ölüm üzerine
Gerçekten iyi yaşayanlar yalnızca ölüm üzerine yeterince düşünnmüş olanlardır
bir gün ölecegiz ama ne zaman oldugunu bilmiyoruz
etrafımızı saran duvarları biliyoruz çünkü 5 duyumuzla test ettik her an onlarla iç içeyiz
dogdugumuzu bildigimiz gibi ölecegimizi de biliyoruz.
ölüm bilinebilirmi herkes bunu merak ediyordur aslında çogu korkunun temelide bu gerçeye dayanır.
İnsanlar huzurlu ve mutlu olmak için inanmak isterler
Hatırlıyorumda bilinmeyen bir zamanın bilinmeyen bir yerinde insanlar geceleri yıldızlara bakar onların güzelligine hayran olur ve bir örtü gibi dünyayı kapladıklarına inanırlarmış derken birileri çıkmış çogunluga çogunluga buyanlış dişyerek yeni bir açıklama getirmiş ve bütün bildikleri degişmiş kendilerini biraz daha degersiz ve küçük hissetmiş insanlar. Bu insanlar dogumun ve ölümün inandıkları şeyden gelip yine ona gidecegine inanırlarmış o inandıkları şey bir boşlukmuş ne olmadıgını bilmedikleri için bilecekleri herşeyi onunla doldurmuşlar, sonra inandıkları şeyi bir başkası karşılarına çıkıp yanlış oldugunu dogrusunun bir başka boşluk oldugunu söylemiş giderek düzen kurmak için inandıkları o şeyler azalmış dagılmış degersizleşmiş bir başka şeye inanmaya başlamışlar. herşeyden vazgeçmişler ama birtek inançlarından vazgeçememişler çünkü o inanç onları hayata baglayan tek gerçekleriymiş aslında.
bırakalım o insanlar geçmişte kalsın bilgi denilen şeyle yaşasın degişsin ve gelişsinler biz şimdi asıl sandıgımız gerçegi sorgulayalım.
Her insan sabahları uyandıgında kendisine yalan söyle çeşitli sanrılarla gelecegini tasarlamak için kendisine yalanlar söyler bişeyler planlar sonra onu hayata geçirmek için ya tembellige güvenerek vazgeçer yada çabaya güvenip başkaldırır. tembellik insanın kendisini düzene uyum saglayıp yavaş yavaş o kalburun içinde eriyip yok olmasını saglar digeri ise her başkaldırıda yani planlarını gerçekleştirmek için attıgı adımlarda bir adım ileri gider bu şekilde sonuç dedigimiz mutlak nedensellige ulaşırız.
Hayattaki her seçim nedensellik zincirinin halkalarını oluşturur seçimler tercihle amaçlar ugraşlar vazgeçişler hayatın içini dolduran bir sürü mantıksal ve duygusal olaylar birer birer bize kendi gerçegimizi getirir.
insan o kadar yaşamıştır ki her yeni günde bir başka hayata gözlerini açmıştır kazandıgı ve kaybettigi herşey zaman tünelindeki kapılar gibi sırayla geçtikten sonra arkasından kapanmıştır. Bütün yazılanları, bütün düşünceleri ve deneyimleri geriye bakınca küçümsemiş ve hayatın bütün getirilerinden sonra önünde tek bir kapı kalmıştır o kapı orada bekliyordur ve kişinin geçmesini için oradadır.
insanlar ya heplige inanır yada hiçlige inanır kolay olan herşeyin bir yaratıcıya atfedilip hiçbirşey ögrenmeden huzur ve mutluluk içerisinde o son kapıdan geçmekdir, zor olan hiçligin yoklugun arasında kalıp sonsuz bir içsel acı ve keder arasında yitirdiklerimiz arasında o boşlugu doldurabilecegimiz geçici gerçekleri bulmak
ve zaten herşey bir degişim dönüşüm içerisinde tekamül etmezmi ?...