FARKINDALIK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İnsan gerçeklige karşı çıkarak kendi gelecegini oluşturur

  Hiç yorum yok
Ocak 02, 2023


 Medeniyetimize ve uygarlıgımıza dair birçok yeni buluş ve keşif genellikle toplumsal faliyetler sonucu gerçekleştirilmiştir. Aslında toplumsallaşma bile kendi başına bu tezimizi desteklemektedir. Hararinin homo deus kitabında şöyle bir örnek vardır. Bir stadyum dolusu maymunu aynı ortama koyun ve sonucunda ortaya çıkan kargaşayı izleyin der. Aynı durumda olan insanlar sözgelimi mitinglerde savaşlarda ve konserlerde mükemmel bir uyumla birlikte yaşamaktadır. Bunu saglayan şey büyük oranda ortak çıkar yani "pragmatizm" olarak görülse de aslında bu konu bile insanın dogaya karşıtlıgıyla alakalıdır.

Dogadaki birçok canlı pragmatistittir ancak genellikle kendisi için, kendi çıkarlarını düşünerek yaşar ancak insan için durum karşılıklı yani benim menfaatine olan durum komşum yada arkadaşım içinde geçerli diye düşünülmektedir. Henüz çokda geç olmayan insanlıgın ilk aşamalarında aslında insan gerçeklige yabancıydı bunu dememin sebebi "insanlıgın akla kulak vermesi" di. Diger canlıların aksine geçmişi hatırlamak gelecekte daha iyi olanaklara kavuşacagını hayal etmek insanı yaşama baglayan önemli şeylerden biriydi. Öyle ki baktıgınız zaman hayatımızı temelden şekillendiren şeyler aslında dogaya hiç uygun olmayan dogaya aykırı şeylerdir. 

İnsan dogaya uygun yaşamalı düşüncesi günümüzde çok popülist ve natüralist bir yaklaşım benimsemekten başka birşey degil bence, misal ilk çıktıgında ne işe yaradıgını bilmedigimiz bir icadın zamanla bize hala bir faydası olmadıgını bilmemize ragmen neden hala o şeyi delicesine baglanır kalırız. Bu soyut örnegi somutlaştırıyım izninizle Bir televizyonunuz var eski ancak zamanla o şey sürekli yenileniyor lcd çıkıyor led çıkıyor oled çıkıyor sürekli degişip güncelleniyor ancak size yemek içmek barınmak çogalmak gibi dogrudan hiçbir faydası yok ama siz o şeyin yenisi çıktıkça merakınıza ve zamanın getirdiklerine yenik düşerek ona sahip olmak istiyorsunuz.

Burada siz farkında olmasanızda soyut bir mekanize toplumun parçası olmuş hale geliyorsunuz. Diyelim ki televziyon ne kadar gelişirse gelişsin size bir faydası yok ancak şunu düşünün o televizyonu üreten insanların yada makinelerin çalışmasını ve varlıgını devam ettirmesi yine başka insanların işbirligi sayesinde mümkün oluyor. Yani size faydası olmayan şey alınıp satılarak üretilerek ihraç edilerek aradaki yüzlerce insanın para kazanması işletmesini devam ettirmesi ve bünyesinde çalıştırdıgı onlarca insanın ihtiyacı olan yemek uyumak barınmak gibi hayati faliyetlerini karşşılamasına yol açıyor. 

Bu noktada şu aklınıza gelebilir neden televizyon bilgisayar gibi şeyler üretmek yerine şeker un yag sebze meyve üretmek yada daha iyi evler yapacak robotlar üretmiyoruz. aslında yapılıyor yüz yıllık bir sürede tarımda yaşadıgımız sanayi devrimine bakın gelişmiş tarımsal makinelerle yapılan çiftçilik 140 kişinin gıda ihtiyacını karşılıyor [kaynak] Bundan yüz yıl sonra bu şekilde modern toplum gelişmeye devam ederse sanayi, bilgi işlem ve birçok alanda insanlıga daha fazla zaman kalacak.

