aydınlanma ve ötesi
boş kuruntularımı aktardıgımı bu sayfayı karaladıgım bilmem bu kaçıncı zaman dilimi. ve her yeni güne düşünmeye başladıgımız kavramların bu günkü kelimesi AYDINLANMA.
avrupalılar yada enteller gibi bir toplumu aydınlanmasından bahsetmeyecegim bu yazıda her ne kadar toplumun aydınlanması modern etraflar için önemli birşey olsada benim için toplum besili bir ahır hayvanından farklı degil toplumu egitemezsiniz. toplumun sürü çobanı olur onlar nereye sürerse oraya giderler. benim amacım her zaman dosto gibi nietche gibi jung gibi insanın iç dünyasını anlamaya çalışmak oldu o yüzden bu yazıdada bir birey olarak insanın aydınlanmasına dair düşüncelerimden bahsedecegim.
Öncelikle ben bundan 7 yıl önce google a dünyanın en iyi kitapları yazdıgımda klasiklerle karşılaştım şansıma kitaplar o zaman ucuz ve kolay erişilebilirdi. gittim hemen hemene hepsini okudum. çogu romandı. ve sizde bilirsinizki romanlar yazarların geçmişi hayalleri ve istekleriyle yani kişiliginin gölgesinde şekillenen yapıtlardır. okudugumda kendi içimden çıkıp başka insanların iç dünyasını anlamaya başladım.
İçe dönüş aslında aydınlanmanın ilk aşamasıdır.
kendine sordugun ben kimim ve ben ne yapıyorum sorusu insanın farkına varışının emekleme aşamalarıdır. Bende bu soruları kendime sordugumda aslında o kadar özel farklı bir hayatımın olmadıgını önemsiz şekilde yaşayan milyonda bir ihtimallik biri oldugumu anladım. sonra kendimi nasıl farklılaştırırm diye düşünürken kendim olarak sözcügünü keşfettim.
Kendin olmak
aileden arkadaşlardan toplumdan çevreden egitimden ve kafanın içindeki kelimelerden sıyrılarak sadece kendin olmak ne demek ? toz zerresi gibi bişey bir agırlıgı olmayan dünya ve bu evren için önemsiz ama içindeki hazineleri keşfettikçe kıymeti artan bir magma tortusu. böyle bişey olmak işte kim olursan ol kendin ol diyerek arayışın başladıgı adımdı.
kayboluş yokluk ve hiçlik...
Derken bir ögleden sonra anlam veremedigim bir duyguya kapılmıştım içimdeki düşüncelerle savaşmaktan ve birşeyler aramaktan bıkmış bir şekilde kaçıp gitmek istemiştim. Duraga çıktım ve bir ötöbüse bindim çarşıdaki kütüphanenin yanındaki camiye girdim. Camide kafamın içindeki sesle konuşmaya başladım. ben ona misafiri oldugum tanrının evindeki son vedalaşma diyorum. Hala bir aptal gibi egilip önünde başını yerlermi koyacaksın üstelik bunun hiçbir işe yaramadıgını bilerek diyordu eski kelimelerim bana oradan tanrı dediki sen artık özgürsün gidebilirsin. eger teşekkür etmek istersen gene namaz kılmaya gel. ama bundan sonra özgürsün dedi. ve onun evinden bir daha geri dönmemek üzere çıktım.
ruhun cehennemi
yolunu kaybetmiş biri çölde birsürü serap görür ve birsürü hayalin peşinde koşar ama hepsi boş ve sahtedir. işte artık ölümü ahireti melekleri ve şeytanları aşmış biri olarak bu cehennemde şuan yanmaktayım. zamanında bilge dinginligiyle kendi köşemde uzlete kapandıgım dönemler oldu. 2020 ile 2 yıl o zamanlar bütün insanlıgı izledim ama şimdi bu cehennemde yanarak yok oluşumu izliyorum.
kalmak
şimdi en güzel soru yaşananlardan sonra geriye ne kalır. öylesine geçiyorki zaman bu sorunun bile önemi kalmadı. ama gerçek olan şu hiçbirşey kalıcı degil ve herşey zamanla yaşam döngüsünde egrilir. benim aradıgım şey tüm insanlık gibi yarına kalmak ya bu herkesin küçümsedigi sıradan hayatlarla boş sayfalarda olacak yada boşlukdaki bir seste...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder