Neden astronomi ögreniriz ?

  Hiç yorum yok

 


Neden astronomi ögreniriz ve neden ögrenmemiz gerekir ?

Düşündürücü bir soru oldugunu biliyorum ancak gerçekten insan yıldızların bilimi olmasaydı bugünkü modern dünyayı kesinlikle inşa edemezdi. Bunun en basit örnegi olarak ise yıldızların konumuna bakarak düzenlenmiş olan takvimler ve saatler ile örnek gösterebiliriz. Ayrıca bilirsiniz ki bütün büyük yenilikler genellikle pratik hayata aktarılmadan önce uzay seyehatlerinde denenmiştir.

Ötesinde bir olgu olarak uzayı merak etmek karanlıgın içerisinde parıldayan binlerce yıldızlar üzerine düşünmek aslında insanın şu üç günlük hayatında en önemli ugraşı olmalı çünkü sizde biliyorsunuz ki karıncaya oranla insan büyüktür ancak karındanın yaptıgı birçok şeyi insan yapamaz.

Modern bilim ve antik bilim arasında günümüzde devasa bir uçurum açıldı. Siz de biliyorsunuz ki insanlar eskiden dünyanın evrenin merkezinde sabit durduğuna inanıyordu bunun için ise haklı gerekçeleri vardı. En basitinden büyük usta Aristotales in maddenin canlılığını sağlayan en önemli şey olarak töz kavramını bulması buradan yola çıkarak evrene anlam veren insan olduğu içinde dünyayı evrenin merkezine koymuş olmasıydı. Ayrıca dünyanın merkezde olması uzayın boş alanında her tarafından eşit bir konuma sahip olduğu için boşluktaki dengesi bozulmamış olacaktı. 

Neden dünya sabit denilmişti. aslında bunu açıklarken kolaya kaçılması açısal momentum ve kütleçekim kavramlarının bilinmemesi en büyük sebepti eskiden insanlar bilgiyi dogrudan kendileri edinirdi genelde bu sebeple dünya eger hareket etseydi üzerinde yaşayan herkes ya düşer ya uçar yada bir şeye çarpardı madem her şey yolunda o halde bir eylemsizlik hali olmalı dünyada denildi ve 2000 yıl boyunca insanlar bu kavramları diger gezegenlere uygulamaya çalıştı.

Günümüzde egitim sistemi temelli gelişen soyo-kültürel yapı aslında bilim anlayışımızı da degiştiriyor bugünlerde ilkokul düzeyinde bir çocuk kopernigin yıllarca ugraşarak buldugu güneş merkezli evren sistemini mevsimleri işlerken ögreniyor. Ancak gerçekten onun kadar bunu bilinçlimi yapıyor derseniz orasının bilemem.

Kütleçekimi şu örnekle anlatabiliriz mesela.

Çok basit bir gözlem yapın mesela elinizi tozlu yada kırıntıların olduğu bir yere sürtün ve elinizde hala o tozların durdugunu görürsünüz yere doğru baksa da onlar düşmez neden biliyor musunuz çünkü o küçük zerrelere göre sizin kütleçekiminiz o kadar büyüktür ki siz istemeden onlar ayrılamaz. Aynı şekilde biz dünyadan neden ayrılamıyoruz dünyaya göre toz kadarız. Dünya neden güneşin çevresinden ayrılamıyor çünkü karşısında milyon katı büyüklüğünde bir yıldız var. 

---------bir nevi cevap-----------

Esas olarak Astronomi ögrenmek birazda tanrının aklını okumaktır. Aristo'nun metafiziğine göre evrende var olan şeylerin temeli kaynagı töz olan bir akıldan meydana gelmiştir. Akıllar akılları inşa etmiştir şeklinde gelişiyor. Hiç düşündünüz mü gerçekten evren hiç yaratılmamış olsaydı ve tamamen sizin aklınıza göre şekillenseydi ne olurdu diye ? 

Bence bu soru şirk yada başka birşey degil çünkü ögrenilen her yeni bilgi eskinin dogmatizmine vurulmuş bir baltadır. İnsan kendi duvarlarını yıkarak özgürleşir. Gerçekten tam özgür oldugunu ise bir gece yarısı gökyüzüne baktığında anlar.

Madem bilgi başkalarının aklından çıkan deney ve gözlemle kanıtlanan şeyler o halde bunların yanıltılabilmesi zamanla yerine başkaları gelerek degiştirilmesi o zaman neden gelecek yüzyıllar için mevcut bir evren teorisini koruyup onu geliştirmek yerine kendi evren tasavvurumuzu oluşturmuyoruz.

----------bir nevi dipnot----------

Ugraşların en önemlisi ve en ulvi ve uç sınırda olanı bilimdir diye düşünüyorum. Ancak bilimi hiçbir zaman başkalarının yaptıgı gibi kitaplar dolusu bilginin toplandıgı bir akıl "sözde google" olarak görmedim aksine ona Kuramları, tezleri, fikirleri, deneyleri, gözlemleri oldugu için değer verdim. Hatta ne zaman çok fazla okusam, düşünsem sonunda bilimsel birşeyleri anladıgımı farkettim ve bu beni şaşırttı.

----------bir nevi kaynak-----------

Aşagıdaki kitaplara gelince onların solundakini okudugumda sadece, herşeyden önce güneşin evrenin merkezinde oldugunu kabul etmeliyiz diyordu tabi bunu binlerce kavramla çeşitlendiriyor ancak ikinci günümüz kitaı olan "kopernik devrimi" yukarıda anlattıgım birçok şeye kaynaklık ediyor.



some kind of source

Kimlikler Üzerine

  Hiç yorum yok

  


Günümüzden asırlar önce insanlar yaşamlarını belirlerken bir işbölümüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ekmek yapacak olan fırında av bulacak olan geniş bozkırlarda sanat yapacak olan ise kendi magarasında hayatını devam ettiriyordu. Bu durum aslında temelinde bilinebilirlik ihtiyacı dogurmuştu. 

