Batlamyus kimdir

  Hiç yorum yok
Batlamyus kimdir ?

Mısırın iskenderiye kentinde yaşamış yunan asıllı matematikçi astronom ve cografyacıydı
Ms - 100 ile 170 yılları arasında yaşamış genel olarak dünyadaki cografyanın düzenlenmesini saglamıştır

batlamyus ile ilgili görsel sonucu

Astromiyle alakalı kitaplarının çogunlugu dünya merkezli bir evren modelini tanımlamıştır kendisinden sonra gelen Batruci onun bu hatasını düzeltse de ortaçag avrupasının Kopernic devrimine kadar insanlar güneşin ve ayın dünyanın etrafında döndügüne inanmaktaydı.

Cografyanın keşfi adlı kitabında bugünkü asya ve avrupa kıtalarını çizmiş çogunlugu haritalardan oluştugu için kendisine bir nevi cografyanın şimdiki ismini bulan kişi de denilmektedir

Mısırda büyük iskenderin açtıgı iskenderiye kütüphanesindeki o güne göre yüz bin el yazması kitabın bulundugu iskenderiye kütüphanesinde çok çeşitli eski alimlerde okumalar yapmış ve çalışmalarını agırlıklı olarak cografya astronomi matematik birde astronominin birde astroloji ile yapmıştır.

10 adet kitabı oldugu söylenmektedir
Bunlardan en önemlileri ise
- kanıtlarıyla birlikte yer merkezli dizge
- menelaus un teoremiyle trigonometri bilgileri
- güneş hareketleri ve yıllı süreleri
- ay ın hareketleri
- usturlabın "eski pusulanın atası"yapılışı
- güneş ve ayın tutulmaları
- duragan yıldızlar katalogu yapmıştır (batruci düzeltme çalışmaları yapmış oldugu)
- devingen yıldızların hareketleri

batlamyus ile ilgili görsel sonucu
dünya merkezli çizdigi yıldız haritası

Cografya ile yaptıgı çalıoşmaları dünyaya yayılmış hatta Colomb un amerikayı keşfetmesinde rol oynamıştır Ek olarak optik alanında çalışmalar yağpmış ve ışıgın ynelimleri hareketi görme duyusunun üzerine çalışmalar yaptıgı söylenmektedir

Her nekadar astronomi alanında buldukları ve yazdıgı kitapar yüzyıllarca dünyayı etkilese de dönemin yöneticileri agırlıklı olarak astrolojiyle ugraşmışlar bu sayede devletin geleceginin bilinecegini sanmışlardır bu bilimin gelişimine hem olumlu hemde olumsuz katkı yapmıştı.

Kaynakça olarak bakabilirsiniz
Wikipedia

Entropi

  Hiç yorum yok
ENTROPİ 
kanunu nedir, kim bulmuştur, ne işe yarar?

S = k log W  
Evrende varolan herşey düzenden düzensizlige dogru yol alır.

entropi ile ilgili görsel sonucu



Kelime anlamı olarak da yunanca tropi kelimesinden gelmiş olan bu fizik kanunu aslında dünyada bulunmuş en önemli kanunlardan olarak kabul edilmektedir. 


formülde gösterilen S : entropi (düzensizligin ölçütünü yani degişmime ugramadan öncekş halini)
k boltzman sabiti yani fiziki kurallar dogrultusunda degişim geçirme oranını W de ise nihai durumunu belirtir

Termodinamigin ikinci hal yasası olarak kabul edilmiş bu kanun 19. yy da avrupalı matematikçi bilim adamı ludwing boltmaz tarafından bulunmuş ve halen geçerliligini koruyan ve birçok tartışmaya ragmen korumasını devam edecekti

Gündelik hayatta çogunlukla karşılaşacagımız bu kanun aslında ilk başta avrupanın büyük gelişme gösterdigi yıllara denk gelir, o yıllarda Fizik büyük bir düşüş yaşarken biyoloji darwin ile çag atlamış felsefe kantın ögretileri ile en nihai hallerini almaya başlamıştır çogunlugun ilgisizligi botzman ı da etkilemiş kendisi bir matematikçi olmaasına ragmen piyano çalmaya da yönetmiştir onu bu ilgisizlik.

Onun zamanında fizikte büyük bir sorun vardı modern makineler modern icatlar hepsi de enerjiye bagımlı çalışıyorlardı fakat enerjiden bu kadar çok hammadde eüketilmesine ragmen maksimum verim alınamıyordu bunu çözmek için ne kadar yol denense de bu tam olarak da oluşmayacaktı ve birgün derin düşünceler içerisinde bocalarken şunu farketti

Evrende varolan herşey düzenden düzensizlige dogru yol alır !!!.