İşte geldik boş zaman konusuna daha demin dedigimiz o televizyonlar internet bilgisayar akıllı telefonlar yalnızca faydalı oldugu içinmi her evin içinde tabiki hayır. eger öyle olsaydı bu kadar çok gelişmezdi. Şuna inanıyorumki insan boş zamanda önemli şeyler yaptıgından daha yaratıcı olmaktadır. bunu yalnızca boş zamanı dolduran iş ve ugraşlar olarak degil yalnızca düşünce olarak bile degerlendirebilirsiniz. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri en çok toplumsal- politik örgütlenmeye sahip bu demek oluyorki telnologi geliştikçe boş zaman artıyor boş zaman artııkça düşünen toplumları kontrol altına almak zorlaşıyor."aslında devlet büyük oranda kitle kontrol aracıdır" buna engel olmak için ise bizlere bu tür katma deger üreten ama dogrudan hiçbir faydası olmayacak olan şeyler üretilir. Aslında tüketerek varoluyoruz tıpkı ilkçaglardaki gibi.

İnsanlıgın ilk evrelerinden bu yana gelişimini bir düşünün yada bu tür filmler izleyip kitaplar okuyun çogunda gökyüzüne bakıp oralarda birilerinin oldugunu kendilerini izledigini birgün birlikte olacaklarını düşünürler. hangimiz yapmıyoruzki bunu? Birgün ölecegimizi biliyoruz nesnel şekilde bunun farkında herkes insan bu yönüyle gayet rasyonel yaklaıyor. Ancak herşeyi anlama ve açıklama istenci duyan meraksal akılcılar ise bunun çok acı bir durum oldugunun farkında bir çözüm aranıyor. Ve herkes toplum içerisinde özgürce düşüncelerini paylaşabildigi için yeni bir gerçeklige karşı çıkış meydana getiriyor. 

İnsan rasyonel midir ? bu soruya çogu kayak evet yada hayır der ancak algılayabilen bir bilince sahip canlı olan her varlık evet hem biraz rasyoneldir hemde irasyoneldir. çünkü toplum içerisinde yalnızca kararlar ve uygulamalar rasyoneliteye ihtiyaç duyar Toplumun dogrudan kökenleri ise daha çok romatizm "duygular hisler" ile alakalıdır. 

Neden gelecekten kaygı duyarız? bu gayet dogaldır çünkü düşünüldügü zaman amaçsız yaşamın hiçbir anlamı olmayacagını biliriz. rasyonel düşünceli her insan ise kendisi için ve aidiyet hissettigi grup için en iyisini ister. Ancak bizim rasyonel olmamız bizim istencimizle orantılıdır. Dışardaki şeylerin ise kendi istençleri vardır o ise onlar için rasyoneldir. Misal gelecek kaygısı duyan bir genç okudugu bölümde iş sahibi olmak ister birçok yere birçok sınava başvurur bu onun istencini gösterir iyi bir durumdur ve genelde o şeyin olmasına saglar ancak. Yanlış olan ise yanlızca isteyerek birşeylerin gerçekleşecegini sanmak bu hatadır. Birşeyler istersin o olmazsa naparsın ya başkasını denersin yada daha fazla gereksinim toplarsın yada vazgeçersin. bu şekilde herşey kendi içerisinde devam eder gider. 

İstedigimizin olmaması bizi üzmemeli yada istedigimizden daha fazlası oldu diye bizim kişiligimizi bozmamamlı çünkü birşeyi elde etmek o şeye sahip oldugunuz anlamına gelmez. İnsanın şu dünyadaki sahip oldugu tek şey kendi kişisel benligi ve kişiligidir asıl istenen ise onun en iyi olması olmalıdır.

Devamını oku

Popüleritenin kurbanları

  Hiç yorum yok
Mayıs 17, 2021

 Popüleritenin kurbanları


Son 20 yıldır ortak bir sorun var bilmem farkındamısınız ?

İnternetin hayatımıza girişi ve ayrılmaz bir parçası haline gelişi birkaç yıllık kısa zaman dilimini kapsıyor ve dogal olarak internetin çocukları olan sosyal medya platformları insanların bilincini giderek şekillendirmekte. Hergün yeni bir polemik, hergün yeni bir gündem hergün yeni bir popülerlik almış başını gidiyor, bilmem seversiniz bilmem sevmezsiniz ama büyük bir çogunlugun bu duruma kayıtsız kalmadıgını iyi ve kötü yanlarıyla gözlemlemekteyim.

