İnsan Aklının Sınırları

  Hiç yorum yok
Mayıs 01, 2021

 İnsan Aklının Sınırları


Bilmek istediginizde özellikle o şeyi merak ettiginizde sizi onu elde etmeye yönelten güdü nedir ?

Diger bir tabirle bilme içgüdümüzün altında yatan temel dayanak noktaları nelerdır ?

Şöyle başlayalım söze meral olmazsa keşif olmaz keşif olmazsa devinim olmaz devinimse canlılıgın temel dayanak noktasıdır. Bu sözgügü olabildigince genel anlayabilirsiniz çünkü böyle genel anlamlı cümleler kurmalhem mana derinligini artırır hemde Rahmetli Newton un dedigi öneriyi yerine getirmiş oluruz.

Aklı nedir ?

işlenmemiş ham et parçasından bir farkı yoktur hatta diger bütün canlılarda da bulunur çünkü hepimiz dünyada yaşıyoruz aynı besinleri tüketiyor aynı süreçlerden geçiyoruz. Aksi olsaydı karmaşa oluşurdu.

Aklın somut taradı forontal lob, "ön lob", hayvansal beyin ve sürüngen beyincigi olarak üçe ayırılıyor biliyoruz bunlara ek olarak sag ve sol korteks diye ortadan ikiye ayrıldıgını vucudun her iki tarafını da zıt diger korteksin kontrol ettigini Beynin insan vucudunu bir arada turan hiyerarşik bir yönetimsel bütünlügü oluşturan hüümdar konumda bulundugunu hepimiz biliyoruz.

Ancak salt akıl kendi başına yeterizdir insanı oluşturmaya yetmez, belki canlılıga yetebilir ancak bilinç düzeyi farkındalık  ve ahlaki kuramlar o salt aklın degil saf aklın eseridir.

Nedir saf akıl soyut olan zihin kökenli bilgi temelli bilinç düzeyidir. "burada bu kavramı kullanma sebebim Imannuel kant ın kitabına ithafen siz başka birşeyde diyebilirsiniz".  Eger insan saf aklı ile düşünsel süreçleri bulundurmasa bilincinde uygarlıgından söz edemezdi. Biz uygarlıga erişmek için çeşitli yollardan geçtik dinler savaşlar hastalıklar kıtlıklar ve nice acı tatlı geçmiş olaylar. Ama şurası kesindir ki insanın şuan insandan başka bir dayanak noktası bulunmamaktadır.

İnsan aklı toplumsallaştı modernite ile birlikte bu ise bilinç düzeyimizi düşürdü. Şu çaglarda insanın bireysel hayatına bakabilmesi kendi iç serüvenlerine atılabilmesi gerçekten çok zorlaştı ancak şurasıda bir kesinki kütüphaneler ve egitim kurumları o kurumları oluşturan kişilerde daha sistematize hareket ediyor. 

Ögrenme böyleyken büyük oranda dış dünyadan kaynaklı hale geldi ancak bu bilgiler çok fazla bizim neye ihtiyacımız oldugunu bile bilemiyoruz Neyi ögrenecegiz en çok merak ettiklerimiz nelerdir vs daha fazla bilgi var. 

Günümüzde bilgi güç diye algılanıyor dogrudur ama silahlar oldugu sürece nekadar güçlüdür bilge zorbaya karşı burası şüpheli Neyse konumuza dönelim.

-  İnsan Aklının Sınırları Nerde Başlar Ve Nerede Biter ?

insan öncelikle kendisi üzerine düşünmeye başladıgında bişeylerin farkına varır geçmiş ve gelecek yaşam bir tahayyüle deger ise o zamana kadar bişeyler biriktirilmiştir. Asıl konu bu tohumların zihinsel yaşama nasıl ekildigidir Demin dedigimizgibi ekilirse sizden iyi bir Edebiyat ögretmeni olur ama asla siz bir yazar olamazsınız nedenmi çünkü düşünme yetenegi bulunmayan bir insandan yaratıcı faliyetler bekleyemezsiniz.

Bişeyleri anlamalıyız günün ne getirip dünün ne götürdügünü bizden insanlıkdan asırlardan zamanı geçin çünkü zaman aslında ilizondur asıl konu varolmayanı yoklu düşünüp onu anlamaya çalışmak digerlerinin üzerine hiçirşey söylemedigi düşünceleri ortaya atıp onların üzerine kavramsal ve somut yapısal varlık inşa edebilmektir. İnsan burada kendisini inşa eder hergünde.

Yapmaya başlarız hayatın bir saniyesinin bile degerli oldugunu vazgeçilmez oldugunu anlarız. Gelecekte belki asırlar sonra bize karşılıgı olacak olan bir ugraş ediniriz. bu ugraş bizim üç günlük yaşamımıza bir deger katıp katmaması hiç önemli degildir.çünkü büyük etkisi olacak her yol alım bireyselden toplumsala yönelecektir. 

Yaşlılık gelir sonunda insana ve artık ögrendiklerini yorumlama zamanı diye konuşur yazarsın egerki yorumlayacak ve hergün üzerine yeniden düşünmeye deger fikirler oluşturmuşsan sagıdeger biri olacak kendi köşende huzurla hayatın sonbaharını beklersin yok eger herkes gibi "ki herkes farklıdır ama farkında degildir" olursak muhtemelen sonbaharda düşen bir yaprak taneside biz oluruz.

Devamını oku

Özgürlük arayışları

  Hiç yorum yok
Mart 25, 2021




Özgürlük arayışları

Başlamadan önce şu sözü tekrar etmek istiyorum düşüncelerin dünyayı degiştirebilecegini biliyoruz.

şimdi konumuza gelelim özgürlük arayışları 

Neden özgürlügü önemseriz yada ona neden ihtiyaç duyarız sürekli onun peşinde koşarız hiç düşündünüzmü.

Bir kelime olarak degil ama hayatın bir parçası olarak her an düşündügünüze eminim misalen neden biz bir ev alırız tabiki başkalarının evinde oturarak sürekli ödedigimiz o kiradan kurtulmak için yada bir meslegimiz var neden ölene kadar bize o işi ögreten kişinin yanında kalmayız tabiki onların agladıkları bizim için yeterli gelmez ve biz çogu zaman yeni şeyler ararız buldugumuz şey iyi yada kötü hiçbir önemi yoktur hayat biizim için bir yoldur ve bizi en mutlu eden o yolda ilerlemektir.

Zaman geçer insan dogar büyür yaşlanır tıpkı diger canlılar gibi bazı aşamalar geçirir çocuklukda hayatı ebebeyinlerimizle hatta bizim hayatımızı devam ettirmemizi sagladıkları için ömrümüzün büyük bir kısmında onlara şükranlarımızı sunarız ama onların inançlarını egitim seviylerini düşünce duygu davranış aile gibi degerlerini direk kabul etmeyiz çünkü biz artık genç olmuşuzdur ve dünyayı tanımaya başlamışızdır karşılaştıgımız kültürler insanlar olaylar bilincimize etki eder dogal akıl sahipleri olarak işte bu bizi düşündürür.

Dogru nedir hakikat neye denir aranmalı ölüm ve yaşam sorgulanır sonsuzluk ve şuandalık sorgulanır hatta bazı teori ve tezlere ulaşılır bunlar kişinin yaşamını degerli kılan işerdir ancak biz burada bunların temelinde yatan şeyin insanın bilinçsel özgürlügünü aradıgını kanıt olarak sunuyorum 

Başkalarının aklıyla düşünmek ne ifade eder. Mesela okumak dinlemek izlemek ögrenmek başkalarının aklıyla düşünmek degilmidir bunların nereden ve ne şekilde kaynaklandıgının hiçbir önemi yoktur o an akla uygun gözüken küçük bilgi kırıntılarıyla süslenmiş o küme bizim için başka şeydir ve bilincimizi şekillendirmiştir.

Bu hem iyi bir şeydir hem kötü daha sonra deginecegim

Tamam insan insanla yaşar ve gelişir ama dışardan gelen herşey dışarıya aittir ve bize yabancıdır aynı şekilde bizi de yabancılaştırır. O halde biz kendi bilincimizi inşa etmeliyiz bunun için nasıl bir yol izleyecegiz ? 

A tanrının yolu inanç aklın devre dışı bırakılması

B Tefekkür ve bitmeyen bir hakikati arama yolculugu

bazen bu ikisi birleşir a ile başlayan b yi bulur b ile başlayan a yı bulur ancak aklın eleştirinin ve mantıgın yolculugu çogu zaman inanç ve dogmalarla karşılaştıgı yere kadardır. 

Dinlerin çogu inanılmayı ve itaat edilmeyi ister aklın sınırı oldugu ve bu sebeple insanı hakiki gerçege ulaştıramayacagı varsayar. Ama insanın içinde tinsel bir yaratım vardır ve bu nedensellikler ile ortaya çıkmıştır der. Hatta bu tinsel varlıgın evreni kuşatan o ruhun bir parçası oldugunu bu sebeplede insanın ve doganın maddi varlıgından daha önce geldigi savı ortaya atılır. Alın size bir orta çag skolastiginin fikirleri ve bin yıllık karanlıgın sebebi.

Devam edelim. Tefekkür yani düşünme insanın kelimeler olmadan neyi aradıgını bilmeden birşeyler tahayyül etmesi ilham ve hayal ile birşeyler görmesi ve bunlardan da bilgi çıkarımı yapması ancak bu bilgi ne kadar akla yatkındır. Evet mucizevi birşeydir çünkü kendiliginden olur ancak daha önce biz insanın etrafından etkilendigini bununda bilinçsizce gerçekleştigini söylememişmiydik. İşte bu saf aklın tefekkür ile yanılabileceginin belirtisi üstelik entellektüelite ile beslenmeyen bir bilgi ancak proletaryaya umut oldugu sürece bir devrim gerçekleştirebilir.