İşte bu bütün maddenin neden böylesine çok enerji tüketiminin yanında asla tam düzenlilik halini alamayacagının kanıtıydı. İnsanlar, , hayvanlar, bitkiler, gezegenler, yıldızlar belki daha sonsuz evrendeki birçok maddenin temeli yani biraraya gelmesini saglayan şey enerjiydi ve bütün enerjinin bir dogum yaşam ölüm süreleri vardı. yaşam evresinde kütlesine oranla maksimum verime ulaşıyor ve bu sayede dagılmaya başlıyor birçok küçük düzensiz parçacıklar meydana getiriyordu.
İnsanlar dogar, yaşar, ölür dogadaki bütün maddeler gibi bir maddenin uzun yaşaması ise onun hareket sınırlıgına yada dogal kaynak çokluguna baglıdır gelişim aşamasında kazanılan bütün enerji işe dönüşür ve böyle zamanlarda yeni düzenler oluşturur örnegin güneşe bakarsanır her gün onlarca güneş oranında enerji tüketir güneş her saniye sona yaklaşırken dünya adlı bir gezegende yaşamın oluşmasını saglar insanlar yaşlandıkça yerine çocukları gelir gibi her yeni canlı da muhakkak ki bu yasaya uyarak düzensizlige geçer yani hiçbir çocuk anne babasına birre bir benzemez.

Neden düzensizlige dogru yol alır enerji ?

Bütün maddeler şühesizki bir yavaşlama mümkün olan en duragan hale gelmeye meyillidir ne kadar çok yavaşlanırsa o kadar çok içsel enerjinin korunacagına inanılır bu sayede yaşamsal baskılar yani mutlaka o maddeyi bir araya getiren onu bir arada tutan enerji onun içsel enerjisinden daha büyük fakat daha dagınık oldugu için çözünmeyi meydana getirip nihai olarak düzensizlik evresine geçmesine sebep olacaktır.

Birkaç  deney

-->Birgün masamın üzerine dalından koparılmış bir havuç koydum birkaç hafta orada bekledi ?nihayetinde yavaş yavaş pörsümeye ardından da çürümeye başladı en sonunda çöpe attım buna
-->benzer bir şekilde birde mandalina koydum masanın üzerine oda aynı şekilde çürümeye yöneldi nihayetinde yok oldu maddesel şeilden enerjisel dagınıklıga yöneldi aldıgımız nefesler gibi.
--> Pencerede cam bir şişe düşürdüm sonucunda cam dagıldı binlerce cam kırıkları meydana geldi her cam kendince düzensiz ve farklı boyut ve şekillerdeydi eger düşen yer daha yumuşak olsaydı o nesne cam degilde bir demir olsaydı daha düzenli olarak kalabilirdi buna benzer düzenli halde kalabilmesi için birçok farklı sebep var işte bu evrendeki yıldızların ve galaksilerinde bir benzeri yapı oluşturuyor. Gökyüzünde gördügümüz yıldızlar ve birçok şehirdeki dagınık yapılaşma temelinde aynı yasadan kaynaklı oluşuyor.

Ludwing Boltzman kimdir ?

ludwig boltzman kim ile ilgili görsel sonucu

20 Şubat 1844 yılında Viyanada dogan 5 eylül 1906 yılında italyda ölen Avusturyada yaşayan bir fizikçiydi kendisi 15 yaşında babasını kaybetmiş ilerleyen yaşlarında maxwel (kendisi enstain in etkilendigi kişidir) ile çalışmış Viyana üniversitesinde başkanlık yapmış biriydi.
 çok iyi matematik bilmesinin yanında yaşadıgı bunalılar ve depresyonlar sonucu büyük sorunlar yaşayan birisiydi iyi derecede piyano çalmayı da biliyordu. Hayatını degiştiren entropi aynı zamanda onun hayatının da sonu olacaktı Bir gün yaşadıgı bir sözlü tartışma sonucu ailesiyle gittigi tatilde ailesi evde degilken kendisini iple asarak intihar etmiş mezarında da meşhur S = k log W denklemini yazdırmıştır.

Kaynakça olarak 

ilk aşagıdaki belgeseli kulanmıştım(35-45 dk)
ayrıyeten wikipedia,  matematiksel ve fizikist sitelerine bakkabilirsiniz.

Egitim ve ögrenme olarak okulların fabrikalaşması.

