aydınlanma ve ötesi

  Hiç yorum yok
Eylül 02, 2025

 boş kuruntularımı aktardıgımı bu sayfayı karaladıgım bilmem bu kaçıncı zaman dilimi. ve her yeni güne düşünmeye başladıgımız kavramların bu günkü kelimesi AYDINLANMA.

 The image depicts a person sitting at a desk, painting or drawing, with a breathtaking view of a serene landscape featuring mountains, a river, and a vibrant sunset. The scene is set in a natural environment, with the person seemingly inspired by the beauty around them. The post text, a quote by Mark Twain about not arguing with fools, adds a philosophical layer, suggesting that the act of creating art in such a setting is a form of escape or reflection, avoiding the folly of unnecessary arguments.

 

avrupalılar yada enteller gibi bir toplumu aydınlanmasından bahsetmeyecegim bu yazıda her ne kadar toplumun aydınlanması modern etraflar için önemli birşey olsada benim için toplum besili bir ahır hayvanından farklı degil toplumu egitemezsiniz. toplumun sürü çobanı olur onlar nereye sürerse oraya giderler. benim amacım her zaman dosto gibi nietche gibi jung gibi insanın iç dünyasını anlamaya çalışmak oldu o yüzden bu yazıdada bir birey olarak insanın aydınlanmasına dair düşüncelerimden bahsedecegim. 

Öncelikle ben bundan 7 yıl önce google a dünyanın en iyi kitapları yazdıgımda klasiklerle karşılaştım şansıma kitaplar o zaman ucuz ve kolay erişilebilirdi. gittim hemen hemene hepsini okudum. çogu romandı. ve sizde bilirsinizki romanlar yazarların geçmişi hayalleri ve istekleriyle yani kişiliginin gölgesinde şekillenen yapıtlardır. okudugumda kendi içimden çıkıp başka insanların iç dünyasını anlamaya başladım. 

İçe dönüş aslında aydınlanmanın ilk aşamasıdır.

kendine sordugun ben kimim ve ben ne yapıyorum sorusu insanın farkına varışının emekleme aşamalarıdır. Bende bu soruları kendime sordugumda aslında o kadar özel farklı bir hayatımın olmadıgını önemsiz şekilde yaşayan milyonda bir ihtimallik biri oldugumu anladım. sonra kendimi nasıl farklılaştırırm diye düşünürken kendim olarak sözcügünü keşfettim.

Kendin olmak

aileden arkadaşlardan toplumdan çevreden egitimden ve kafanın içindeki kelimelerden sıyrılarak sadece kendin olmak ne demek ? toz zerresi gibi bişey bir agırlıgı olmayan dünya ve bu evren için önemsiz ama içindeki hazineleri keşfettikçe kıymeti artan bir magma tortusu. böyle bişey olmak işte kim olursan ol kendin ol diyerek arayışın başladıgı adımdı.

kayboluş yokluk ve hiçlik...

Derken bir ögleden sonra anlam veremedigim bir duyguya kapılmıştım içimdeki düşüncelerle savaşmaktan ve birşeyler aramaktan bıkmış bir şekilde kaçıp gitmek istemiştim. Duraga çıktım ve bir ötöbüse bindim çarşıdaki kütüphanenin yanındaki camiye girdim. Camide kafamın içindeki sesle konuşmaya başladım. ben ona misafiri oldugum tanrının evindeki son vedalaşma diyorum.  Hala bir aptal gibi egilip önünde başını yerlermi koyacaksın üstelik bunun hiçbir işe yaramadıgını bilerek diyordu eski kelimelerim bana oradan tanrı dediki sen artık özgürsün gidebilirsin. eger teşekkür etmek istersen gene namaz kılmaya gel. ama bundan sonra özgürsün dedi. ve onun evinden bir daha geri dönmemek üzere çıktım.

ruhun cehennemi

yolunu kaybetmiş biri çölde birsürü serap görür ve birsürü hayalin peşinde koşar ama hepsi boş ve sahtedir. işte artık ölümü ahireti melekleri ve şeytanları aşmış biri olarak bu cehennemde şuan yanmaktayım. zamanında bilge dinginligiyle kendi köşemde uzlete kapandıgım dönemler oldu. 2020 ile 2 yıl o zamanlar bütün insanlıgı izledim ama şimdi bu cehennemde yanarak yok oluşumu izliyorum.

kalmak

şimdi en güzel soru yaşananlardan sonra geriye ne kalır. öylesine geçiyorki zaman bu sorunun bile önemi kalmadı. ama gerçek olan şu hiçbirşey kalıcı degil ve herşey zamanla yaşam döngüsünde egrilir. benim aradıgım şey tüm insanlık gibi yarına kalmak ya bu herkesin küçümsedigi sıradan hayatlarla boş sayfalarda olacak yada boşlukdaki bir seste... 