Birisine gitiginizde o size ben hiçkimseyim demek yerine ben fırıncıyım dediginde bu kesinkikle bir amaç ugruna oldugu ve bu amacın toplum arasında işe yarar bir durum oldugunu kanıtlıyordu. İşte gerek tanıma gerekse toplumsal bir kişilik oluşturma için insanlar kimlige ihtiyaç duyuyordu. Ancak zamanla kimlik kavramı toplum geliştikçe çeşitlendi degişti hatta yeniden inşa edilmeye başlandı. 

Dogumumuzdan itibaren etrafımızda insanlar vardır anne babamız nasıl bir sosyo ekonomik kültürel yapıya sahipse bizimde aynısını olmamız istenir anadolu cografyasında çocuga genellikle erkekse dedesinin kızsa büyükanne yada ninenin ismi verilir. Bu kısımdan itibaren ne olacagımız ve kime benzememiz gerektigi zihnimize kodlanmaya başkanmıştır. 

Belirli bir devlet içerisinde belirli bir ailede belirli bir tarihte ve yerde dogup oraya göre egitim ve gelişim gösteririz bunun sonucunda ise bize ait benimsenmiş bir kimlik ediniriz. Bu kimlikler genellikle temel yapı bakımından herkesde olan ve olması gereken şeylerdir. Birisi çıkıp ben hiçkimseyim yada hiçbir yere ait degilim deme lüksüne sahip degildir çünkü toplum içerisinde o kadar çok benimsenecek kimlik vardır ki bunlardan birini benimsemeniz farkında olmadan gerçekleşmektedir. 

Kimlik genelde kişinin dogumunda edindigi ancak ilerleyen yaşlarda geliştirebildigi bir kavramdır. Nasılki size bir yeterliligi veya ehliyeti saglayan belgeler veriliyorsa bu belgeler yeterince gereksinimi karşılayan diger kişilere de verilmektedir. 

Kimlik genellikle kişinin teorik varlıgını tanımlaması sebebiyle genelde gerçekligi tanımlamaz. Bu sebepten dolayı kişilerde modern çagın gelişimi ve sosyal dinamikler genelde bir kimlik kargaşası yaşanmasına yol açmaktadır. Egemen kültüre yöneliş, zayıf baskın alt kültürlere yabancılaşma tamamen bu yabancılaşmanın sebebidir. 

Kimlikler kargaşa yarattıgı için aslında birazda geçicidirler dogdugumuz ülkenin bir vatandaşı oluruz ancak öldügümüzde de nufustan siliniriz çünkü varlıgımız devam etmiyordur. Yaşadıgımız anda edindigimiz kimlik ise bize birtakım haklarla beraber sorumluluklarda getirmektedir. Nasıl ki ölmüş bir insana herhangi cezai yaptırım uygulanamıyorsa yaşayan bir insanın temel hak ve özgürlükleri sınırlandırılamaz. 

Bu özgürlük ise kimliklerin sosyal algıda degişmesine yol açmıştır. Yani toplumu tanımlayan herşeyin kimligin bir parçası olarak görülmesi gibi bir hataya yol açmıştır. Kişinin dogrudan degiştiremedigi şeyler anne babası ve fiziki özellikleri degişmezken ilgi alanları yetenekleri ve düşünceleri zamanla degişebilmektedir. Günümüz toplumu önceki çaglara göre daha liberal bir bakış açısı benimsedigi için dinin ırkın veya ekonominin kişinin kimligini belirlemede dogrudan bir etkisi olmadıgını görüyoruz. Ayrıca kimlik kavramını kişiyi soyutlayan bir unsur olarak görürsek oldukça sınırlı bir pencereden bakmış oluruz. Kimlik ister benimsenmiş olsun ister dışardan elde edilmiş olsun kişiligin gelişimiyle dogrudan hiçbir baglantısı yoktur. Sonuçta hayatınızı sizin duygu ve düşünceleriniz yönlendiriyor durum böyleyken benimsemediginiz hangi kimlik size ait olabilir ki ?

Özgür Yazılım Projesi GNU NEDİR ?

  Hiç yorum yok


Açık kaynak kodlu yazılımlar nedir ? 

Birçogunuz biliyordur GNU projesi diye bir uygulama var. Dünyada 1984 yılında duyurulmuş, herkesin yazılımlara özgürce ulaşıması gerektigini savunan bir oluşum.  Açılımı (GNU's not unix) anlamına gelen bu sosyal hareket yazılım dünyasında tekelleşmiş şirketlere bir tepki olarak dogdu.

İlk olarak 1983 Eylül'ünde Richard Stallman tamamen ücretsiz patentle genel kullanıma açılmıştı. GNU yazılımı ticari olarak alınıp satılamayacak şekilde bu patentte yer almış bu sayede tekelleşme önlenmiş oldu .işte GNU projesinin asıl amacıda buydu.

Microsoft gibi büyük firmalar yazılımı geliştirmek için uçuk kaçık fiyatlar çekse de ürünlerine bunu geliştirme için yaptıgını söylüyor, ancak hepimiz işletim sisteminde ne kadar sorunlar oldugunu iyi biliyoruz ama distrowach.org sitesinden bir linux dagıtımını kurdugunuzda windows tan 10 kat daha hızlı oldugunu görürsünüz işte bu makalemde de sizlere özgür yazılımlardan bahsedip bunlara örnekler vermek istiyorum.

Biliyorsunuzki Google Amazon Microsft vs firmalar merkezi ABD de olup tek bir yerden piyasaya hükmetmeye çalışıyorlar ancak özgür yazılımlarda bu bulunmuyor aksine bu ekosistem daha çok dagıtık bir mimari benimsemiş durumda yerel ülkenin dernekleri vasıtasıyla o yazılıma gönül vermiş kullanıcılar bir araya gelip bir server kuruyor ve insanlar kendi ülkesinden o yazılımı indirebiliyor bu sayede hem hız artıyor erişim sorunları azalıyor hemde tekelleşme önlenmiş oluyor.

Öncelikle işletim sistemlerinden başlayalım

Piyasada binlerce linux işletim sistemi oldugunu söyleyen firma var ama bu işletim sistemi degil linux bir kabuk işlemci yani mint manjaro ubuntu gibi işetim sistemleri linux çekirdeginin üzerine inşa ediliyor tıpkı android in oldugu gibi. DistroWatch.com: Populer dagıtımlar  bakarsanız bu sitede en çok kullanılanları görürsünüz bu işletim sistemlerini normal windows dan daha kolay şekilde kurar içerisinde bulunan magazaları ile binlerce uygulama oyun yukleyebilirsiniz tavsiyem en top list var sagda oradaki en çok tercih edilenleri kurun çünkü onların destek ve geliştirme işlemleri daha fazla.

tabi bu işletim sistemleride şöyle bir durum görürsünüz adları farklı olsa da kullanıcı arayüzü benzer bunun nedeni ise geliştiricilerin tercihi (en populer dagıtım arayuzu kde gnome xcfe). Mesela yerli işletim sistemimiz pardus xcfe arayüzü sunuyır artık.

Office yazılımına mı ihtiyacınız var 

Libre office LibreOffice Kararlı Sürüm |sitesine girip indirebilirsiniz

FreeOffice Windows, Mac ve Linux için FreeOffice sitesine girip indirin 

Microsoft office benzer arayuzu tercih edebilirsiniz bu iki yazılımda sınırsız kullanım hakkı var.

Sosyal medyanında özgürü var

artık yputube instagram twitter ın sürekli reklamı ve kasıntı tavrından bıktınızmı yada yeni bir heycan arıyorsunuz işte size alternatif olarak kullanacagınız siteler

Twitter yerine : Memberships | Minds

Facebook yerine : societas diaspora*

İnstagram yerine : pixelfed

Youtube yerine : Odysee   yada JoinPeerTube

Reddit yerine : Gab.com / Gab Social

son olarakda özgün: Mastodon

tabi bu sitelerde dedigim gibi dagıtık bir server yapısına sahip o yüzden verilerinizin çalınma ihtimali daha az hatta ben bunların çogunuda deneyimledim gerçekten birçogu bizim alıştıgımız facebook twitter dan farkı yok tek eksik bilinmedikleri için kullanıcı sayısı azlıgı.

Haberleşme olmazsa olmazımız

Biliyorsunuzki whatsap bize verilerimizi başkasına satmak için rıza metni dayattı ama benim verecegim listedeki uygulamaların öyle bir şey olacagını hiç sanmıyorum

Oldukça gelişmiş haberleşme: Element | Güvenli mesaglaşma uygulaması

Online toplantılarını için: Free Video Conferencing Software for Web & Mobile | Jitsi

tam gelişmemiş olsada kullanılabilir : Rocket.Chat: Communications Platform You Can Fully Trust

whatsap yerine : Signal >> Ana Sayfa

Taraynızda açık kaynak kodlu olsun istiyorsanız

Download Firefox Browser — Fast, Private & Free — from Mozilla

Secure, Fast & Private Web Browser with Adblocker | Brave Browser

chrome degil chromium: Home (chromium.org)

Waterfox · Striking the perfect balance between privacy and usability.

Yerli uygulama öner bize kardeşim diyorsanız

işte size yerli whatsap Dedi

Bip i bilmeyen yoktur herhalde: İndir – BiP

Yerli twitter ımız Yay: Yaay Sosyal Medya

Yerli oyunumuz: Zula | Türk Yapımı Online Silah ve Savaş Oyunu

Açık kaynak uygulamaları indirmek için ise

Compare, Download & Develop Open Source & Business Software - SourceForge

FileHippo.com - Download Free Software

Softpedia - Free Downloads Encyclopedia

GitHub

Tabi liste biraz uzun oldu ama ben açık kaynak yazılımlara karşı bir sempatim oldu geçen covid sürecinde. O yüzden linux un en populer dagıtımlarını kullandım. Şuan office programları yuklu geçen gün bos kaldıgımda da sosyal medya uygulamalarını denedim, anlayacagınız hepside iyiydi güzeldi emek var sonucta işin içerisinde. Hepsinde şöyle bir durum var nihai kullanıcıya ulaşamamış emek verilmiş çok güzel işler çıkartılmış ama bu  bir destekleyici bir güdü barıdnırmadıgı için öyle kalmış, sizden ricam internette sınırlı kapılara kısılı kalmayın internet uçsuz bucaksız bir derya ve emin olun ki sizde orada kendinize çok iyi yerler edinebilirsiniz.

Türk Edebiyatının ilk Yerli Romanı

  Hiç yorum yok

İçindekiler

Yazar [Şemsettin sami kimdir ?]
- Kitap Hakkında bir nevi genel Özet
- Kısa degerlendirme

Giriş

Osmanlı döneminin son zamanlarında yetişmiş nadide aydınlardan birisi olan Şemsettin Sami' nin tek kitabı olmasa da en önemli eseridir hiç kuşkusuz Taşuk-u Talat-ı Fitnat. Kelime size yabancı gelmiş olabilir dogaldır çünkü ben lise yıllarımda Edebiyat dersinde sırf bu isminden dolayı adını ezberledigim ama unutamadıgım bir eserdir kendisi.