  Hiç yorum yok
Egitim ve ögrenme olarak okulların fabrikalaşması.

okul ile ilgili görsel sonucu

Egitim ve ögretim üzerine buldugum bu video yaklaşık iki yıl önce görmüştüm egitimci mıchel foucault konuşmasında bilginin sistemleşmiş hali olan okulun amacını ve okulların neden böylesine kasvetli bir havada varoldugunu bilginin degerine herkesin ulaşamayacagını ulaşırsa eer bunun herhangi bir degeri olmayacagını belirtmişti. Hernekadar ilginç bir noktadan baksa da aslında egitim ve ögretim bir toplumun temelini oluşturan en önemli yapıtaşlarındandır...

Böyle dememizin sebebi toplumsal ihtiyaçların giderilmesi yine bir başka insanın kazandıgı pratik fayda güden bilgilere baglı ancak bu bilgiler bizi aşırıya gittiginde makineleştirdigini gözlemledim hernekadar bu batı eksenli mantıksal fadacılık olsa da adına pragmatizm denilse de bilgi insan yaşamını geliştirecek onun yaşamını düzene katacak iyi anlamda etkileyecek her türlü benimseyişi kazandırır

Bir kere bilgili insan daha az korkmaya başlar korkudan kastım genel anlamda baglı oldugu devlet yöneticilerine itaat etse de hiyeragşik yapının üzerinde kurdugu baskının farklında olarak nerede yanlış oldugunu görebilme ve o baskının farkında olmayı gerektirir bunu en basit haliyle karanlıktan korkan birileri gibi düşünebiliriz eger biri evsizse, evi olsa da eger geceyse mutlaka karanlıgı görecektir deneyimleri ve tecrübeleri onun güneşin tekrar dogacagını bildirir işte bilginin insanı cesurlaştırması bu veya buna benzer birçok örnege dahildir

Genel tanıya bakarsak okumak ve okula gitmek karıştırılmaktadır bunun sebebi çogu okul bilincin degilde becerinin geliştirilmesi üzerine kurulu olmasıdır bu bir noktaya kadar gereklidir fakat büyük devrimler degişimler kültürel gelişimlerin olması için toplumların içinde yaşayan bireylerin bilincinin geliştirilmesi amaçlanmalıdır ancak bu sayede insanlık bütün gerçekligi saf aklıyla bilir ve gelecek için daha dikkatli adımlar atabilir.


Bahsettigim videoyu aşagıdan izleyebilir kanalı takip edebilirsiniz yaralı içerikler paylaşıyor




Buzullar Yok Oldugunda

  Hiç yorum yok
Dünyada buzullar yok oldugunda ne olur ?

Hernekadae önemsenmeyen bir konu olsa da dünyada bulunan tatlı suların 3 te 2 si buzullarda yer almakta buzulların erimesi ile tatli sularin hepsi tuzlu suyla okyanus ve denizlere karisarak sulu kurakliga sebep olacaktır sonucunda su seviyesi dünyada yukselecek cogu sehirler su altinda kalacak binlerce can kaybina ve para kaybina sebep olacaktir nihayetinde ise tuzlu suyla sulandiginda kuruya bitkiler olacak bitkisel kurakliga da sebep olacaktir.

Dünyada yasamin devam etmesi ve gelismesi isteniyorsa digamiza zarar vermeden onu korumaliyiz bunu ise atmosferi kirleten her turlu olumsuzluklardan uzak kalarak yapabiliriz son yillarda gelismis ülkelerin ozon tabakasinda meydana getirdigi hasarlar onarılmasi güc zararlara yol acacaktir.

Bunun için toplumsal bilinc olusturulmali ve gerekli adımlar atılmalıdır nasıl ki hirosimada meydana gelen carnobil faciasindan birazda olsa ders almis olsakda buna benzer felaketlerden korunmak icin toplumsal olarak doga bilincimiz gelismeli ve korunmalidir.

Bu konuda hazırladıgımiz videoyu aşagıdan izleyebilir dilerseniz abone olabilirsiniz.


  Hiç yorum yok
BUNAMA

bunama ile ilgili görsel sonucu

yaşlılıkla gelen en önemli sorunlardan biri mutlaka bunamadır ve bu tıp bilimince geçici çözümleri olan bir hastalık olarak bilinmektedir

