kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türk Edebiyatının ilk Yerli Romanı

  Hiç yorum yok
Nisan 07, 2022


İçindekiler

Yazar [Şemsettin sami kimdir ?]
- Kitap Hakkında bir nevi genel Özet
- Kısa degerlendirme

Giriş

Osmanlı döneminin son zamanlarında yetişmiş nadide aydınlardan birisi olan Şemsettin Sami' nin tek kitabı olmasa da en önemli eseridir hiç kuşkusuz Taşuk-u Talat-ı Fitnat. Kelime size yabancı gelmiş olabilir dogaldır çünkü ben lise yıllarımda Edebiyat dersinde sırf bu isminden dolayı adını ezberledigim ama unutamadıgım bir eserdir kendisi.

Yazar[Şemsettin sami kimdir ?]

Öncelikle size şemsettin sami den bahsetmek istiyorum Avrupada egitim gördükden sonra 1972 yılında İstanbul a gelen Sami o yıllarda edebiyat alanında yogunlaşıp 1975 yılında tefrika halinde bu kitabı yayınlıyor. Bir yandan matbaa da çalışırken bir yandan da basın memuru olarak göreve atanıyor.1889-1898 yıllarında Kamus u Alam isimli 6 ciltlik bir ansiklopedi yayımlamıştır. Ardından 1901 yılında Kamus- Turki isimli bir sözlük yayımlamış tabi bu aralarda tiyatro eserleri de bulunan Sami sonraki yıllarda Türk dilini araştırmaya koyularak Kutadgu bilig ve Orhun Abidelerinin açıklamalı olarak çevirilerini yapmış, kıpçakça üzerine hazırladıgı bir eserle meşgul oldugu yıllarda ise hayata veda etmiştir.

Kitap Hakkında bir nevi genel Özeti

Talat ve Fitnat isimli 17-20 yaşlarındaki iki gencin aşk hikayesini konu alan dönemine göre fazla uzun olmayan 150 syf. gibi çok yogun ve derin bir alegorik anlatmıma kaçmadan uzun öykü tarzında herkesin anlayabilecegi bir dille yazılmış günümüzde ithaki yayınlarının derledigi döneminin toplumsal yaşamını yansıtan bir eserdir. 

Genel itibariyle baktıgımızda Fitnat babası öldükden sonra annesinin evlendigi üvey babasıyla yaşamaktadır bu üvey baba çok iyi bir adamdır hatta öyle ki kendi çocugu olmadıgı için fitnatın annesi öldügünde bile kıza bakmaya devam eder ilkokulda 3 yıl okuttukdan sonra okuldan alan hacıömer isimli babası kızı 7 yıl boyunca eve kapatır sanki hapis hayatı gibi kız hiç dışarı çıkmaz çıkması gerektiginde ise yanında babası vardır sırf buyüzden kendini geliştirememiş ve içine kapanık biri olarak yetişmiştir fitnat, Güzel bir kızdır ama içinde hep bir yalnızlık hissi bulunmaktadır. bu yalnızlık hissini aşması için birgün dikiş nakış kursuna yazıdır onu babası. 

Kursa başlamadan önce evde otururken birgün pencereden bakan fitnat Talat ı görür talat temiz yüzlü yakışıklı tam anlamıyla bir beyefendi gibi gözüken biridir hayatı boyunca iki yabancı erkek görmemiş fitnat talattan çok etkilenmiş ve deyim yerindeyse ilk görüşte aşık olmuştur. 
Aynı durum talat içinde geçerlidir ama bir farkla talat o kadar saf ve temiz yüzlü birdir ki kadın kılıgına girdiginde yüzünde sakal olmaması beyazlıgı bir kıyafet degişimi ile onu kız kılıgına getirmektedir.

İşte Talat bu kılıkla dikiş nakış kursuna girer ve orada fitnatı görür Kendisini Ragıbe olarak tanıtır. Hatta kursun hocası olan kadın ise onların eksikliklerini görerek şöyle der Ragı sen okuma biliyorsun fitnat dikiş nakış biliyor gelin siz birbirinizi egitin der ve busayede Fitnat Ragıbeye (talat) dikiş nakış dersleri verirken Ragıbe(talat) da fitnata okuma yazma ögretir.