Yazar[Şemsettin sami kimdir ?]

Öncelikle size şemsettin sami den bahsetmek istiyorum Avrupada egitim gördükden sonra 1972 yılında İstanbul a gelen Sami o yıllarda edebiyat alanında yogunlaşıp 1975 yılında tefrika halinde bu kitabı yayınlıyor. Bir yandan matbaa da çalışırken bir yandan da basın memuru olarak göreve atanıyor.1889-1898 yıllarında Kamus u Alam isimli 6 ciltlik bir ansiklopedi yayımlamıştır. Ardından 1901 yılında Kamus- Turki isimli bir sözlük yayımlamış tabi bu aralarda tiyatro eserleri de bulunan Sami sonraki yıllarda Türk dilini araştırmaya koyularak Kutadgu bilig ve Orhun Abidelerinin açıklamalı olarak çevirilerini yapmış, kıpçakça üzerine hazırladıgı bir eserle meşgul oldugu yıllarda ise hayata veda etmiştir.

Kitap Hakkında bir nevi genel Özeti

Talat ve Fitnat isimli 17-20 yaşlarındaki iki gencin aşk hikayesini konu alan dönemine göre fazla uzun olmayan 150 syf. gibi çok yogun ve derin bir alegorik anlatmıma kaçmadan uzun öykü tarzında herkesin anlayabilecegi bir dille yazılmış günümüzde ithaki yayınlarının derledigi döneminin toplumsal yaşamını yansıtan bir eserdir. 

Genel itibariyle baktıgımızda Fitnat babası öldükden sonra annesinin evlendigi üvey babasıyla yaşamaktadır bu üvey baba çok iyi bir adamdır hatta öyle ki kendi çocugu olmadıgı için fitnatın annesi öldügünde bile kıza bakmaya devam eder ilkokulda 3 yıl okuttukdan sonra okuldan alan hacıömer isimli babası kızı 7 yıl boyunca eve kapatır sanki hapis hayatı gibi kız hiç dışarı çıkmaz çıkması gerektiginde ise yanında babası vardır sırf buyüzden kendini geliştirememiş ve içine kapanık biri olarak yetişmiştir fitnat, Güzel bir kızdır ama içinde hep bir yalnızlık hissi bulunmaktadır. bu yalnızlık hissini aşması için birgün dikiş nakış kursuna yazıdır onu babası. 

Kursa başlamadan önce evde otururken birgün pencereden bakan fitnat Talat ı görür talat temiz yüzlü yakışıklı tam anlamıyla bir beyefendi gibi gözüken biridir hayatı boyunca iki yabancı erkek görmemiş fitnat talattan çok etkilenmiş ve deyim yerindeyse ilk görüşte aşık olmuştur. 
Aynı durum talat içinde geçerlidir ama bir farkla talat o kadar saf ve temiz yüzlü birdir ki kadın kılıgına girdiginde yüzünde sakal olmaması beyazlıgı bir kıyafet degişimi ile onu kız kılıgına getirmektedir.

İşte Talat bu kılıkla dikiş nakış kursuna girer ve orada fitnatı görür Kendisini Ragıbe olarak tanıtır. Hatta kursun hocası olan kadın ise onların eksikliklerini görerek şöyle der Ragı sen okuma biliyorsun fitnat dikiş nakış biliyor gelin siz birbirinizi egitin der ve busayede Fitnat Ragıbeye (talat) dikiş nakış dersleri verirken Ragıbe(talat) da fitnata okuma yazma ögretir.

Zaten hayatı boyunca dogru düzgün insan yüzü görmemiş kız bu oglana candan gönülden baglanır bir hayat arkadaşıymış gibi bakar ona hatta onu sevdigini söyler gözlerinde talatı gördügünü talatı sevdigi gibi ragıbeyide sevdigini söyler bu durumda talat kendisinin halini anladıgnı düşünerek Fitnatın evindelerken kimligini ortaya çıkartır.

Gerçek kimligi anlaşılınca yaklaşık bir hafta hiç konuşmazlar Talatın bu zamansız gibişine çok üzülen fitnat mektup yazar cevap olarak kendisinin çok hasta oldugunu söyler talatta bu zamanlar deyim yerindeyse kız yalnızlık ve üzüntüden harap hale gelir.

Bu zamanlarda ise kızın babası ona uygun bir kısmet buldugunu evlencegi adamın maddi durumunun iyi oldugunu eşi eski karısı öldükten 17 yıl boyunca tekrar evlenmedigini onun ölümünden kendisini suçlu buldugunu düşünmektedir. Bu durumdan kurtulmanın yolunu ise evindeki hizmetçi kadınlardan birisi yeniden evlenmesi oldugunu söyler eve bu adam Ali bey dir 40 lı yaşlarda birisi.

kız olmaz der kabul etmez babası da ona saygı duyuyormuş gibi gözükür ama yaz mevsimi yaklaştıgında yakından tanıdıgı birinin sahildeki köşkünün boş oldugunu kendilerinin 2 ay orada kalabilecegini söyleyerek götürür hatta güzel giyinelimki bizi ziyarete gelenler olabilir der.

Aslında burada kızı kandırıp koca evine yani ali beyin evine götürmektedirler. bir hafta boyunca kız orada da aglar hep talat ı düşünür ama bir çare yoktur ali bey de bu durumu anlar ancak belli etmemeye çalışır sonra fitnat babam beni kandırmış diyerek bir mektup daha yazar talat a aradan üç gün geçer ali bey onu kendisine alıştırmak ister hatta neden böyle yaptıgını konuşmak istedigini önünde egilerek sorar onun üzüntüsünün kendisini de harap ettigini söyler ama içten içe o kızın eski karısına çok benzedigini hatta o oldugunu sanar ama yaş farkı yüzünden bu dogru olamaz der.