Yakin akrabalarimizi bile zaman zaman tanimiyor.Hatta her gün gördügü torunlarina bile; Sen
kimin oglusun? Buraya neden geldin ?... gibi sualler soruyor.Evin içinde tuvaleti bulumadigindan bazen küçük
abdestini altina kaçiriyor sonra üzülüp agliyor . Birde her seyden önemlisi yeni olaylari hatirlamiyor.Mesela sabah
konusulanlar hiç olmamis gibi davraniyor ancak eskileri günde bir kaç defa dinledigimiz oluyor. Bu durum zaman
zaman düzeliyor ama genelde artiyormus gibi geliyor bize."
Insanoglunun beyni diger tüm organlari gibi her gün biraz daha yaslanmakta ve islevini eskisine göre daha az
yapabilmektedir. Genelde bu kayip uzun zamanlarda gerçeklestiginden çevre tarafindan farkedilmezler. Ancak
yukarida anlatilan tablo gibi bizim demans olarak degerlendirdigimiz tablolar olustugunda herkesin rahatça farkettigi
BUNAMA (Demans) tablosu ortaya çikar. Bu durumun ne zaman ve hangi nedenle ortaya çiktigi konusu burada
açiklayamayacagimiz kadar uzundur. Ancak Bunumada (demans ) ortaya çikan belirtileri asagidaki gibi siralamak
Bellek bozuklugu olmasi yani yeni bilgileri ögrenme ve daha önceden ögrenilmis bilgileri hatirlama
yeteneginin bozulmasi buna bagli olarak hafizadaki bosluklari uydurulmak suretiyle doldurulmasi.
El kol ve ayaklarda gözle görülür bir bozulma olmamasina ragmen günlük islerini yerine getirememe
(Elbiselerini giyememe , dügmelerini dügmeleyemez ,kasigi tutamam vs)
Duyu organlarinda bozukluk olmadigi halde nesneleri taniyamama, isimlendirememe ne ise yaradiklarini
Tasarlama organize etme karar verme belli isleri siraya koyma ve soyut düsünme yeteneginin bozulmasi
Bu durum demans olarak adlandirir. Bu rahatsizliklarin tedavi neticesi tam manasiyla düzeltilmesi mümkin
olmayabilir ama kisinin günlük islerini daha iyi yapabilmesi çevresi ile yasadigi uyum problemlerinin en aza indirilmesi
Bu tür hastalari mümkin ise hep ayni evde ikamet ettirmek , esyalarinin yerini hep sabit tutmak yani hayatindaki
degisiklikleri en aza indirmeye çalismaktir. Çünki ögrenme yetenekleri de kisitlanan bu tür hastalar yeni çevreye uyum
saglamakta çok zorlanirlar. Bu nedenle yasadiklari her problemde çevresindekilere sikinti verebilecek olaylara neden
A - Asagidakilerden her ikisinin de bulundugu bir biçimde kisi travmatik bir olayla karsilasmistir.
Kisi gerçek bir ölüm yada ölüm tehdidi, agir bir yaralanma yada kendisinin yada baskalarinin fizik bütünlügüne bir
tehdit olayini yasamis, böyle bir olaya tanik olmus, yada böyle bir olayla karsi karsiya gelmistir.
Kisinin tepkileri arasinda asiri korku, çaresizlik ya da dehsete düsme vardir.
B - Sikinti doguran olayi yasarken yada bu olayi yasadiktan sonra asagidaki disosiyatif belirtilerden üçü yada daha
Uyusukluk, dalginlik duyumlari yada duygusal tepkisizlik.
Çevrede olup bitenlerin farkina varma düzeyinde azalma ( afallama)
Depersonalizasyon ( Kendisi degisime ugramis gibi hissetme )
Disosiyatif amnezi ( Yani travmanin önemli bir kismini hatirlamama)
O yasantiyi yeniden yasar gibi olma yada travmatik olayi hatirlatan seylerle karsilasinca sikinti duyma.
D - Travma ile ilgili anilari uyandiran uyaranlardan belirgin kaçinma ( Düsünceler duygular konusmalar konusmalar
E - Belirgin sikinti yada artmis uyarilmislik belirtileri ( Örnek: Uyumakta zorluk çekme huzursuzluk, düsünceleri
yogunlastirama güçlügü, asiri irkilme tepkisi, motor huzursuzluk.
F - Bu Belirtiler klinik açidan belirgin bir sikintiya yada toplumsal mesleki alanlarda yada islevselligin önemli diger
alanlarinda bozulmaya neden olur yada bireyin travmatik yasantisini aile bireylerine anlatarak kisisel destek
kaynaklarini harekete geçirmek yada yardim almak gibi gereken is yapmasinin pesinde kosma yetisini bozar.
G - Bu bozukluk en az iki gün, en fazla dört hafta sürer ve travmatik olaydan sonraki 4 hafta içinde ortaya çikar.
H - Bu bozukluk bir maddenin yada genel tibbi bir durumun etkisi ile ortaya çikmamis olmalidir
  Hiç yorum yok
MADDENİN ÖTESİNDE EVREN