Zaten hayatı boyunca dogru düzgün insan yüzü görmemiş kız bu oglana candan gönülden baglanır bir hayat arkadaşıymış gibi bakar ona hatta onu sevdigini söyler gözlerinde talatı gördügünü talatı sevdigi gibi ragıbeyide sevdigini söyler bu durumda talat kendisinin halini anladıgnı düşünerek Fitnatın evindelerken kimligini ortaya çıkartır.

Gerçek kimligi anlaşılınca yaklaşık bir hafta hiç konuşmazlar Talatın bu zamansız gibişine çok üzülen fitnat mektup yazar cevap olarak kendisinin çok hasta oldugunu söyler talatta bu zamanlar deyim yerindeyse kız yalnızlık ve üzüntüden harap hale gelir.

Bu zamanlarda ise kızın babası ona uygun bir kısmet buldugunu evlencegi adamın maddi durumunun iyi oldugunu eşi eski karısı öldükten 17 yıl boyunca tekrar evlenmedigini onun ölümünden kendisini suçlu buldugunu düşünmektedir. Bu durumdan kurtulmanın yolunu ise evindeki hizmetçi kadınlardan birisi yeniden evlenmesi oldugunu söyler eve bu adam Ali bey dir 40 lı yaşlarda birisi.

kız olmaz der kabul etmez babası da ona saygı duyuyormuş gibi gözükür ama yaz mevsimi yaklaştıgında yakından tanıdıgı birinin sahildeki köşkünün boş oldugunu kendilerinin 2 ay orada kalabilecegini söyleyerek götürür hatta güzel giyinelimki bizi ziyarete gelenler olabilir der.

Aslında burada kızı kandırıp koca evine yani ali beyin evine götürmektedirler. bir hafta boyunca kız orada da aglar hep talat ı düşünür ama bir çare yoktur ali bey de bu durumu anlar ancak belli etmemeye çalışır sonra fitnat babam beni kandırmış diyerek bir mektup daha yazar talat a aradan üç gün geçer ali bey onu kendisine alıştırmak ister hatta neden böyle yaptıgını konuşmak istedigini önünde egilerek sorar onun üzüntüsünün kendisini de harap ettigini söyler ama içten içe o kızın eski karısına çok benzedigini hatta o oldugunu sanar ama yaş farkı yüzünden bu dogru olamaz der.

Ali bey fitnatın elini tutar ama fitnat bir haftada bir kez bile adamın yüzüne bakmaz sonra odasına gider kapıyı kilitler iki saat kadar bekledikden sonra kapı kırılarak içeri girilir ve içerde kız barnına sapladıgı bir bıçakla orada öylece yatmaktadur.

bu iki saat içerisinde ali bey fitnatın boynundan kopan muskayı alır ve içinde ne oldugunu anlamak için bakar bu muska degil aslında bir mektupdur ve içerisinde Alinin eski karısının mektubudur fitnatın kendi kızı oldugunu ögrenir ardından kızın odasına girince ne yapacagını şaşırır.

Bu esnada Talat hasta ve bitap şekilde içeri girer gene kız kılıgında gelmiştir ama artık herkes onun kim oldugunu biliyordur oda saklamaya çalışmaz. Cenaze işlemleri yapılırken kimse talatla ilgilenmez ancak o sevdiginden ayrı kalmanın acısıyla dayanamayıp orada ölür herkes ona bakmatadır.
Ali onları evlenmeyi bile düşünmüştür zamanında fitnatın kendisini sevmedigini de biliyordur ama yapmaz sırf buyüzden delirir defalarca eve kapatır onu hizmetçileri amaa yetmez ve sonunda ali de canına kıyar.