Soracaksınız özgürlük arayışıyla tefekkürün ve inancın baglantısı var şöyleki neden çogu peygamber ve büyük filozoflar fakirdir yada aklın bedenin ve kendi zamanının çok çok ötesine geçtiginde yaşama ve kendi sınırlılıgına baş kaldırdıgını burada bariz bir şekilde görürüz. 

Aslında bu başkaldırıdır insanı özgürlügü aramaya yönelten 

Kişi önce bilincini özgürleştirmelidir sonra yaşamını mana olmadan maddenin hiçbir önemi kalmaz..

Okunan kitaplar bize ortak kültürün malı olarak gelir geçmiş çaglardaki üstün zekaların tefekkür ve bilgilerinin kırıntılarıdır çünkü o kadar çagda o kadar çevirilmiş kısaltılmış sadeleştirilmiştirki onların düşüncelerinde toz taneleri kalmıştır ancak bu toz taneleri tohum niteigi taşır aslında her kitap bir fidandır zamanla insan o kadar ögrenirki bir orman içinde kendi ekolojisini kurar.

Burasıda bize uygarlıkların öncelikle akıl ve bilgi eksenli daha sonrada duygu ve inanç eksenli geliştiginin kanıtıdır.

Günümüzde hayatta kalmak yaşamak bir kişinin kendi özgürlügünü kazanması zor hatta bunun için ömrünü bile harcıyor atalardan dogmak insanın gelecek yarım asrının şekillendiricisi bunada en bariz bir afrikada dogmuş çocukla bir finlandiyada dogmuş çocugun egitim görgü kültür ve dünyaya bakışını örnek verebiliriz. Sizce hangisinin insanlıga katkısı daha fazla olcaktır. yada olma ihtimali vardır. 

Ancak başında neden biz önce kişinin bi,linci özgürleşmeli dedi işte tam da bu farkları ortadan kaldırmak için. Hayat seçimlerden ibarettir ve biz seçim yapabiliyorsak irademiz var demektir irademizde özgürlügümüzün en büyük kanıtıdır. Bşkalarının aklıyla düşünmek başkalarının ekmegini yemek başkalarının gözüyle dünyanın güzelliklerini seyretmek göremiyorsakda buna kaderimiz deyip kendimizi suçlamak bizim yapacagımız şey olacak bütün bunlardan vazgeçeriz çünkü birşeyi kazanmak sizi sevindirir yaşamınızı kolaylaştırır ancak insanı asıl olgunlaştıran kayıptır esasen eskiler birazda büyüzden demişdir kaybedelim çünkü kaybettikçe özgürleşiriz diye. 

İyi de insan herşeyini yitirecek kadar cesur degilki bu modern çagın bir parçasıyız bu hayatımızı kolaylaştırdıgı gibi bizi de kendisine baglı bir köle haline getiriyor Şunu biliyoruz köleler kendi başlarına düşünemez karar verip uygulşayamaz onlar için herzaman birileri bişeyler planlamıştır. İşte ben burada insanın kendi efendisi ve kendi kölesi olmasını söylerim. Neitzche derki kendisine itaat etmeyen emredilmeye mahkumdur. Çünkü tembel kişi daima başkalarına baglı yaşayacaktır.

bilginin kolayı yiyecegin kolayı ulaşımın kolayı her an elinin altında ama ne kadar kalıcı bi düşündükmü.

En iyisi biraz düşünemlim ve sorgulayalım ne demişdti o ihtiyar sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya degmez:

evet bişeyler oldu ama kesinlikle çok az şey degişti.

Devamını oku

yaşam bilgeligi üzerine

  Hiç yorum yok
Şubat 19, 2021


yaşam bilgeligi üzerine

Bilgili insan kimdir ?

Bilgili olmanın sınırları nerede başlar ?

Gerçek bilgi nedir ?

Hangi kriterlerden sonra kişiye bilgili denir ?

1- bilgiyi arayan bilgiyi asla bulamayan ama edindigi tecrübeler ve epistomolojik kazanımları sayesinde iyi ve kötü ayrımını yapabilme yetisi kazanmış bu sebeplede gerçek dedigimiz hakikat edinimini kazanmış kişi biligi kategorisinde bulunur. Aslında insan her zaman bilmediginden sorumludur çünkü aklın eristigi noktaya kadar kişinin ufku büyüktür ancak duyular sınırlıdır ve o sınırın ötesini aşmak için ya toplumsal aklı kullanır bunu kullanması için yine toplumun içinde topluma hizmet etmiş olması gerekir yada uzun süreli içe dönüşle kazandıgı bir içe dönük bilgi kazanır bunun adı ise fikir ehli denir. Bilgi ehli entellektüeldir yani oturup kalkmasını insan içinde yaşamasını bildikleri için genelde insanlara yol gösterici olarak iyi yerlerde bulunurlar. fikir ehli ise düşünce ehlidir toplumdab bagımsız yaşamaları ve varlıga bakış şekilleri ile gerçegi uzlette ararlar sözleri ve düşünceleri ile diger insanlardan ayrıldıkları gibi derin ve kazanılması güç sözlerle yarına kalıcılıkları daha fazladır.

2- Eski tasavvufçular yani islam entellektüelleri bilgi hayretle başlar hikmetle tamamlanır demiştir, buna biraz açıklık getirecek olursak şöyle deriz. insan ömrü dışında yalnızca zihni soyutlamasının erişebilecegi ölçüde kazanım sahibidir. mekan ve zaman ikiligi insanın bakışını sınırlar ancak zihnin sınırı yoktu bu sebeplede kişi  görmeye başladıgı zaman varlık bilim onu şaşırtmaya başlar. Her görünen her işitilen aslında bir sırdır kişiye görmeye başladıgında en sıradan oluşlar bile ardında devasa bir hikmet barındırır. 

3-Herşşeyin bilgisini kazanmak mümkün degildir ama bişeyler bilmek mümkünsede bize en gerekli olanları ögrenmek en önemli olandır o halde nasıl karar verecegiz gerçek bilginin ne olduguna bunun için bazı kriterler belirlememiz gerekiyor.

-Gerçek bilgi zamanın ve mekanın ötesinde olmalı yada bu ikisine yeni bir sınır belirlemeli

-Yarına kalıcılıgı olmalı bunun içinde insan aklına hizmet ettigi gibi insan yaşamına güç kazandırmalı.

-Özgün ve bireysel olmalı daha önce söylenmiş olanı tekrar etmek yalnızca kelime israfından başka birşey degildir kavrayış, düşünce, hafıza ve uygulama olarak en önemli kriterde budur.

-kendi eksikligini kendi tamamlamalı bunun araçlarını kendi bünyesinde taşımalıdır aksi halde kurulan bilgi kolayca yıkılacaktır bunun olmaması için düşünce sistematigi oluşturulurken en akıllıca olanı düzenli ve her noktası bilinen bilgi ortaya atılmalı ki o bizi tekrar eden hakikatçiler bizden sonra ortaya attıkları bilgide bizim bilgimizden yola çıkarak sonuca varabilsin.

4- Aslında bilmiyorum daha dogrusu soktatesin sözünü tekrar edelim bildigim tek şey hiçbirşey bilmedigimdir diyebilen insan gerçek bilgedir. sokakta yada toplum arasında gördügünüz bilgisiz insanlarla karıştırmayın onlarda bilgisizdir ama onların zihin yetileri neyi bilmediklerinden habersizdir. Az da olsa neyi bilmediginin farkında olan ve neler ögrenebilecegini aklı bir tasavvurunu oluşturabilen kişi bilgelik yollarında küçük adımlar atmaya başlamıştır. Misalen degerli ziynetler vcarlıgının yada degerinin farkındamıdır degidir ama onları herkes önemser işte bilge kişide böyledir ögretileri düşünceleri anlatıları ve anladıklarıyla etrafındaki kişilere ışık saçar bu sayede o insanlar onun bildigini bilir ancak o kişi kendisinin neyi bildigini bilmez egerki biliyorum deseydi o zaman kendisini ögrenmeye kapatacak ve karanlıı aydınlatan ışıgı södügü için diger aydınlıkların arasında karanlıgın sınrında öylece kalacaktır.

Gerçektende dünyada anlamı oluşturan sayılı kişiler oldugu için insan medeniyeti bu seviyeye ulaşmıştır. teodikenin kaybolacagı kesindir ancak hikem ul ılmiye nin kalıcılıgı ise düne dair sözlerin derlenmesi ve daha gür sesle dile getirilmesi ile mümkündür.

özgür aydın ve çagdaş yarınlara...

Devamını oku

Herkesin bildigi ama önemsemedigi o gerçek

  Hiç yorum yok
Şubat 06, 2021

 Evet ölümden bahsediyorum dogumdan sonra yolun sonu olarak gözüken ölümden korktugumuz alıştıgımız hayatın bir parçası yada hayatı anlamlandıran şey olarak degerlendirdigimiz ama kısıtlı olan zamanımızın tadını çıkarmak için bir kenara attıgımız ölüm düşüncesinden.

Yunus Emre ölen hayvan imiş aşıklar ölmez der aşkın ne oldugunu tanımlamaya gelince softalıga vurur işi dergah şeyh yol gösterici maneviyatlarda arar gerçekte aşık olunması gereken şeyi. 