E = mc2

Bu denklem Enstain in meşhur görelelik kuramının ve 300 yıllık bir uzay fiziginin devriminin bir imzasıdır ama yalnızca şekilsel anlamda degil içerik anlamında da newton un yaptıgı evren tanımını temelden degişik yaptıgının kanıtıdır !!

einstein ve evren ile ilgili görsel sonucu

Newton dindar bagnaz ve sıkı kuralları olan iyi çalışkan bir bilim adamıydı anlatılanlara göre günde 18 saat çalışır çok az uyur genelde okur ve uzay zamana bir anlam vermek için düşünür deneyler yaparmış birgün meşhur elma olayını yaşadıktan sonra bunun üzerine derin derin düşünerek ve uzay zamandaki kıyaslamalarını yaparak galaksilerin ve yıldızların da aynı şekilde birbirine çekildigini düşündü tabi ondan sonra keşfedilecekti galaksiler ama buldugu kuram öylesine saglam ve öylesine mantıklı kurallar üzerine inşa edilmişti ki onun bilimine kimse kolay kolay birşey diyemiyordu yalnızca çagdaşı leibnez ki kendisi filozoftur eserlerinde büyük yarışlar ve birbirleriyle atışmalar yaşasalar da newton un emegi bir şekilde saglam matematiksel formüller ve denklemlerle kendi meyvesini vereceklerdi.
Newton uzay ve zamanı degişmez, sabit bir mekanlar bütünü olarak tasarlamıştı kafasında ama bu enstain için ışıga baktıgında kafasını karıştıran kurcalayan bir yapıya dönüşüyordu gençlik yıllarında bazı ışık parçacıklarına binip bunun uzayda nasıl yol aldıgını hayal eder ardından uzun uzun bunlar üzerine araştırır ve açıklamaya çalışırmış ''kendi açıklamalarında anlatıyor'' sonra şunu farketmiş
Nasıl oluyor da sabit ve degişmez olan bir yapının içerisinde ışık böylesine hareket edebiliyor?

İşte bu soru daha sonra onun uzun emekleri sonucu 21 yaşında E = mc2 formülünü bulmasını saglamıştı ışık bir enerjiydi ve her enerji aslında hareket ile birleştiginde maddeyi meydana getiriyordu, bunun tam terside enerjiyi (enerjinin oluşumunu anlamak için en basit haliyle iki elinizi birbirine sürtün bir süre sonra ısındıgını anlayacaksınız işte bunun gibi basit deneylerdi)

Basit bir degişiklik yaparsak
M = e.c2 sonucu maddenin oluşumu açıklanabilir bugün büyük foton çarpştırıcılarda kara deligin oluşumu yani uzayın yegane maddesi olan karanlık madde insanlık eliyle oluşturuldu. 1940 lı yıllarda bu tamamen bir hayal ürünü diyerek insanlar yalnızca bir yaratıcının bunu başarabilecegini söylüyordu.
Zaman üzerine de çok fazlaca kafa yordu Enstain hatta algımızın temelini oluşturan 3 boyut yani uzunluk genişlik ve derinigin yanına zamanı da ekledi hatta Enstain dan sonra gelen Hawking insanın 3 mekan bir zaman boyutunda yaşadıgını belirtir fakat algılarımız genelde iki boyut üzerinde çalışır yani bir sokak lambasının diregini uzaktan gördügümüzde genişlik ve yükseklik yaklaştıgımızda da derinlik ve genişlik çalışır diyor yani üç boyutu bile aynı anda kavrayamadıgımız için çogu kişi bugün zamanın dördüncü boyut oldugunu kabul etmez.

Şaşırabilirsiniz ama günümüzde bilim adamları 10 uzay ve bir zaman boyutu oldugunu düşünüyorlar bunların kavranmamasının temel sebebi olarak da maddenin içerigi yada dışarıgı olması veya insanın algısından çok büyük veya çok küçük evrelerde oldugu deniliyor. Maddenin en küçük yapıtaşı nedir diye sorsam çogumuz atom der bu kabul biliniyor fakat spin teorisinde yani herşeyi açıklayacagı sanılan teoride atomun milyonda biri büyüklügünde elektrik balıgı şeklinde küçük maddenin ig ipliklerinden oluştugu düşünülüyor tabi bunu gözlemleyecek mikroskoplar henüz keşfedilmedi.
Bana sorarsanız bilinen maddenin en küçük hali de en büyük hali de sonsuzdur bir ara sonsuz kavramına da deginiriz ancak şunu belirtmeden geçmemeliyiz

Enstain popülerite olarak büyük bir bilim adamı olarak kabul edilse de yolun başındayken güçlü bir hayal gücüne inanmaktan başka hiçbirşeyi yoktu 70 li yaşlarında öldügünde ise insanlıga Quantum teorisiyle bilgisayarı, e =mc2 ile nükleer fizigin eseri olan  nükleer enerji santrallerini miras bıraktı.