Ali bey fitnatın elini tutar ama fitnat bir haftada bir kez bile adamın yüzüne bakmaz sonra odasına gider kapıyı kilitler iki saat kadar bekledikden sonra kapı kırılarak içeri girilir ve içerde kız barnına sapladıgı bir bıçakla orada öylece yatmaktadur.

bu iki saat içerisinde ali bey fitnatın boynundan kopan muskayı alır ve içinde ne oldugunu anlamak için bakar bu muska degil aslında bir mektupdur ve içerisinde Alinin eski karısının mektubudur fitnatın kendi kızı oldugunu ögrenir ardından kızın odasına girince ne yapacagını şaşırır.

Bu esnada Talat hasta ve bitap şekilde içeri girer gene kız kılıgında gelmiştir ama artık herkes onun kim oldugunu biliyordur oda saklamaya çalışmaz. Cenaze işlemleri yapılırken kimse talatla ilgilenmez ancak o sevdiginden ayrı kalmanın acısıyla dayanamayıp orada ölür herkes ona bakmatadır.
Ali onları evlenmeyi bile düşünmüştür zamanında fitnatın kendisini sevmedigini de biliyordur ama yapmaz sırf buyüzden delirir defalarca eve kapatır onu hizmetçileri amaa yetmez ve sonunda ali de canına kıyar.

Kısa degerlendirme

Herkesin anlayacagı bir dille yazılması güzel birşeydi bu kitapta kısa ve öz olması da okunmasını kolaylaştırıyordu ancak şöyle bir sorun vardı ne hamlet gibi nede genç warter ın acıları gbi bir derinligi vermiyordu bu kitap insan (yada bana öyle geldi). eger yazar düşünsel derinligine daha fazla önem verseydi mesela o mektuplarda daha içten davranıp yalnızca bir kez birini sevmiş ona da kavuşamadan ayrılmış birinin neler hissettigini yansıtabilseydi belki daha iyi olabilirdi. Ayrıca romanın sonunda herkesin ölmesi o kadarda dogru bulmadım ben Ali bey yaşamalıydı yada Talat çünkü gerçek bir roman aşkı degil ayrılıgı anlatabildigi ölçüde derinleşir bilirsiniz sonuçta hepimizin bir yarası var. Belki biraz daha devam etse roman başka yerlere gidecekti bilemem sonuöta bir gençlik çagında yazılmıl bir roman. Bu kitap bana şunu ögretti bir yazarın ilk kitabı kesinkikle en iyi kitabı degil ayrıca gerçekten iyi yazar olmak bence bambaşka birşey son olarak buradan dostoyevskiye Sheakspere e Fuzuliye Nietzche ile yakın arkadaşlarım oguz atay ve orhan veliye selamlarımı yolluyorum :))

[Resimler kafanızda birşey canlansın diye]




Kölelerin İmparatorlugu [MEMLÜKLÜLER]

  Hiç yorum yok


 Memlük devleti tarihi


Konu kapsamı


Bir devletin kurulmasında ne kadar askeri teşkilat önemliyse onun sürdürülmesi içinde toplumsal ve olgunlaşmanın önemli oldugunu unutmamalıyız, öyle ki çaglar boyunca sümerler, endülüs emeviler, Uygurlar, Çin ve Hint gibi medeniyetler asırlara meydan okurken her yüz yılda askeri gücüne dayanarak dünyaya hakim olup sonra silinen devletlerle doludur.  Bu bakımdan çogu yöneticiler yeni fetihlerle ugraşırken onu ihşa edecek insanı unutmuş bu durum ise tarih sahnesinden silinmelerini hızlandırmıştır. Ancak şurası bir gerçektir ki Askeri güc büyük bir acı ve vadin sonucunda büyük başarılar getirmiştir. Bu bakımdan inceledigimiz Memlüklüler önemli bulunmaktadır. Bu makalenin asıl amacı ise nasıl olduda islam dünyasına dışardan gelmiş köle asker diye vasıflandırılan bu üçüncü sınıf insanlar bu kadar büyüdü ve bir imparatorluk kurmaya varan devasa bir yapılanmaya eriştiler. 



Kavramsal Çerçeve

Genel tanımlara şu şekilde yaparak başlayabiliriz. Nemlük kelime anlamı itibariyle Arapçada "Memluka yani köle anlamına gelmektedir, Mülk edinilmiş kökeninden gelen bu kavram Roma sistematiginin lejyoner askerine karşılık gelmektedir"[E1].  Bu kavram Arap dünyasında büyümüş olmasının yanısıra Emevi milliyetçiliginden kalma bir alışkanlıktan türemiş bir deyimdir. Memlüklüler 9 ve 19. yy arasında faliyet göstermiş beyaz ırka sahip çeşitli devletlerde dışarıdan alınarak zamanla toplum içerisinde asker olarak özgürlügünü kazanmış insanlara Memlûk denilmekteydi. Hatta Memlüklüler o günkü arap dünyasında bu kadar büyük bir ayrıcalıga sap olmalarının asıl sebebi savaşta gösterdikleri büyük yeteneklerinden gelmekteydi memlük ' lerin savaşları olmasa yeni, topraklar ganimetler savaş da dahil arap cografyasında ülkelerini koruyacak insanlar da bulunmayacaktı.