Bir digeri olan Mevlana da şöyle demiş ölmeden önce ölenlergerçek yaşayanlardır aslında der

Bu ve bunu gibi sözler bizlere küçük ama önemli ögütler verir isterseniz ilkinden başlayalım

Beden ölür ve ölmeyede mahkumdur hatta diger canlılardan hiçbir farkı yoktu ona binek benzetmesi yapılır aşka gelince insan birçok şeye aşık olabilir ama bir tekinde karar kılar çünkü o akla ve kalbe en dogru gelen budur bazıları kadını sever bazıları tanrıyı bazılarıda malı mülkü kalıcı olmalıdı ve bizim aşık oldugumuzda bizi kalıcı yapmalı diyerek soyut bir sonsuzlukla bunu ararlar farabinin tanımladıgı tanrı tanımında evrenin bilinci onu kuşatmış ama müdahale etmeyen bir varlıkdan söz eder kendisinden gelen ruhun yani aklın yine kendisine dönecegini söyledigi için hristiyan inancını beslemiştir. Halbuki dervişler ve filozoflar kendilerince böyle anlamlar ürettikleri halde evlenirler ve mal mülk de edinirler. Ölümsüzlügü arar her insan der yunus emrenin sözü aynı zamanda buna ulaşmak için hayvanilikden kurtulmak ve içgüdülerin esaretini bilincin aşması gerekir diyerek bu görüşünü nesnelleştirir. çünkü o vaat edilen ölümsüzlüge özgür bir ruh kavuşabilecektir ancak bunun yoluda eski alışkanlıkları terkederek diye yol gösterir. durmaz ve şunu tekrar eder dünya ve ömür bir hayale aldanmaktan başka birşey degildir gerçek ölümsüzlükde uçup bir yerlere gitmekte de degildir bizi ise yalnızca bizim gibiler anlar der ve yazdıklarıyla söyledikleriyle yaşadıklarıyla nesilden nesile aktarılan bilgisi aslında gerçekte onu ölümsüz yapmış olan tek şeydir denilir. Buradan şunu anlıyoruz bir kez daha gerçek bilgi insana ölümsüzlügün kapılarını aralar.

Bir diger ise ölmeden önce ölmek daha dogrusu bilincin intihar etmesi bedenen yaşamak ama ölümün her an yanıbaşımızda oldugunu hatırlayarak hayatı daha derin ve insanca yaşamayı ögrenmekdiye devam eder. hatta mesnevide şunu der balıkçılar aga takılan balıkları tekneye dktüklerinde cansız balıkları geri denize atarlarmış bir balıgın öylece yerde durdugunu görünce alıp denize geri bırakmışlar işte insan da bu şekilde gerçek yaşamı tadabilir diyerek hikayesini tamamlar ama şunu demekden de geri kalmaz onun soyutlaması ölmeden önce ölünüz ancak özgürlügünüzden sonra gerçek yaşamda yine kendi yolunuzu kendiniz bulacaksınızdır işte tam bir özgürlügün yani artık ölümün bile gerçegini bilen kişinin iyi ve kötüye karar vermede ne denli ölçülü ve aşırı olacagı artık tamamen kendi elindedir. 


Birinci buyrukda ilmin önemini ikinci buyrukda ise irfanın önemini vurgular ilki sonuç cümlesiyken ikincisi aşama cümlesidir.Hayata kendi açısıyla bakabilen bunu görebilmek içinde kendisinden öncekilerin anlattıklarını dinlemiş kimseler pek tabi kendi masallarını yazabilir çünkü masal yazmak aynı zamanda bir yaşam biçimi kurgulamak demektirde her insanın kendine yaptıgı gibi.

Devamını oku

Entellektuelizm ve sivil aristokrasi

  Hiç yorum yok
Şubat 05, 2021

 baslamadan once bir soru insan entellektuelmi dogar yoksa entellektuelmi olur ? Bu soruya yazinin sonunda cevap verecegiz


Herkesin bildigi gibi hickimse esit srtlar altinda dogmaz vr herkes sasirtici bir sekilde herbireyin bir hayati oldugunu sanar kaliblasmis ogretiler bizi is okul ev aile gibi kurumsal mekanizmalarla tanimlanmamiza sebep olur oysa bunlar sadece bizim ihtiyac duydugumuz ekmek yada kagit gibi nesnel seylerdir sadece biz onlara daha soyut derinlikler yukleriz ailemizde ask olur isimize sevgiyle bagliyizdir okulumuzdan memnunuzdur isler yolunda gittiginde hicbirzaman sorun olmaz anca biseylerin ters gitme ihtimali herzaman vardir ve insani en cok urkutende budur aslinda bizi urkutsn sey bizi giderek daha da zayif ve toplum icinde bir siradan birey haline getirir evet toplumu bir makineye benzetirsek her insanda zamanla kucuk bir carkdan farksiz duruma getirilir 

Diyeceksinizki bu konjnun ne alakasi var soyleyelim ensan aslinda entellektuel dogmaz entellektuel olur cunku gencligi ucsuz bucaksiz bir deniz gibi dusunursek yasarken her insanin o denizde ihtiyac duyacagi haritalar olacakdir eger insan kendi gemisinin kaptaniysa ki biz bua ozgur bilinc diyoruz o zaman haritalara yani kitaplara cok fazla ihtiyaci olacakdir eger bir yere ulasma gayesi varsa o yol gosterici haritalarla ulasir bir hedefi yoksada duya cok buyukdur ve gezdikce yeni yerler kesfeder iste okumayi boyle hayal edebilirizde.

Bildigim kadariyla Albert Camus un anne babasi okuma yazma dahi blmiyormus ancak kendisi nobel odul kazandi ve genc yasta ölmesine ragmen ici pekde bos olmayan bazi kitaplar yazdi ayni ssekilde eski zaanin ogreticilerinden platonda o kadar zeki biri degildi ama bu yola adim atmisdi zaten sokratesle bu sayede bugunku universiteler var.


Hickimse dogustan biseyler getiremez herkes esit sartlar altinda dogmadigi gibi esitte yasamaz eger bilerek ve isteyeek esit yasasaydik o zaman dumya belki daha iyi olurdu ama ozgurlukden soz edilemezdi bu fark bizi entellektueligin en onemli kazanimcisi haline getiriyor kolayca marketlere bakkallara girebilirsiniz ama biseyler almak icin bir bedel odersiniz ama kutuphaneler icin ayni durum gecerli degildir isterseniz orada okur istersenizde yaniniza alir kitabi okursunuz ne farki var diyebilirsiniz soyleki marketten aldiklariniz karninizi doyurur kutuphaneden aldiklariniz aklinizi soylede diyebilirsiniz cok okuyorum ama cogunu unutuyorum bu gayet normal bir hafta once ayni gun ayni saatte ne yapdiginizi da hatirlamiyorsunuz ama sizi bugune getiren saniye saniye yasadiginiz kisiliginiz iste iyi yada kotu sizin secilerinizle sekillenen bilgi dagarciginiz okuma kulturunuz sizin entellektuel degerinizi ve kisiliginizi belirleyecekdir.


Gelelim sivil aristokrasiye bu konuyu neden burada isliyoruz diye sorarsaniz bildiginizi varsayiyorum aristokrasi okumus yazmis egitimli kisiler sinifinin yonetimde soz sahibi olmasi demek acak bu durumun siyasetle bir ilgisi yok daha cok toplum yapisiyla alakasi var çünkü biz insanlar toplumla beraber sekillenen canlilariz aksi durumda sanirim mayurunun biraz ileri versiyonu olurduk iste okumus yazmis dusunen yani entel dedigimiz bir kisi yada toplum grubunun ortaya cikmasi bu grubun cogunlukla yalnizligi istemesi bazende dusuncelerini paylasip bol bol muhabbet edebilecegi bir gruba ihtiyaci olusturmus buna da toplum icindeki sivil aristokrasi adini vermis oluyoruz. 

Gelelim esas konuya ilber ortayliya kstilmiyorum onun aksine ben insanin dogustan gelmeyen aileden vr cevreden bagimsiz bilincsel bir entellektuelizi savunuyorum hem ahlaki hem bilgi ve zeka bakimindan insanlar hergun her saniye kendisini gelistirebilir bunun yaslada alakasi yokdur yasamla yani iradeyle bir alakasi vardir belki yasam caglari farklidir belkide torunlarimizin torulari bircok seye erismede bilim ve teknoloji sayesinde bizden daha ust bir noktada olacaklardir anca bu ust notays erismeleri icin gene bizim biraktigimiz fikirlere yasam deneyimlerine hatalsrimiza ve hyatta cikardigimiz anlamlara ihtiyac duyacaklardir. Iste bu sebepten omrun her gunu degerlidir ve her yeni gunde yeni hayatlar bekler bizi.


Son olaraksa sunu soyleyelim düne dair sözler söylendi şimdi yei şeyler söylemek lazım csncsgzim.

Devamını oku

Evreni yeniden tasavvur etmeliyiz ?

  Hiç yorum yok
Şubat 03, 2021

 Evreni yeniden tasavvur etmeliyiz ?



Bilinen gerçeklier bize asla yeterli gelmeyecek kabul edilen her yeni görüş her yeni fikir bilgi zamanı geldiginde eskiyecek onların ögretileri bize yetmeycek bizimde kendimizce yeni yasalara ve yeni ögretilere ihtiyacımız var başkasının aklının içindeki evrende yaşamak bizi asla özgür yapmaz.