Hayallere ulaşmak yada ulaşmamak önemli degil aslında onları korumak geliştirmek hatta onları kullanabilmek asla da onlardan vazgeçmemek gerekir, nede olsa maddenin ötesinde bir evren arıyorsak algıladıklarımızın aklımızın içinde şekillenişine bakmalıyız.
  Hiç yorum yok
BEYNİ RESETLEMEK

Uçakların kuşlardan; Wolkswagen, nam-ı diğer tosbağa veya Vosvos arabalarının tasarımlarında adı üzerinde kaplumbağalardan esinlenildiği söylentilerini hepiniz duymuşsunuzdur. Bunun yanında, arabaların veya uçakların motor sistemlerine bakarsanız, insan vücuduyla ilişkisini görürsünüz. Dolaşım, sindirim, boşaltım, iskelet sistemi gibi sistemler, adları farklı da olsa araçlarda da mevcut. Peki, insan bu tasarımları bulurken başka neye bakacak ki? Tabi ki etraftaki canlılara ve bu canlıların en gelişmişi olan insana.

AKIL ile ilgili görsel sonucu

Bilgisayarları da düşünürseniz, tıpkı insana benzemektedir. Hatta diğer araçlardan fazla olarak yapay bir zekâya bile sahiptir. Yapay zekâ, derin ve ilginç bir konu olduğu için onu sonraki yazılarda işleyeceğiz.
Tekrar bilgisayara dönerek parçaların bazılarını kontrol edelim:
Hard Disk – Ana Bellek (Ana hafıza)
Ram – Ön Bellek (Kısa dönem hafıza)
Bunlar, zaten adlarını direkt olarak benzetildiği sistemlerden alırlar. Kısa dönem hafıza yani önbellek, gün içinde kullandığımız verilerin muhafaza edildiği; anlık değerlendirmelerin yapılarak fiilleri ortaya çıkartan bölüm. Ana hafıza da yani hard disk, buradan geçerek artık bizim olan ve kullanabileceğimiz bilgilerin muhafaza edildiği bölgedir. Örnek verecek olursak, tanışırken bize ismini söylemiş olan birinin aradan birkaç saat, hatta birkaç dakika, bazen de birkaç saniye kadar kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen ismini hatırlayamıyorsak, bu kısa dönem hafızanın bilgiyi ana belleğe atmadığı, bu süreçte de yeni gelen bilgileri aldığı için eskilerini, dolayısıyla o kişinin ismini de sildiği bir gerçektir.
Bilgisayardakinde ise kurulu olan programlar veya bu programları kullanarak oluşturduğumuz dosyaların ana bellekte olduğu bellidir. Fakat, bir program çalıştırırken örneğin, açık olan bir word belgesi kaydedilmediği sürece, kısa dönem hazıfada yani Ram (Random Access Memory) de olacaktır. Eğer bilgisayarımız resetlenirse, elektrikler kesilirse veya bilgisayara aşırı yüklenirsek Explorer tarayıcısının kendini resetleyeceğinden bu belgenin kaybolma ihtimali vardır (son yıllarda çıkan Office programlarının bu kaydedilmeyen belgeleri saklamak gibi bir özelliği vardır. Konuyu dağıtacağından oraya girmiyoruz). İşte burada da kısa dönem hafıza silinmiştir.
Bunların yanında, dış dünyayla iletişim kurmamızı sağlayan ağız, göz, kulak, eller-ayaklar gibi organlarımız vardır. Bilgisayardaki iletişim ise yoğunlukla Fax-Modem ile, Fareyle (mouse), klavyeyle, yazıcı ve USB girişler gibi çeşitli giriş-çıkış (input-output) denilen veri girdi-çıktısı sağlayan birimler ve sistemlerle olur.
Bilgisayarlar bu durumda insanoğlunun şu ana kadar kendine en çok benzetebildiği aygıtlardır. Hatta o kadar benzetmiştir ki, bir gün bu sistemlerin insanlığı sona erdirebilecek zekâ ve kapasiteye ulaşacağı senaryoları oldukça çokça görülmüştür.
Son yıllarda bilim adamları, elektromıknatıslar kullanarak, beyni ‘reset’leyen ya da ‘reboot’ eden yeni uygulamalardan söz ediyor. Hatta bu uygulamalar özellikle ağır depresyon tedavisinde kullanılmaya başladı bile..