Kısa degerlendirme

Herkesin anlayacagı bir dille yazılması güzel birşeydi bu kitapta kısa ve öz olması da okunmasını kolaylaştırıyordu ancak şöyle bir sorun vardı ne hamlet gibi nede genç warter ın acıları gbi bir derinligi vermiyordu bu kitap insan (yada bana öyle geldi). eger yazar düşünsel derinligine daha fazla önem verseydi mesela o mektuplarda daha içten davranıp yalnızca bir kez birini sevmiş ona da kavuşamadan ayrılmış birinin neler hissettigini yansıtabilseydi belki daha iyi olabilirdi. Ayrıca romanın sonunda herkesin ölmesi o kadarda dogru bulmadım ben Ali bey yaşamalıydı yada Talat çünkü gerçek bir roman aşkı degil ayrılıgı anlatabildigi ölçüde derinleşir bilirsiniz sonuçta hepimizin bir yarası var. Belki biraz daha devam etse roman başka yerlere gidecekti bilemem sonuöta bir gençlik çagında yazılmıl bir roman. Bu kitap bana şunu ögretti bir yazarın ilk kitabı kesinkikle en iyi kitabı degil ayrıca gerçekten iyi yazar olmak bence bambaşka birşey son olarak buradan dostoyevskiye Sheakspere e Fuzuliye Nietzche ile yakın arkadaşlarım oguz atay ve orhan veliye selamlarımı yolluyorum :))

[Resimler kafanızda birşey canlansın diye]




Devamını oku

Ölümsüzlügün keşfi [yazının icadı]

  Hiç yorum yok
Mart 09, 2022

 Ölümsüzlügün keşfi [yazının icadı]


İnsanlar arası konuşmayı ve anlaşmayı saglayan sistematik bir anlaşma biçimi olan konuşma zamanla iletişimde yetersiz kalmaya ve bilginin adaletli dagıtılmasının önüne geçmek gibi bazı sorunların oluşmasına yol açtı. Her toplum kendine özgü bir bilgi dagarcıgı oluşturdugu için ve MÖ. 5000 ile MÖ. 3500 yıllarda ticaretin başlaması toplumlar arası bir kültürel etkileşimin oluşmasını sagladı. Sanıldıgının aksine yazı insanlar arası iletişimi saglamanın da ötesinde yazı ilk zamanlar edebiyat ve sanat gibi alanlarda kullanılmamıştı daha çok ticaret işlerinin kaydı için kullanılan yazı ortak bir dilin oluşmasını saglayarak adaletli bir yönetimi saglamıştı. 

Bilindigi üzere yazıyı ilk icat eden topluluk Sümerlerdir, böyle denilmesinin en önemli sebebi bulunan en eski kil tablet yazıtlarının sümerlere ait olmasıdır. Sümerler oldukça akıllı bir iş yaparak ilkel insanların yaptıgı magara resimleriyle devlet gereksinimlerini sentezleyerek ekim ve hasattan elde edilen mahsulleri bazı şekiller vasıtasıyla kil tabletlere not almışlar bunları ise yaptıkları büyük tapınaklarda saklamışlardı.  Yazı insanların estetik algısı geliştikçe ve dünya görüşeri geliştikçe degişime ugramış er millette ayrı bir şekilde gelişme göstermiştir.

Mısırlılar hiyeroglifleri bularak en eski firavunların destanlarını resimli yazı şeklinde saklamış. Hititler ve Persler kil tabletlerin ve tuglaların üzerini işaretleyerek buna çivi yazısı demiş. Mahalli degişikliklere ugrasa da birçok yönden bugünkü yazı tipine en çok benzeyen tazı Çin medeniyetinde ortaya çıkmıştır. Gelişmiş bir deniz ticareti agı olan Fenikeliler ise Yunanistan İtalya ve Avrupanın birçok yerine yazının yayılmasını saglamıştır 

Peki sümerler neden yazı ile mahsüllerinin kayıtlarını tutmak gibi bir işe giriştiler ?

Aslına bakarsanız cografi ve sosyo ekonomik aynı zamanda politik yönleriyle sümerler orta asya insanı olmaktan çok uzaklardı, yer yer feodalite anlayışına benzese de daha bütünleşik bir yönetsel yapıları vardı. Tıpkı Mısır gibi gelişmiş su kanalları bulunan sümerler fırta ve dicle nehirlerinin suyunu uzak bölgelere taşıyabiliyorlardı, bu sayede Mezapotamyanın verimli topraklarının birçok yerinde ürün fazlalıgı ortaya çıkıyor bu ise toplum içinde hak ihlallerine yol açabiliyordu işte bu durumun önüne geçmek isteyen o dönemin din adamları Zigurat denilen ibadet mekanlarında hem bu mahsülü saklıyorlar hemde kayıtlarını tutuyorlardı. 