O yasaklanmış bilgi agacından korkusuzca canımızın istedigi meyveyi yiyecegiz üstelik ne şeytanı suçlayacagız nede havvaların vesveselerine kanacagız kendi suçumuzu işleyip cezasını yine kendimiz çekecegiz, bedeli agır olacak bizi rahat yurdumuzdan sürecekler dogruları söyledigimiz her sürede belki dışlanacagız belki aşagılanacagız ama asla kendimiz olmakdan dogru bildiklerimizi dile getirmekten geri durmayacagız.

 Kendi evrenimizi uzayımızı yaratacagız gerekirse tanrının aklına dokunacagız ama asla geri adım atmayacagız. Çünkü onlar bizi bu işe yönelttiler çünkü her yasak kendi isyancısını yaratırdı isyan ile direnip kendi özgürlügümüzü kazanacagız hayatın ve insanların barbarlıgına karşı sonunda o kazandıgımız onların gözünde küçümsenen özgürlügümüz bizim gelişimimizin kapılarını aralayacak, işte biz böyle onların ötesine geçecegiz.

Yolumuz zorlu taşlar ve dikenlerle dolu ama yılmayacagız ve yere düşmeyecegiz dinlenmek için bile hedefimizden şaşıp etrafımıza bakmayacagız. Onların tasarladıgı gelecek haksızlıklar ve adaletsizliklerle gerçekleşiyor anlattıkları her masalın bedelini başkaları ödüyor kendileriyse özenilerek ilahlandırılmış aşagılık maymunların ta kendisi halini alıyor. Bizim gelecegimizi başkası yaşamamalı, biz başkalarının gelecegi için yaşamamalıyoz

O halde biz nasıl kendi hayal ettigimiz gelecegi yaşayacagız...

Devamını oku

yaşama arzusu

  Hiç yorum yok
Şubat 01, 2021

 hayata baglanma ve hevesler



Bırakmadılar yaşayalım diye bir video vardı youtube da epeyde izlenmişti adamın 34 yıllık hapis hayatından sonra dışarıda karşılaştıgı zorlukları ve içerde yaşadıklarını anlatıyordu belki de en çok izlenler arasında yer almıştı. Benzer şekilde Esaretin bedeli, yüz yıllık yalnızlık kitabı hatta 12 yıllık esaret isimli filmler çıkdıgı zamandan buyana en çok izlenen filmler arasında yer almıştır. Buralarda anlatılmak istenen şey temelde insanın yaşadıgı hayatın ne kadar iç karartıcı ve sınırlayıcı oldugu bu durumdan ise küçük bir kırılmanın sonucu daha da kötüye gitmesini konu alır. 

Kahramanlar ya hapse girer ya köle olur yada zor işlerde çalıştırılır buralarda hayatın gerçekleriyle yüzleşen kahraman artık o sınırları birazda olsun aşmanın o kadar da kötü olmadıgını anlar ve kendi için kurtuluş yolları arar. Bazen zengin olur bazen saygın biri olur bazende sadece hayal ettigi huzurlu yerlere ulaşır. 

Başından sonuna kadar bu tür eserler her insanın içinde bulundugu durumu yansıtma ve seyirciye bir pencere aralayarak sanatın ve hissedebilmenin dünyayı degiştirebilecegini anlatmaya çalışır. 

Basit bir örnekten gidersek cogumuz ikinci dünya savaşının ne kadar kötü oldugunu biliriz bu konuda da filmler yapıldı defalarca izlenecek okunacak eserler bunlarda gerçegi yansıtması insanların aynı hataya düşmemesi için bilinçlendirmeyi hedefler çoguda bunu başarmışlardırda ancak şöyle bir bakarsanız kim başlatmıştı ikinci dünya savaşını Hitler tek başına bunu başarabilirmiydi "asla", bukadar ileriye gitmesinin tek sebebi savaş suçlusu olarak dışlanan halkın artık bu eziyetten kurtulma istegiydi sonucunda 70 milyon insanın bir ahmagın yüzünden ölmsine sebep oldu yani insanlar kendi hayallerinin peşinden gittiler başarısız oldular bedeli agır geldi direndiler olmadı karşı geldiler sonucunda gene yenildiler ama en sonunda uzlaşma yolunu seçerek o sıradan hayatlarına geri döndüler.

İnsanın yaşama istegi de böyledir sonuçta bir ülke de insanlardan oluşur çogu kişi gençlik yıllarında hayaller kurar zenginlik başarı ünvan aile huzur sevgi daha fazlası belki hayallerinin peşinden gitme istikrarını gösteren kişiler belirli yerlere gelir kimileri hiç ugraşmadan kolay yolu seçer vazgeçer kimi insanlarda hergün büyük hayaller kurar ama günün sonunda başaramaz başka birgün tekrar dener gene olmaz belkien sonunda olmayacagını anlayıp kendisi için en dogru olanın ne oldugunu düşünmeye başla aslında farkettigi şey onun inancıdır.