Biliyorsunuz 15 temmuzda nasıl bir faydası oldugunu devam eden yıllarda ise analog yayın yapan tv, radyo platformlarının politik darbe sonucu papaganlgas koyuldugunu ve bu sebepten özgür medya savunucusu gaztecilerin youtube, twich, facebook, şnstagram gibi platformlara geçip oralardan halka ulaştıklarını ve gündemi degerlendirdiklerini biliyoruz. Aslında bir nevi bu gazetecilerde o gündemin savucunculugunu yorumculugunu yaptıkları içinde bu kadar halka indirgeniyor bu politik sosyal söylemler.

Artık herhangi bir medya ortamında biraz ün yapmış kıt beyinli insanlar çıkıp bir hata yaptıgında onlarca kişinin kötümser söylemine maruz kalıyor adı üzerinde eleştiriden mizah ortaya çıkarmaya çalışan linç kültürü kurbanı olmuş onlarca fenomen türedi. 

Adam yada kadın ister youtube yayıncısı olsun ister kitap yazsın artık hiçbir kalite farkı kalmadı neden ? çünkü insanlar dijitalleşmein etkisiyle istedikleri kişiye dogrudan ulaşabiliyorlar. Yüzlerce yıl önce yaşamaış biri de olsa ulaşılması çok zor güçlü bir karakter de olsa bu insanlar  intetnette belirli bir ayak izi bırakıyor bu ayak izleri videolar yazılar resimler ne olursa birilerinin eline geçiyor ve paylaşıyor sonucunda onlara kişi buna ulaşabiliyor bu iyi. İnternetin hayatımıza kattıgı artı deger ama

Görüyoruzki büyük bir çogunluk artık pasif atraksyona girişme peşinde nedir pasif atraksyon işte o twitter gibi platformlarda 10 bin twet i geçince hemen birilerinin yada büyük bir çogunlugun söz söyleme istegi oluşması ve bununda çogunlukla tepedekilerin menfaatiyle çatıştıgında hiçbir işe yararmaması işte biz bu işe yaramazlıga bu adı veriyoruz.

Halkın bilinçsiz cahil ve bagnazlıklarını görmemizi saglıyor çok azda olsa bazen akıllıca bir tepki gösterilmesi hala bilinçsiz yaşanmadıgının kanıtı. küdüste olay var tepki güzel mehmetçige destek iyi survivorda şu kazandı şu kaybetti berbat tabi bunlar tartışılır ama sonuçta herkesin gözü önünde gerçekleşen ortak bir söylem var 

Popülerite.

Tanımını yapmak gerekirse direk google a yazdıgınızda: Sosyolojide popülerlik, bir kişinin, fikrin, yerin, öğenin veya başka bir kavramın diğer insanlar tarafından ne kadar sevildiği veya kabul edildiğidir. Beğenme, karşılıklı beğenme, kişilerarası çekicilik ve benzer faktörlerden kaynaklanabilir. Sosyal statü hakimiyet, üstünlük ve benzer faktörlerden kaynaklanabilir. Wikipedia (İngilizce) şeklinde bir sonuç çıkıyor.

İnsanların begenilme sosyal statü, belirli bir ortamda kabul edilme söz söyleyebilme hatta lider olabilme gibi alt bilincinin evrimselleşmemiş ilkel hazlarından kaynaklandıgını söyleyebiliriz. 

İnstagramda havalı fotograflarının paylaşılması, facebook da akrabalarının ve çevrenin genişligi, twitter da ne kadar takipçin oldugu ve begeni aldıgın ne kadar tanınmış oldugunun gösteren basit bazı imgeler aslında.

Çocuklarımızı da yanlış etkiliyor aslında bu tür söylemler, en çok fenomen olan kişiler en ahmak olanlar neden çünkğ kitlenin ruhundan parçalar taşıyor, belirli bazı kaygıları paylaşıyorlar belirli bazı düşünceleri aynı. Hernekadar yaşam standartları artsa da fenomenlıkle daha yüksek sosyal statğ kazansalarda hala ahmak ve aptallar.