Köken olarak Orta Asyadan gelen sümerler sami ırkındandı (sami: Nuh peygamberin sami isimli oglunun soyundan gelenler, halen yaşayan araplar yahudiler ve süryaniler) MÖ 4000 yılında Mezapotamyaya yerleştiklerinde tıp astronomi ve matematik gibi ugraşlarının yanında fal büyü ve mitoloji gibi başka ögretilerini de insanlık arasında yaygınlaştırmışlardı. Toplam 35 şehirden oluşan sümerle 18 tane büyük şehire ev sahipligi yapıyordu. Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk bunlardan bazılarıdır. kuruldugu yıllarda sakin bir hayat yaşayan sümerler zamanla egemen bir güç haline dönüşmüştür. Toplumsal olarak üç sınıfa ayrılan sümerler 1. sınıfı din adamları ve askerler 2. sınıfı halk 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. 

Patesi ve Ensi adını verdikleri bu rahip krallar teokratik bir yönetim ile manevi ve tanrısal bir güçle bulundugu şehrin idaresini üstleniyırdu. Bu yöneticiler güçlerini artırıp hakimiyet alanlarını artırdıklarında ise Lugal kalma olyorlar  Düzenli bir ordu kurarak bütün Sümer devletine hükmetmek isteyen sümer yöneticileri bu iş için ilk önce esnaf loncaları oluşturmuşlar bu örgütlenmenin zamanla kendilerine güç kazandırması ile yönetim bireyselcilikten çok halk meclisi arasında da söz sahibi olunmasına yol açmıştır. 


Sümerlerin bugün bildigimiz birçok inancın ve uygulamanın kaynagını oluşturmaları onların aşkın bir ruhi inanca baglanmalarından da kaynaklanır. İncelediginiz zaman kuran incil ve tevratın birçok yerinde gılgamış destanının yaratışık kısmıyla benzerlikler bulunmaktadır.

Güneş saatini tekerlegi ve yazıyı bulan sümerler aslında yalnızca bir topluluk olmanın ötesine geçerek kendilerini yıkan elamlar ve akadları uygarlık olarak etkilemiş onların kendisinin devamı niteliginde yaşamalarıa yol açmıştır.


Nitekim yazının icadı tariin seyrini degiştirdi ve yeni bir çagın başlamasına yol açtı. İnsanlar artık sözün unutulup gitmesinden kurtulmuş hem ortak bir standart yakalamış bu sayede hukuk ekonomi ve politikada istikrar yakalanmış, hemde düşünce ve duygularını ifade ederek kendi zamanların ötesine geçmişlerdir.

Dil ve düşüncenin bir aktarıcısı olarak yazı insanoglunun en öneli ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir zamanla. Öyleki bugün birçok hatibin sözü unutulmuşken platonun ve aristonun yazdıkları halen okunmaktadır. 

İnsan türünün konuşmaya ihtiyacı oldugu gibi onu anlayacak bir geri bildiriciye de ihtiyacı bulunmaktadır. aynı şekilde yazıyı yazan kişinin bulunması yeterli gelmez onu okuyacak anlayacak ve paylaşacak kişilere de ihtiyaç oluşmuştur.  Medeniyet ve kültürün aktarılmasında bilimin gelişmesinde önder olan yazı teknik olarak çok basit kalsa da mana olarak insanlıgın ilerleticisi konumunda bulunmaktadır.

Bilindigi üzere Fenikeliler 22 harften oluşan ilk alfabeyi oluşturdular, fenikelilerin taşıdıgı bu yöntem diger devletlerde de yasaların oluşmasına çek senet gibi ticari işlemlerin oluşmasına da öncülük etmişti.  Zamanla mısır papirüs denilen kagıtları buldu ve kil taş tabletlerden kurtulundu onun yerine rulo şeklinde sarılmış kitaplar bilginin taşıyıcısı konumunu aldı. Mısır yazının icadı bakımından bir dönüm noktasıydı. Büyük makedonya impatratoru iskenderin ardılları olan Ptolemaos krallıgı o dönem için hiçde azımsanmayacak bir işe kalkıştı ve dünyanın en büyük kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesini kurdular. Buradan yetişen Tales Batlamyus Archimenes, Eratatones gibi büyük alimlerle yunan ve islam aydınlanmasının öncülügünü üstlenmişlerdi. Bu kütüphane bugün yeniden inşa edilmiş olsa da eski ihtişamı bulunmamaktadır

KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMA

Yazı - Vikipedi (wikipedia.org)

Yazının İcadı – Tarih Akademisi

Sümerler | Tarihi Olaylar

Sümerler Medeniyeti ve Mezopotamya - Tarih Bilimi

İnsanlıga işık tutan yedi kütüphane

Devamını oku

TÜRKİYEDE MÜZİK KÜLTÜRÜNÜN DEGİŞİMİ

  Hiç yorum yok
Aralık 05, 2020

 

İnsan ve Müzik – Maroon

Cumhurşyet ilk kuruldugu yıllar özellikle Mustafa Kemal in etkisiyle kurulan senfoni orkestraları halka klasik müzigi sevdirtmeye çalışmış bu sebeple Avrupa dan besteciler getirtilmişti Hatta Bugün bildigimiz Ordudaki ve Cumhurbaşkanlıgındaki orkestralar da onun eseridir. 

Bu ilk akım 1940 yılına kadar sürdü pek fazla kişiye yayılmasada bu müzik türü halk arasında eskiden beri yaygın olan aşıklık ve halk Trkileri dinlenmekteydi.

İlerleyen yıllarda özellikle Adnan Menderes in liberal politikaları halka dünyayı tanıttı ve o yıllarda özellikle iki dev isim olan CEM KARACA ve BARIŞ MANÇO Anadoluyu gezerek aşıklardan topladıkları eserlerle plaklar çıkarmış halka ciiiiddi müzik nedir sanatçılık nedir ögretmişlerdi 

Bu akımda 1960 dan 1970 yıllarına kadar sürmüş 

1970 den sonra ise Arabesk adlı Osmanlı Arap karışımı daha çok mızıka agırlıklı müzikler yaygınlaşmış bu akımsa bize ünlü üç baba ismi kazandırmıştır. Bu isimler bildiginizgibi ORHAN GENCEBAY, MÜSLÜM GÜRSES, FERDİ TAYFUR. olmuştu.

Akım 1990 yılından sonra etkisini yitirmeye başlamış gerek eski yetkin eserlerin çıkmayışı gerek halkın bu türe doyuşu biraz çıgırtkan yüksek volum lu müzige ihtiyaç duymuştur.

Bunun sonucunda ise Rock müzik yetişmiştir. Rock müzigin digerlerine göre sanatçı yelpazesi daha geniş skalaya ulaşmış Ayna MFÖ, Manga, Mor ve Ötesi, GRİPİN gibi grupları tanıtmış Teoman Murat Kekilli, Murat Gögebakan, gibi dev isimleri kazandırmış hatta Müslüm gürses bu degişimi farkedip teomanın şarkılarını söyledigi olmuştur.

2000 yılından sonra halk biraz gevşemiş olacakki biraz sözleri saçma cafcaflı kliplere arabalara kızlara ihtiyaç duymuş bu durumda bize Grup Vitamin, Linteki sarkıcı gruplarını bize tanıtmış.

Bu akım ise bize malum Tarkan,ismail yk gibi popçu kişilikleri kazandırmıştır.

VE GÜNÜMÜZDE

2010 yılından sonra ise insanlar bu laçkalıkdan bıkmış olacakki olmuşken sözleri bol olsun demiş birazda araya edebiyat katmak istenmiş dönem dizileri özellikle ADANALI ile bize cezayı tanıtmış merdiven altı sanatçıların bügün Tahta oturdugu SAGOPA KAJMER VE CEZA nın yer aldıgı Rep kültürünü tanıtmış bugün hala bu tür yaygın.

Hernekadar rep kültürü bugün yaygınlaşsada işin aslı Amerikadaki zencilerin müzigi olup bir nevi kendini anlatma yolu olmuş Bizde de Almanyada zulum gören kardeşlerimiz kendini 1980 li yıllarda bu türle anlatmış bugün bildigimiz KİLLA HAKAN bu akımın en önemli savunucularından olmuştur.

son olarak sizin gelecekde hangi tür müzikler dinleyecegimiz hakkında fikirleriniz olursa yorumlara yazabilirsiniz.

Devamını oku