1250 yılında kurulup 1382 yılında yıkılan birinci memlükler Sultan Baybars tarafından Eyyûbîler devletinin iç karışıklıklarından yararlanarak daha istikrarlı bir devletin inşası için Sultan Baybars ve arkadaşları yönetime el koymuş ve bu sayede içte ve dışta 17 yıllık hükümdarlıgı boyunca birçok ıslahat ve ictihatlar gerçekleştirmiştir[İA].

1382-1517 yılında ikinci kez kurulan Memlüklüler devleti bu şekilde iki kurulma dönemine ayrılmasının sebebi ise iktidarda meydana gelen degişimdir. İlk memlüklüleri Bahri "kurucu aile" ikiciyi ise "Burci" aileleri yönetmiştir [w1].

Çogunluk olarak Türklerden oluşan bu köle askerler zamanla o kadar güçlenmişlerdir ki abbasiler döneminde 35 bin kişilik bir seviyeye ulaşmışlardır. En parlak dönemleri Türklerin yönetimde oldugu dönemler olsada zamanla Çerkeslerde yönetime gelmiş ancak bu durum gerilemenin önlenmesini saglamamıştır. Nemlük devletinde yüksek askeri beceri ile yüksek statü kazanan Memlüklüler halkı arap olan islam cografyasında yani "Mısır, Suriye, İran" dolaylarını kapsayan geniş bir cografyaya hükmetmişlerdir.

Kuruluş yılları

Emevilerin 750 yılında yıkılmasının ardından başa gelen halife Mutasım Türklerden özel birlikler oluşturmuş hatta onlar için özel samarra isimli şehirler kurarak buralardan asker olan tebasına iktalar dagıtmıştır.[w1].

Memlüklülerin bu kadar büyük bir devlet konumuna gelmelerinde hiç şüphesiz eyyübilerin iç siyasetinde oynadıkları kritik önemde bulunmaktadı. Dönemin yöneticileri hasta yada acemi oldukları için iç asayişi saglayamıyor buna ek olarak dışarıdan gelen haçlı seferlerinde orduyu komuta edemiyordu. IX. Louis önderliginde gelen haçlı seferi hiç zorluk çekmeden Dimyat ı teslim almış ancak daha fazla ilerlemelerini engellemek için mısır üzerinden yola çıkan Memlüklüler 12 bin askeriyle birlikte IX. Loius i esir almışlar daha sonra 800. bin altın ve dimyat karşılıgında kendilerini salmışlardı.

Siyasi ve askeri bütünlügünü kazanan Memlüklüler kuruluş aşamalarında dogrudan siyasette bulunmak yerine atabegler ile yönetimi elde tutmayı denemişlerdi,  taki Sultan Baybars gibi mogollara ve haçlılara karşı devletin birligini tesis etmiş güçlü bir lider çıkana kadar. Sultan Baybars ın kurucu olması onun gerçekleştirdigi savaşların yanında yürüttügü politik yapıdan da kaynaklanıyordu. öyle ki Emir Kutuz un ölüm fikrini verdikten sonra kanı bile kurumadan oy birligi ile kendisini padişah seçtirmiş, çadırına geldiginde emirleri kutuzu kim öldürdü diye sorduklarında ben dedikten sonra ona tahta oturmasını buyruk vermişlerdir. İlerleyen yıllarda Halifeyi tekrar mısıra getirerek islam yönetimini kendi elinde toplamış bunun da ötesinde ilhanlıların vurkaç savaşlarını üskürtmüş hatta suriyede kalıcılıgını saglamak için bizans ile anlaşmalar yapmıştır.

Olgunluk devri

Baybarsdan sonra gelen Berke, Sülemiş, Kalavun ve Halil iç savaşlar ve devletin devamını saglamak gibi ugraşlarla yönetimdeki yerlerini sürdürseler de hiçbiri I. Muhammed gibi büyük bir liderlik yaşatmamışrır. I. Muhammed Memlüklüler devletinin en olgun dönemini yaşatmış kendisi 3 kez tahta oturtulmasına ragmen halkın gönüldeb baglı oldugu işini hakkıyla yapmaya çalışan biriydi. İlk kez 9 yaşında tahta oturtuldugunda her işine karışılması yönetimde kendisinden çok atabelerinin bulunması hatta bazılarının arasında çatışması devleti epey bi sarsmıştı, Ancak I. Muhammed 3. kez başa geçtiginde bütün kararları kendisinde toplamış bu sayede 31 yıllık imparatorluk devrinde ülke refaha kavuşmul en olgun yıllarını yaşamıştır [w1].

II. Memlüklüler

Burci memlüklülerinin devrinde Orta asyadan mısıra getirilen çerkes askerlerden oluşuyordu bu dönemde Burci yani "kale duvarları" anlamına gelen bir hanedan isminin seçilmesi bütün sallantılara ragmen en uzun kendilerininin memlük devletini ayakta tutmuş olmalarıydı. İlk hükümdarları 1382 yılında başa gelen Berkuk ilen Son hükümdarları ise Tomanbay dır. 134 yılda 24 yönetici degiştirmeleri padişahlarının kısa süreli saltanatları devrinde istedikleri ıslahatları yapmalarına engel olmuştur [w2]

İdari yapı

Köle ticaretinin önemli oldugu bu devirde, bozkır steplerinde yaşayan iran ve orta asyadan puta tapan gençler bulunuyor ve bunlara islamı sevdirmek için dergahlara ve çeşitli vaatlerle Köel satışının öneli oldugu şehirlere getiriliyordu. Buralarda bu genç köleler degerlendirilerek askerlige alimlige yada işçilige seçiliyor, bir nevi Osmanlıdaki devşirme usulunun benzeri uygulanıyordu. Bagdat, Kahire Fustat gibi önemli şehirlerde devlet yöneticileri tarafından alınan bu gençler önce dini egitimden geçiriliyor sonra bilgi ve becerilerine göre devlette bir konum elde ediyorlardı. Çeşitli şehirler gezdikten sonra en son mısıra gelen bu köleler 1000 dinara padişahın özel görevlileri tarafından satın alınıyordu.