Devamını oku

hayatın önemi

  Hiç yorum yok
Ağustos 19, 2023


Büyük fikirlerle yola çıkılmışken aydınlıklarla dolu olan yaşam yolunu bir insan neden terk eder ? garip bir soru oldugunun farkındayım ama bunu sormam lazımdı. tıpkı 17 yüzyılda başlayan avrupdaki gibi aydınlanma çagının her insanın yaşamının belli dönemlerinde gerçekleştigini belirtmekte fayda var.

    Aydınlanma diyip sadece fikirsel ve zihinsel olarak eski baglarından kopup yeni şeyler keşfedilen o zaman diliminden bahsetmiyorum maddi olarak da gerçekte olmayan kuralları sadece kendin istemedigin için yerine getirdigin kuralları çigneyebilmekten bahsediyorum. Yani bir kişinin yalan söyleyebildigi gibi aynı zamanda geçmişten çıkardıgı dersler sebebiyle gelecegi önceden görerek bunu yalnızca kendi çıkarı için de kullanabilmesinden bahsediyorum. 

uykuda oldugumuz çeşitli hayaller görüp birşeylerin peşinde koşup güzel düşüncelere daldıgımız o bahar mevsimleri aslında insanı oyalayan bazı ilizyonlar gibi geliyor zor zamanlarda ancak birşey varki bu zor zamanları aşmayı kolaylaştırıyor umut degil bu yalnızlık da degil aksine sadece gerçek.

    Dün dostoyevskinin bir yazarın notları adlı günlügünden birkaç pasaj okumuşum bana sırf canı istedigi için ve ugraşacak başka bir meşgalesi olmadıgı için karısını döven bir adamdan bahsediyordu, kadın kendisini bahçelerindeki agaca asmadan önce son kez karakola gidip yardım istemiş, adamlar aile meselesi diyerek kadını göndermişler dayak yemekden delirme seviyesine gelen kadın küçük kızını geride bırakarak intihar etmiş. Bunu gayet sogukkanlı olarak anlatıyordu çünkü ölüler evinden anılar isimli kitabunda da buna benzer birçok hikaye dinlemiştim ondan. Aslında bu gerçek hayatın içerisinde bulunan o acı güç kavgası ve nefretle birlikte gelen yenilgi insanın zamanın karşısında verdigi bütün savaşların önemsiz oldugunu düşündürttü bana.

    Yaşam bu kadar güzelken aşık olmak ömürlük dostluklara evliliklere binlerce fedakarlık yaparak yanındaki insanlarla yaşadıgını hissetmek güzelken niye ölümü düşünüp üzüleydimki galiba asıl soru da buydu. ama uzaklaştık. madem bu dünyaya geldik yaşamak zorundayız herkes gibi diyip herşeyden kolayca uzaklaştık. 

Birşey farkettim insanların arasındaki izlenimlerimde önemsiz sıradan sessiz birisi benden sonra gelmiş mıymıntı biri önce temizlik işi yapıyordu sonra buraya girecek olanların kimligine bak dediler ona kimligi olmayanları alma dediler bunu yaparken digerlerinden üstün oldugunu hissetti sonra oranın bütün düzeni sanki kendisinden sorulurmuş gibi gürlemeye başladı eskiden her gelip geçişinde selam verdigimiz o insan gitmişti artık herkese emir vermeye kalkan güç sarhoşu biri gelmişti. işte nietche nin övdügü o güç istenci de bu sarhoşlugu yada zehirlenmeyi getirmişti.

    Ama dogada bu böyleydi eger güçlüysen senin kuralların geçerliydi, bir ayı bir tilkiyi bir tilki bir fareyi bir kurt bir koyunu bir kedi bir böcegi kolayca öldürür bunun içinde niye yaptım demez ve vicdan azabı çekmezdi güç bunu bize yaptırırdı ama insanlıgımız bize birlikte ölmeyi degil yaşamayı ögretirdi.

Bütün hikayeleri unutun ve gerçek olana odaklanın, yaşamak saf ve temiz sadece insanca yaşamak, işte bize lazım olan bu

Devamını oku