Çünkü kimse gerçekten önemli olan şeyleri düşünmüyor paylaşmıyor konuşmuyor birkaç nadir iyi insan var onlarda arada sesleri kısılıyor.

Çogunluk zenginlik, şöhret, ekmek gayesiyle ömrünün büyük çogunlugunu geçici bazı işlerde gerçekten o yaptıgı işin bilincinde olmadan sırf yapmış olmak için yaparak harcıyor. hem kendisini hemde yaşama hevesini. Gierek tekdüze alışıldık suratlar yaşamlar insanlar ile bir zebra sürüsünden farkı olmayan toplumsal hastalıklılar kapmına dönüyorz.

Toplumu eleştirmeliyiz çünkü toplumsal yapı bizi dogadaki zoraki düzenlere egemen kıldı ayrıca unutulmamalıki eleştiri olmazsa aklın gelişiminden söz edemeyiz. 

Şurası kesinki dijitalleşme ile birlikte suçların, cezaların, adaletin ve eşitligin, egitim ve ögretimin, ahlakın ve dinin, komedinin ve trajedinin şeklinin büyük degişiklikler geçirdigini görebiliyoruz muhtemelen bir 100 yıl sonra bizim epeyce yaancısı oldugumuz bir dünyayla karşılaşacagız. çocuklarımızın çocukları bile o dünyaya uyum saglamakta zorlanacak çünkü gelişme ile bireyselleşme daha çok istenilmeye başlanır. halbuki bundan 50 yıl önce fabrikalarda zorunlu olarak saatlerini harcayan anne babalarımız ve dedelerimiz evlerine ekmek götürme gayesinden başka birşey taşımıyordu.

Bugünse aynı insanlar nasıl daha çok takipçim olur nasıl daha çok begenim olur nasıl kolay yoldan zengin olurumun peşinde halbuki bunların olmayacagını her degerli şeyin zamanla kıymet kazanacagını bilmiyoruz dogrusu söz edilmeye deger sözler sarfettigimizden de emin degilim ama şurası kesinki hayat bayagı şeylere uzunca zaman harcanacak kadar basit olamaz. 

hayat. ölüm, bilgi, bilgelik, bilim, sanat, fikir, keşif, ugraş, sonsuzluk, tanrı^'lar, gerçekler, yalanlar, yanılsamalar, hayaller aklıınıza gelen her türlü iyi kötü güzel şeyler düşünülmeye ve sonucunda deger ifade eden şeylere dönüşmeye degmezmi bence deger ?

Devamını oku

Dijital Dünyada insan kalmak

  Hiç yorum yok
Ekim 13, 2020


 


Dijital Dünyada insan kalmak

Hergün gelişen sistemlerimiz teknolojimiz hereye erişimi kolayca gerçekleştiriyor e ticarethanelerden istediklerimizi alabiliyoruz sosyal medyamızdan arkadaşlarımızla konuşuyoruz sözde gruplar kuruyoruz oyunlar oynuyoruz. Her istedigimiz bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabiliyoruz, dünyanın diger ucundaki insanlarla anlık olarak konuşabiliyor veri iletimini saglayabiliyoruz Bu bizi ne kadar getkiliyor sizce.

Yaygın bir tabir vardır bilirsiniz Teknoloji bagımlılıgı çocuklardan yaşlılara kadar biraz telefona bilgisayara bakan insanların o şeyden başını kaldırmadıklarını duyarsınız çevresindekiler bundan şikayetçidir ama o kişi halen bunu yapmaya devam eder dünyada hergün milyonlarca insan bu şekilde

Sadece facebook un sahibi oldugu instagram whatsApp a günde 500 milyon insan girip çıkıyor bir bakıyım çıkıyım anlayışıyla degişmeyen şeylerin degişecegini sanıyoruz bu bizi en küçük sıradan olaylara isanların koskoca tepkiler vermesine sebep oluyor Biliyorsunuz birde Twitter ın belirledigi gündem özelligi var gündemi takip eden 2 günlük mevzularda kendisini kral kralice tayin etmeye çalışan insanlarımız var bu bazen iyi olabiliyor mesela bir kadın cinayetine buyuk tepki verilebiliyor ama hergün covid yuzunden hastalanan doktorlar sehit olan askerler adaleti arayıpda bulamayan insanlar genelde sessiz kalıyor Sosyam vicdansızlıgın kurbanı oluyoruz farkına varmadan.