Beyninizin bir bölümünü reset'lemeye ne dersiniz? Yaşadığınız acılardan ya da unutmak istediğiniz, ama rüyalarınızda bile peşinizi bırakmayan anılarınızdan kurtulmanın bir yolu olsa, dener miydiniz? Diyelim ki, bilgisayarınızda olduğu gibi bir 'tık'la tüm zihninizi boşaltıvereceksiniz. Ya da beyninizde depresyona neden olan kısmı 'restart' ederek, tüm fonksiyonların normale dönmesini sağlayacaksınız.Bilgisayarlarda bu gibi arızalar olduğunda resetlemek bir çare olabiliyorsa bu olay insanda neden yapılamasın? Tabii bu işlemi bir uzmanın yapmasında fayda var. Maazallah, beyninizi reset'lemeye çalışırken konuşma, hareket etme gibi temel bilgileri de yanlışlıkla silebilirsiniz.
Depresyon Tedavisinde Yeni Yöntem..
Yaklaşık on yıldır, bilim adamları beyni reset'leyecek ya da düzensiz seyreden beyin fonksiyonlarını yeniden düzenleyecek yöntemleri araştırıyor. Hatta son yıllarda Avrupa'da, Özellikle ağır depresyon tedavisinde, beynin işleyişini tamamıyla değiştiren bir uygulama kullanılıyor: Transkraniyal Manyetik Stimulasyon (TMS). Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Hakan Yöney, bu yöntemi kısaca, "Elektromanyetik alanlar kullanarak, beyin fonksiyonlarını araştırmak ve etkilemek için kullanılan bir uygulama" olarak açıklıyor.
Bu uygulamanın, gelecekte depresyon ve diğer psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde, ilaç ve diğer yöntemlere alternatif olabileceği iddia ediliyor. Şimdiden bu uygulamanın olumlu sonuçlarını görenler de yok değil, iki çocuk annesi bir kadın, kronik depresyonunu atlatabilmek için, neredeyse başvurmadığı te*davi kalmadığına inanmıştı. Ta ki geçen yıl, depresyon tedavisiyle ilgili yeni bir uygulama için gönüllüler arandığını öğrenene kadar. Bir süre sonra da, Colombia Üniversitesi' ndeki New York Psikiyatri Enstitüsü'nde, kafatasının üzerine yerleştirilen elektroman*yetik bobinin altında bir iskemlede otururken buluyor kendini. Yani bu düşünce çoktan uygulamaya geçmiş durumda.
New York Psikiyatri Enstitüsü, TMS uygulamaları konusunda araştırma yapan dünyanın sayılı bilim kurumlarından birisi. Amaç, bobindeki güçlü mıknatısların oluşturduğu dalgalar*la, beynin ilgili kısmındaki depresyona neden olan düzensizliği reset' lemek. Tedavi haftada bir, birer saatlik seanslarla altı hafta devam ediyor. Kadın üçüncü haftadan sonra, değişiklikleri hissetmeye başlıyor. Lezzetli yemeklerden, güneş ışığından yeniden keyif almaya başlıyor. Üstelik uzmanlar, bunun bir tesadüf olmadığını söylüyor. ABD Ulusal Beyin Sağlığı Enstitüsü denetiminde 240 depresyon hastasıyla gerçekleştirilen uygulamalar da aynı başarıyı işaret ediyor. Çalışma ekibinden Dr. Saran Lisanby, gelecek yıllarda TMS' nin, depresyonda en etkili ve yan etkisiz tedavi olarak benimseneceğini belirtiyor.
Çökerse, Sistemi Yeniden Yükle..
Söz konusu bobinler, elektromanyetik dalgalar olunca, aklımıza hemen elektroşok yöntemi ve Matrix filmi geliyor. Biliyorsunuz filmde beynin içine sokulan bir tür iğneyle elektroşoklarla bilgisayar sistemine bağlanılıyordu.
Manyetik stimülasyon, hiçbir elektrik bağlantısı olmadan, beyin işleyişini düzenleyen bir uygulama. Üstelik, elektroşok gibi kasılmalara neden olmadığı için, anestezi ya da kas gevşetici gibi önlemlere de gerek kalmıyor. Bu yöntem, ülkemizde de şiddetli depresyon tedavisi için Memory Center' da uygulanıyor. Elektroşok, depresyon tedavileri arasında en etkili yöntem olarak görülüyor. Hatta boğazını keserek intihara teşebbüs eden hastalar bile, bu tedaviyle kısa sürede yeniden şarkı söyleyip gülmeye başlıyor. Ne var ki, vücuda elektrik verildiği için, yanlış bir uygulama çok ciddi sonuçlara yol açabiliyor. "Oysa elektromıknatıslar sadece 2 cm' ye etki eder. Yani uzman beynin hangi bölgesini hedefliyorsa, sadece o kısımda değişiklik olur. Dolayısıyla hiç bir tehlikesi bulunmaz. MR gibi bu yöntem da hamilelerde dahi kullanılabilir.
