sosyal ortam özellikle dogdugumuz aile akraba şehir sizin bir kuşda yapabilir bir ejderhada.

Evet ömür geçicidir ve zamanın hesabını yapıp degerli işlere harcamaya çalışmak iyidir ancak görüyoruzki en ahmakla en bilge için ömür sayılı ama ikisinin farkı dünyaya kattıklarıdır. Bilge kişi dünyada adından saygıyla söz ettirir cahil ise ot gibi yaşar gider ama şunu da bilmeliyizki bilgimiz arttıkça artan egomuz bizi insanlıgımızdan uzaklaştırır halbuki bilmenin amacı insanlıga yaklaşmaktır.  O sebeple ömrün heba edilecek boşa harcanacak tek bir saniyesi yoktur.

Ölüm geldiginde dünyadan ayrılmak sana acı vermesin çünkü ne zenginlik ne itibar yücelik nede diger şeyler insana fayda eder ömür boyu huzurlu bir yaşam mümkün degildir insan yaşadıgı acılarla olgunlaşır üzüntü ve ızdırap yüregini burkabilir son anlarında ama bilmeliki insan yaptıgı işlerle anın önemini kavrar sorumlulugunu yerine getirmemiş bir kişi hiç mutlu olurmu.

Üstelik ölümden sonrasının cevabını veeren mantıga yada duyguya bakıp bişeyler beklemekde yanlış çünkü şuan var sonsuza kadar sürüp gidecegini sandıgımız ama kuş kanadı gibi uçup giden şu an biz şuanda öldürüyoruz ölümü o halde niye korkalımki ölümden ne demiş monteigne:

Eger birgün dünyada yaşamışsan bu bütün günlere denktir ne diye sonsuza kadar yaşamayı istiyorsun bak güneş dogar gündüz olur ay dogar gece olur bütün günler ve geceler aynı ise ömrün kısalıgına üzülmek akıllıca bir işmidir ?

Zamanından önce gelen mutluluk

  Hiç yorum yok

Yaşamın İmgesi Ağaçlar ve Onlara Yazılmış 15 Şiir


Hayat akıp gidiyor bir nehir misali bir su misali peşinde koştuklarımızı yakalayamadan bizi de kendi degirmeni içerisine katıp sürükleyip haşatımızı çıkardıkdan sonra bir kenara atıp orada yok olmamızı istiyor üstelik bizim istediklerimizi hiç umursamadan.

Bugün şunu farkettim insanın hayatta telafi edemeyecegi hiçbirşey yokmuş tek bir şey varki o asla geri gelmiyo ne diye soracaksınız tabiki geri gelmeyen boşa geçmiş zaman avare yılların neyhude anıların telafisi sizce mümkünmü gün geçtikçe ömrümüz alırken epey bi zor gözüküyor.

İnsan gençligince çok toy ve acemi oluyor herşey hemen olsun bitsin istiyor bir an önce ev iş araba mal mülk sahibi olmak istiyor farzedelimki oldu sonra ne olacak muhtemelen karnını gerip akşama kadar kıpırdamadan ölü gbi yatıp duracak sonra kilo anksiyete agzaimer gibi hastalıklarla ugraşarak birde kendini yitirip gidecek, oysa bunları kazanmak için gidilen yollar katlanılan zorluklardır insana yaşadım dedirten tecrübeyi satın alamazsın onu işlersin yıllar günler ilmik ilmik zihnine tecrübe işlersin yaşlılar neden çok konuşmayı sever sanıyorsun işte tamda sebebi bu.

Çocukluk saf masum çaresizlik acizilik ve etki altında olmayı gerektiriyor mutlular çünkü çok az şeyden haberleri var hiçbir sorumlulukları yok çünkü hiçbir kazançları yok tek gayeleri hayata hazırlanıp sonraki kuşak olarak dünyanın degeirmeninin kendilerinide ögütmesini beklemek bu masumluk biçarelik güzel ama tekdüze bir yaşam sunuyor insana çocukluk.

Büyüdükçe sorumlulukların artışı insana özgürlük veriyor yada biz öyle sanıyoruz daha fazla kazanmanın insanı daha özgür kılacagını sanarak peşinde koştugumuz amaçların hırsların kölesi olup çıkıyoruz sanki herşey bizim elimizdeymiş gibi.

Dereye girmeden önce paçaları sıvamak derler vaktinden önce gelen mutluluklar için süpriz gibi sevindirici birşey ama hani dere hani balık saçma geliyor olabilir anlamadıgımız herşey öyle ama şunu iyi belleyinki beklentinizi düşük tutarsanız sevincinizi yüksek yaşarsınız vaktinden önce gelen her mutluluk vaktinden önce de gidebilir kaçımız birkaç saniye sonrasında yaşayacagımıza garanti verebilirizki....

Amaan söz uzun ama ömür kısa imkanım olsa bende ne kıza nede uzun oldukça derin yazmaya çalışırdım.

nacizane...