Son 10 yılın belki 20 yılın icadı olan internet ve barınakları bizi giderek toplumdan koparıyor ve dijital robotizmin kurbanı yapıyor. İnsanlar akıllı tabi kullandıkları her icadı bilinçli kullanabildigi sürece yaani basit bir telefon yada bilgisayar bizi kıtalar ötesindeki çaglar boyu kullanılan ansiklopedilere de ulaştırabiliyor, hiç görüp duymadıgımız insanların hayatlarına müdahale etme imkanıda mesela bir yöneticiye aşagılayıcı hakaret içeren söz söyledi diye biri yargılanabilirken bir başkası hoşuna gitmedi diye binlerce agır laf edip sorunsuz bir şekilde yaşıyor Evet bu adaletin sorunu.

Ama işin birde egitim yanı var ki bu en önemlisi heryerde hazır paket buzdolabına koyulmuş egitim sistemi insternet dolabından çıkartıp bizim onu kullanmamızı bekliyor, okullar açıkken ögretmenlere ezberletilen bilgiler şimdide ögrencilere ögretiliyor.

Bu kaçınılmazdı aslında çünkü bilişimin amacı bilgiyi organize etmektir, insanlar teknolojiyi kurar toplum birbiriyle iletişime geçer nihayetinde de toplumda bilgi ortaya çıkar.

Bilgi olmadan düzen olmaz....

Muhtemelen bi 100 yıl daha insanlar okullara gider egitim görür belki 10 yıl belki hemen şimdi ama sonuçta okulların yerini devasa veri ambarları ve yapay zekalı IT uzmanlarının alması pek yakındır.

Gelelim sorumuza 

mevcut libekapitalist düzende insanlara zamanlarının 3 te birinin toplumsal faydaya geri kalan 3te 1 ini uykuya geri kalan 3te1 bilik zamanın boş olması ve bu boş zamanında da o ürettigi degerden kazandıgı faydayı tüketmesi isteniyor yada o dogrultuda karakterize ediliyor Dijital dünyada insanlar işe gitmez iş onlara gelir degilmi buda yolda trafikte erken yada geç kalma sorunlarını ortadan kaldırır yani 3te 2 lik bir zaman dilimi kalır insanlara buda tüketim kültürünün degişmesine yol açar pazar eglenceleri yerini pikniklerden cafelerden oyunlara sohbet gruplarına degiştirir.

Burada bizim yapmamız gereken ne

İnsan bundan 100 yıl asırlar öncede halkın arasına karıştıgında yada tek başına kaldıgında kendine eglenceler bularak zamanını boşa harcayabiliyordu o zamanlarda da nadiren bilime ve bilgiye deger veren düşünen bilinçli insanlar çıkıyordu ve çogu zaman toplumu onlar şekillendiriyordu 

Şimdi diyeceksiniz hepimiz Aristo Newton Marx Mevlana Budha olamayızki olmayında zaten 

buradaki asıl kilit nokta yaptıgımı şeyin bilincinde olmak düşünün bişeyi ezbere yapan otomat insan bir hatayla karşılaştıgında ne yapar ya çözemez yada bocalar ama çokyönlü kendini geliştiren bir insan ne olur çözüm yolları arar bulur işte bizim yapmamız gereken anlamak çokyönlü zekayla aklımızı kullanmak onu egitmek düşünmek yazmak içimizden ne geliyorsa onları okumak ama aynı zamanda hayata karşı heyecanımızı ve merakımızı sorgulayıcı çocuk aklımızı kaybetmemek gerekirse felsefeyle bilimle resimle şiirle edebiyatla müzikle avare günlerimizi taçlandırmak.

Devamını oku

Hayatın ve ölümün varoluşu

  Hiç yorum yok
Eylül 10, 2020



Hayat nedir....

Ölüm nedir...

Biz hayatı yaşarız ölüm ise onu sonlandırır peki bu neden böyledir ?

Gerçek şuki ölümün maddesel dünyadan herhangi bir farkı yoktur kişi ne kadar iyi yaşarsa ömrü o kadar uzar.