Peki, beyne gönderilen elektrodalgalar ne işe yarıyor? Beyin hem elektrik hem de kimyasallarla ilgili bir organdır. Yani ilaçlar nasıl beynin salgıladığı hormon ve diğer kimyasalları etkiliyorsa, bu yöntemle de kortekste gerçekleşen elektrik akımı yönlendiriliyor. TMS yoluyla beyne gönderilen akım vuruşlarıyla, beyin sinirlerinin birbiriyle olan iletişimi düzenleniyor. Vuruş frekansı ve şiddeti ayarlanarak, ilgili kısımdaki işleyiş hızlandırılıyor ya da yavaşlatılıyor. Beynin gelişmiş bir bilgisayar olduğu düşünülürse, işlemi şöyle açıklamak mümkün: Network reset' lenerek, bilgisayar uzmanlarının sık kullandığı terimle beyin reboot ediliyor, yani sistem yeniden yükleniyor (Matrix filminin sonunda da virüs temizlenemeyince-öldürülemeyince çareyi, bozulan sistemi yeniden yüklemekle buluyorlar).
Tersten bakarak söyleyelim. Beyin gelişmiş bir bilgisayardır. İçinde 140–150 milyar kablonun bulunduğu çok karmaşık bir bilgisayar. Beyni bir şehre benzetip bu kabloları da birer ev olarak düşünelim. Her ev içinde de 8 bin telefon olsun, işte, beynin çalışması, tüm bu telefonların bir*biriyle bağlantı kurmasına benzer.
Kişilik Değişebilir mi?
Son yıllarda Kanada ve Avrupa'da şiddetli depresyon tedavilerinde kullanılan TMS yöntemi, ABD'de sadece araştırma amaçlı uygulanıyor. Ülkemizde ise iki yıldır psikiyatrik rahatsızlıklara yönelik bu uygulama, daha önceleri de kas sorunlarının tedavisinde kullanılıyordu. Yöntemin şizofreni, obsesif kompülsif bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu ve parkinson tedavisinde de kullanılabileceği yolunda çalışmalar devam ediyor.
Time'da yayımlanan haberin başlık sorusu, kafatası üzerinde dolaştırılan mıknatıslarla, insan kişiliğinin ya da özelliklerinin değiştirilip değiştirilemeyeceği. Biz de bu soruyu uzmanlarımıza yöneltiyoruz. Dr. Oğuz Tan, gelişmelerin bu yolda olduğunu dile getiriyor:
"Örneğin beyinde bulunan Amigdala adlı organ, insanın korku faaliyetle*rini kontrol ediyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, bu organ alındığında, farelerin hiçbir şeyden korkmadıkları gözlemlendi. Belki gelecekte, insan Amigdala' sını etkileyerek, gereksiz korkulardan kurtulmak mümkün olacak."
Yakında kötü anıları hafızadan silmek için de bir nöropsikiyatri merkezine gitmek yeterli olacak. Çünkü şu sıra bilim adamları, her iki şakağın arkasında bulunan hipocampüs' ler üzerinde çalışıyor. Bu bölgelerin asli görevi, hafızayla ilgili faaliyetleri yönetmek.
Beyin üzerindeki araştırmalar, beyni reset'lemeye kadar vardığına göre, Öyle görünüyor ki önümüzdeki yıllarda istenilen davranış biçimlerinin ve kişilik özelliklerinin hard disk'e yüklenmesini mümkün olacak.
Bazı bilim adamlarına göre yakında kötü anıları hafızadan silmek için bir nöropsikiyatri merkezine gitmek yeterli olacak. Beynin sırlan keşfedildikçe, gelecekte belki de istenilen davranış biçimleri ve kişilik özellikleri de hard disk'e yüklenebilecek. İnsanların bunu aklını tezkiye etme çalışmalarıyla, psikiyatrik tedavilerle, Amerika’ da olduğunu bildiğimiz grup seanslarıyla yaptığını düşünürsek, sonuçta bunlar da insanlar arasındaki elektromanyetik dalga aktarımlarıyla veya kendi kendine yapılan beyin dalgalarını düzeltici çalışmalarla yapabildiğini biliriz. Ve buna da bir nevi “yükleme” yöntemi diyebiliriz. İleride bunun bilgisayarlarla sağlanması çok da şaşırtıcı olmaz galiba.

Aktüel Dergisi Nisan 2005