Zamanla Mısır civarında Aritokratik bir yapı oluşması kültürel bir olgunlugun da yaşanmasına yol açtı. Her ne kadar tebasının çogunlugu arap olsa da Yöneticiler hiçbir zaman arap isimleri kullanmamış. köle yada esir diye kimse aşagılanıp hor görülmemiştir.

Ordu

Türkmen Kürt ve Bedevi aşirtlerin destekledigi merkezi bir ordu birimi bulunuyordu. Büyük Garnizon şehirlerinde askerler egitilir Türkler genellikle at üzerinde mızrak kullanarak seçkin bir yer edinmekteydi. Piyadeler yerel nüfüslü düşkün insanlardan toplanıyor bu insanlar daha iyi bir hayat gayesiyle orduya katılıyorlardı. Denizcilik ve donanmada ileri gidemeyen Memlüklüler sadece ticarette denizi kullanmış hatta bunun için inşa edilecek gemilerin kerestelerini bile Anadoldan getirmişlerdir.

Ekonomi

Devletin ana gelir kaynagı yeni fethedilen topraklar olsa da buralarda yaşayan gayrimüslümlerden alınan cizyeler ve buralardan geçen ticaret yollarından alınan vergiler önemli bir gelir kaynagıydu 1347 yılında yaşanan veba salgını sonrası yalanan ekonomik çalkantılar daha sonra Avrupalılarınümit burnunu keşfetmesi ile bir nevi ekonomik deprem etkisi yaratmış dış ticaretin neredeyse çökme noktasına getirmiştir [F2].

Endüstriyel üretim bakımından Dokumacılık, Madencilik, Ahşap ve çölek işlemeciligi, mamül olarak mısır, yün, ipek, pamuk, altın ve bronz gibi ürünlerin ticarini yapmışlarıdr [F2]

Dil ve kültür

Resmi yazışmalarda eskiden kalma bir gelenek ve toplumsal uyum amacıyla Arapça kullanılsa da ordu içerisinde Türkçenin bir kolu olan Memlük ıpçakcası kullanılmıştır. Bunun dışında bayındırlık faliyetlerine oldukça önem verildigi için cami, türbe, medrese hastane gibi kamu kurumları oluşturularak bunlar vakıflar aracılıgı ile sürdürülmüştür. Halkın büyük oranda arap olması kültürel olarak Emevi ve abbasi alışkanlıklarının sürdürülmesini saglamış askeri bir yeterlilik dışında kültürel ve medeniyet inşası bakımından yeterince ileri gidilememiştir [F2].

KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMA

https://eksisozluk.com/memluk--90991

https://tr.wikipedia.org/wiki/Meml%C3%BBk

https://tr.wikipedia.org/wiki/Eyy%C3%BBb%C3%AEler

https://islamansiklopedisi.org.tr/memlukler

https://tr.wikipedia.org/wiki/Meml%C3%BBk_Devleti

https://tr.wikipedia.org/wiki/Burc%C3%AE_Meml%C3%BBkler

https://www.fikir.gen.tr/memluklerde-kultur-ve-uygarlik/

Ölümsüzlügün keşfi [yazının icadı]

  Hiç yorum yok

 Ölümsüzlügün keşfi [yazının icadı]


İnsanlar arası konuşmayı ve anlaşmayı saglayan sistematik bir anlaşma biçimi olan konuşma zamanla iletişimde yetersiz kalmaya ve bilginin adaletli dagıtılmasının önüne geçmek gibi bazı sorunların oluşmasına yol açtı. Her toplum kendine özgü bir bilgi dagarcıgı oluşturdugu için ve MÖ. 5000 ile MÖ. 3500 yıllarda ticaretin başlaması toplumlar arası bir kültürel etkileşimin oluşmasını sagladı. Sanıldıgının aksine yazı insanlar arası iletişimi saglamanın da ötesinde yazı ilk zamanlar edebiyat ve sanat gibi alanlarda kullanılmamıştı daha çok ticaret işlerinin kaydı için kullanılan yazı ortak bir dilin oluşmasını saglayarak adaletli bir yönetimi saglamıştı. 

Bilindigi üzere yazıyı ilk icat eden topluluk Sümerlerdir, böyle denilmesinin en önemli sebebi bulunan en eski kil tablet yazıtlarının sümerlere ait olmasıdır. Sümerler oldukça akıllı bir iş yaparak ilkel insanların yaptıgı magara resimleriyle devlet gereksinimlerini sentezleyerek ekim ve hasattan elde edilen mahsulleri bazı şekiller vasıtasıyla kil tabletlere not almışlar bunları ise yaptıkları büyük tapınaklarda saklamışlardı.  Yazı insanların estetik algısı geliştikçe ve dünya görüşeri geliştikçe degişime ugramış er millette ayrı bir şekilde gelişme göstermiştir.

Mısırlılar hiyeroglifleri bularak en eski firavunların destanlarını resimli yazı şeklinde saklamış. Hititler ve Persler kil tabletlerin ve tuglaların üzerini işaretleyerek buna çivi yazısı demiş. Mahalli degişikliklere ugrasa da birçok yönden bugünkü yazı tipine en çok benzeyen tazı Çin medeniyetinde ortaya çıkmıştır. Gelişmiş bir deniz ticareti agı olan Fenikeliler ise Yunanistan İtalya ve Avrupanın birçok yerine yazının yayılmasını saglamıştır 

Peki sümerler neden yazı ile mahsüllerinin kayıtlarını tutmak gibi bir işe giriştiler ?

Aslına bakarsanız cografi ve sosyo ekonomik aynı zamanda politik yönleriyle sümerler orta asya insanı olmaktan çok uzaklardı, yer yer feodalite anlayışına benzese de daha bütünleşik bir yönetsel yapıları vardı. Tıpkı Mısır gibi gelişmiş su kanalları bulunan sümerler fırta ve dicle nehirlerinin suyunu uzak bölgelere taşıyabiliyorlardı, bu sayede Mezapotamyanın verimli topraklarının birçok yerinde ürün fazlalıgı ortaya çıkıyor bu ise toplum içinde hak ihlallerine yol açabiliyordu işte bu durumun önüne geçmek isteyen o dönemin din adamları Zigurat denilen ibadet mekanlarında hem bu mahsülü saklıyorlar hemde kayıtlarını tutuyorlardı. 

Köken olarak Orta Asyadan gelen sümerler sami ırkındandı (sami: Nuh peygamberin sami isimli oglunun soyundan gelenler, halen yaşayan araplar yahudiler ve süryaniler) MÖ 4000 yılında Mezapotamyaya yerleştiklerinde tıp astronomi ve matematik gibi ugraşlarının yanında fal büyü ve mitoloji gibi başka ögretilerini de insanlık arasında yaygınlaştırmışlardı. Toplam 35 şehirden oluşan sümerle 18 tane büyük şehire ev sahipligi yapıyordu. Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk bunlardan bazılarıdır. kuruldugu yıllarda sakin bir hayat yaşayan sümerler zamanla egemen bir güç haline dönüşmüştür. Toplumsal olarak üç sınıfa ayrılan sümerler 1. sınıfı din adamları ve askerler 2. sınıfı halk 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. 

Patesi ve Ensi adını verdikleri bu rahip krallar teokratik bir yönetim ile manevi ve tanrısal bir güçle bulundugu şehrin idaresini üstleniyırdu. Bu yöneticiler güçlerini artırıp hakimiyet alanlarını artırdıklarında ise Lugal kalma olyorlar  Düzenli bir ordu kurarak bütün Sümer devletine hükmetmek isteyen sümer yöneticileri bu iş için ilk önce esnaf loncaları oluşturmuşlar bu örgütlenmenin zamanla kendilerine güç kazandırması ile yönetim bireyselcilikten çok halk meclisi arasında da söz sahibi olunmasına yol açmıştır. 


Sümerlerin bugün bildigimiz birçok inancın ve uygulamanın kaynagını oluşturmaları onların aşkın bir ruhi inanca baglanmalarından da kaynaklanır. İncelediginiz zaman kuran incil ve tevratın birçok yerinde gılgamış destanının yaratışık kısmıyla benzerlikler bulunmaktadır.

Güneş saatini tekerlegi ve yazıyı bulan sümerler aslında yalnızca bir topluluk olmanın ötesine geçerek kendilerini yıkan elamlar ve akadları uygarlık olarak etkilemiş onların kendisinin devamı niteliginde yaşamalarıa yol açmıştır.


Nitekim yazının icadı tariin seyrini degiştirdi ve yeni bir çagın başlamasına yol açtı. İnsanlar artık sözün unutulup gitmesinden kurtulmuş hem ortak bir standart yakalamış bu sayede hukuk ekonomi ve politikada istikrar yakalanmış, hemde düşünce ve duygularını ifade ederek kendi zamanların ötesine geçmişlerdir.

Dil ve düşüncenin bir aktarıcısı olarak yazı insanoglunun en öneli ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir zamanla. Öyleki bugün birçok hatibin sözü unutulmuşken platonun ve aristonun yazdıkları halen okunmaktadır. 

İnsan türünün konuşmaya ihtiyacı oldugu gibi onu anlayacak bir geri bildiriciye de ihtiyacı bulunmaktadır. aynı şekilde yazıyı yazan kişinin bulunması yeterli gelmez onu okuyacak anlayacak ve paylaşacak kişilere de ihtiyaç oluşmuştur.  Medeniyet ve kültürün aktarılmasında bilimin gelişmesinde önder olan yazı teknik olarak çok basit kalsa da mana olarak insanlıgın ilerleticisi konumunda bulunmaktadır.

Bilindigi üzere Fenikeliler 22 harften oluşan ilk alfabeyi oluşturdular, fenikelilerin taşıdıgı bu yöntem diger devletlerde de yasaların oluşmasına çek senet gibi ticari işlemlerin oluşmasına da öncülük etmişti.  Zamanla mısır papirüs denilen kagıtları buldu ve kil taş tabletlerden kurtulundu onun yerine rulo şeklinde sarılmış kitaplar bilginin taşıyıcısı konumunu aldı. Mısır yazının icadı bakımından bir dönüm noktasıydı. Büyük makedonya impatratoru iskenderin ardılları olan Ptolemaos krallıgı o dönem için hiçde azımsanmayacak bir işe kalkıştı ve dünyanın en büyük kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesini kurdular. Buradan yetişen Tales Batlamyus Archimenes, Eratatones gibi büyük alimlerle yunan ve islam aydınlanmasının öncülügünü üstlenmişlerdi. Bu kütüphane bugün yeniden inşa edilmiş olsa da eski ihtişamı bulunmamaktadır

KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMA

Yazı - Vikipedi (wikipedia.org)

Yazının İcadı – Tarih Akademisi

Sümerler | Tarihi Olaylar

Sümerler Medeniyeti ve Mezopotamya - Tarih Bilimi

İnsanlıga işık tutan yedi kütüphane