Misalen bir duvarı düşünelim duvara bakım yapılır güneşe fazla maruz kalamaz çatlamasın diye sulanır kırılan dökülen yerleri yamalanır sonuçta ne olur o duvarın o yerde kalma süresi yani yaşam süresi artar peki biz duvarla aynımıyız

Tabiki benzer yanlarımız var ama duvar maddeden ibarettir içide kumdur dışıda siz hiç ben kuş gibi uçacagım diyen bir duvar göremezsiniz anca bir insandan bu duvarlar kuş gibi uçmama engel dersini yada o duvarın üzerine konmuş bir kuş vardır ama duvar ne uçmuştur kuş gibi nede insan gibi kendisine dünyayı bir hapishane bilmiştir.

Buradan neyimi anlıyoruz

insan akıl sahibidir şeylere yani maddelere ve nesnelere isim verendir buyüzden Adem e isimler ögretildiginde meleklerden üstün olmuştur. Hayvan canlıdır ama akı sahibi degildir her türün kendine göre bir yetenegi vardır ve o yetenek dogrultusunda hayatını kolaylaştırır.

İnsanın iç dünyası yani aklı daha dogrusu zihni ne kadar iyi bakılmışsa ve diger maddeler gibi topraga yani maddesel haline iyi bakmışsa ve bu ikisini denge üzere kullanabilmişse ömrü uzar zaten yapılan araştırmalarda bunları görürsünüz.

Ölümsüzmüyüz 

Bu soruya herkes kendi düşüncelerinden yola çıkarak cevap versin ben burada kendi düşüncelerimi yazıyorum bence ikinci bir yaşamla hiçligin bir farkı yok ve insan için en mantıklı yada en iyi olanı aslında geldigi yetiştigi yere topraga bedenen ve ruhen(düşünsel) olarak geri gitmesi aksi olan herşse kendi içinde tezatlık anlamsızlık cevaplanamayan sorular ve bilinmezlikler getirecekdir.

Medeniyet kişiyi ölümsüzleştirir yani insanın kendisini gerçekleştirmesi sonucu verdigi eserler keşifleri buluşları o toplumu geliştiriyorsa bir adım ileri taşıyorsa gelecek nesle bir rehber hizmet niteligi taşıyorsa degerlidir. Bilirsinizki kitaplıklara, kütüphanelere insanlıgın ortak hafızası denir işte tam bu sebepten.

iyi kalın iyileşin çünkü ancak böyle insanız.

Devamını oku

ölüm üzerine

  Hiç yorum yok
Ağustos 29, 2020

Profesyonel nefes koçu Tuba Ebil ile 'bireysel nefes terapisi' | Grupanya!

Gerçekten iyi yaşayanlar yalnızca ölüm üzerine yeterince düşünnmüş olanlardır

bir gün ölecegiz ama ne zaman oldugunu bilmiyoruz

etrafımızı saran duvarları biliyoruz çünkü 5 duyumuzla test ettik her an onlarla iç içeyiz

dogdugumuzu bildigimiz gibi ölecegimizi de biliyoruz.

ölüm bilinebilirmi herkes bunu merak ediyordur aslında çogu korkunun temelide bu gerçeye dayanır.

İnsanlar huzurlu ve mutlu olmak için inanmak isterler 

Hatırlıyorumda bilinmeyen bir zamanın bilinmeyen bir yerinde insanlar geceleri yıldızlara bakar onların güzelligine hayran olur ve bir örtü gibi dünyayı kapladıklarına inanırlarmış derken birileri çıkmış çogunluga çogunluga buyanlış dişyerek yeni bir açıklama getirmiş ve bütün bildikleri degişmiş kendilerini biraz daha degersiz ve küçük hissetmiş insanlar. Bu insanlar dogumun ve ölümün inandıkları şeyden gelip yine ona gidecegine inanırlarmış o inandıkları şey bir boşlukmuş ne olmadıgını bilmedikleri için bilecekleri herşeyi onunla doldurmuşlar, sonra inandıkları şeyi bir başkası karşılarına çıkıp yanlış oldugunu dogrusunun bir başka boşluk oldugunu söylemiş giderek düzen kurmak için inandıkları o şeyler azalmış dagılmış degersizleşmiş bir başka şeye inanmaya başlamışlar. herşeyden vazgeçmişler ama birtek inançlarından vazgeçememişler çünkü o inanç onları hayata baglayan tek gerçekleriymiş aslında.

bırakalım o insanlar geçmişte kalsın bilgi denilen şeyle yaşasın degişsin ve gelişsinler biz şimdi asıl sandıgımız gerçegi sorgulayalım.

Her insan sabahları uyandıgında kendisine yalan söyle çeşitli sanrılarla gelecegini tasarlamak için kendisine yalanlar söyler  bişeyler planlar sonra onu hayata geçirmek için ya tembellige güvenerek vazgeçer yada çabaya güvenip başkaldırır. tembellik insanın kendisini düzene uyum saglayıp yavaş yavaş o kalburun içinde eriyip yok olmasını saglar digeri ise her başkaldırıda yani planlarını gerçekleştirmek için attıgı adımlarda bir adım ileri gider bu şekilde sonuç dedigimiz mutlak nedensellige ulaşırız.

Hayattaki her seçim nedensellik zincirinin halkalarını oluşturur seçimler tercihle amaçlar ugraşlar vazgeçişler hayatın içini dolduran bir sürü mantıksal ve duygusal olaylar birer birer bize kendi gerçegimizi getirir.

insan o kadar yaşamıştır ki her yeni günde bir başka hayata gözlerini açmıştır kazandıgı ve kaybettigi herşey zaman tünelindeki kapılar gibi sırayla geçtikten sonra arkasından kapanmıştır. Bütün yazılanları, bütün düşünceleri ve deneyimleri geriye bakınca küçümsemiş ve hayatın bütün getirilerinden sonra önünde tek bir kapı kalmıştır o kapı orada bekliyordur ve kişinin geçmesini için oradadır.

insanlar ya heplige inanır yada hiçlige inanır kolay olan herşeyin bir yaratıcıya atfedilip hiçbirşey ögrenmeden huzur ve mutluluk içerisinde o son kapıdan geçmekdir, zor olan hiçligin yoklugun arasında kalıp sonsuz bir içsel acı ve keder arasında yitirdiklerimiz arasında o boşlugu doldurabilecegimiz geçici gerçekleri bulmak 

ve zaten herşey bir degişim dönüşüm içerisinde tekamül etmezmi ?...

Devamını oku

  Hiç yorum yok
Mart 05, 2018

              FARKINDAMISINIZ


Farkindalik bircok insanin gunluk hayatta pek fazla kullanmadigi bir kelime,
Aslinda sadece bir kelimeden cok bir tur yasam bicimi de diyebiliriz buna.

Hepimiz hergun sabah uyaniyoruz elimizi yuzumuzu yikayip kahvalti yapip isimize okulumuza veya her ne isle mesgulsek onun basina gidiyoruz. Peki biz bunlari yaparken farkinda oluyormuyuz.

En basitinden bir ornek veriyim mesela hergun onlarca kez kapi aciyoruz alisilmis birsey degilmi hayatimizda bunu 1 defa ogrendik ve milyonlarca kez uyguladik ya bu isi yaparken farkina variyormuyuz.

Iste farkinda olmayan insan icin aklinda hep gecmise dair anilar tecrubeler yada gelecege dair bir takim hayaller ve beklentiler vardir bunlar da hep gunluk islerini yaparken ani yasamasina engel olur.

Ani yasamak iste bu farkindaligin ozetide budur aslinda, ani yasayan insan yani yapdiklarindan haberdar olan kisi yapdigi   isi yaparken hissedebilmesini saglar, mesela bir insanin ben cay iciyorum diyebilmesi ve kafasinda cayin lezzetini kokusunu hissedebilmesidir.

Farkindalik arttikca yapdigimiz isten daha da zevk almaya baslariz isimize daha fazla odaklanmamizi saglar bir insanin farkindaligi nekadar fazla olursa IQ su da o kadar fazla olur yani ani ve tutarli karar verme yetisi bundan kastim ise verdigi kararlarda duygusal davranip kendi istediklerinin pesinden kosup pisman olmak yerine cevresine bakip o anda yapilmasi gerekeni yapar



Devamını oku