İnsanın kendisine olan inancı olmadıgında asla kendisini farkedemez kendisini farketmeyenide toplum farketmez. Kişisel gelişimcilere neden ihtiyaç vardır işte tamda bu sebepten dış dünyda olan makamınız mevkiniz sizin o kurumla olan bagınız dogrultusundadır ne sizin içsel yaşamınız fikirleriniz orayı baglar nede onlarınki sizi baglar işte tam bu sebepten bıkkınlık ve kaçış istegi uyanır içimizde.

Bu saçma dünyadan kurtulmalı ve huzurun bulundugu yere gitmeli ama neresi orası herkesin huzurdan anladıgı ve yaşama bakış şekli farklıdır işte tam bu sebepten her kurtuluş kendine hastır.

Bazıları savaşarak kurtulur bazıları aklını kullanarak bazıları direnerek bazılarıda kaçarak bunların arasınta en tembeli aklını kullanmaktır ama en kalıcı olanı da odur.

Emekli olunca hayal ettigimiz o yazlık, yaz gelince gidilecek olan o deniz kenarı, haftasonu olunca buluşulacak o arkadaşlar hep bi ertelenmişlikle karşılaşıyoruz bizi hayattan sogutan bir diger etmende bu işte içinden geldigi gibi yaşamak şimdide bulunmak yerine her işimizi ertelenmişliklere bırakıyoruz. Mutluluk uzak hayat yakın sanki.

Size bir soru hayat günleriniz için planlı olmakmı daha iyidir yoksa rasgelelikmi ?

her ikisininde kendisine göre avantajları ve dezavantajları bulunuyor. kimsenin saatlerinin günlerinin tekrarı yok kısıtlı bir zamanı sanki hep bizim olacakmış gibi yaşıyoruz zamanı hoyratça savuruyoruz yada bazı iş ve oluşların peşinde harcayıp gidiyoruz, karşılıgında ne alıyoruz hayattan.

Bilmiyorum her an her saniye hayatın bize ne getirip bizden neler götürecegini hiçbirimiz bilmiyoruz bazı hayaller kuruyor onlara inanıyor planlıyor çabalıyor başarılı yada başarısız oluyor her yol her hayal sonucunda bir hiçlige çıkıyor bir odada bir koridorda bir durakta bir iş yerinde bir okulda ansızın bastırıyor içimizdeki o kurtulma ve yaşama istegi sonda hemen ertelenmişlik yetişiyor mantıgın ipi bizi kaybetmekden korudugu gibi yeni maceralar keşfetmekten alıyoyuyor.

 Yokmu yaşama hevesinin bir ölçüsü uyandıgımızda zamanın hesabını yapmadan günün kazancına sevinecegimiz ikinci bir yaşamımız galiba yok... Herhalde anılar bir dükkan gibi bizim ömrümüzü işgal ediyor nekadar çok şey yaşarsak bir günümüzde o gün o kadar huzurlu ve unutulmaz oluyor elbette hergünü kazançlı bitiremeyiz ama bütün bir yılıda kaybettik diyemeyiz neyseki sıkılmak gibi bir özelligimiz var.

Bize iyi gibi görünen şeylerden bıkmak aslından onun alternatifi olanın zıttıgının bir sonuca baglanmış olması ay boyu çalış ay sonu maaşını al eger başında alırsa seni o işyerinde durmaya karakterinden başka ne motive edecek.

Kesinlikle dostoyevskinin dedigi şeyi gene tekrar edecegim hayatı renklendiren şey amaçlardır sonuçlarsa sadece başka bir amaca açıldıgında insanı hayata baglar aski tadirde neyin sonucu bizi mutlu ederki.

Devamını oku

Hayalet şehir

  Hiç yorum yok
Ocak 28, 2021

 Hayalet şehir (yeni bir öykü)



Tarihin bilinmeyen bir zaman kesitinde küçük bir kasabada insanlar hergünkü sıradan yaşamlarına devam ederlerdi, sabah kalkıp işlerine akşam eve gelip tekrar ertesi günün benzer şekilde devam etmesi için sürekli dönüp duruyorlardı. Yaz mevsiminde ekilen bugdaylar, arpalar, tahıllar kış mevsiminde çokdan hasat edilmiş ve stogu yapılmış onlarla 4 ay gibi uzun bir süreyi geçiriyorlardu. Bu dört ayda erkekler kahvede kadınlar birbirlerinin evinde oturuyor sürekli konuşacak meşgul olacak bir iş ugraş buluyorlardı.

Günler yıllar böyle devam edip gitti tam 20 yıl boyunca bu tekdüze döngü devam etti içlerinden bu sıradanlıkdan bıkanlar bırakıp şehirlere göç ettiysede çogunluk gene devam ediyordu sıradan ve sıkılgan hayatlarına bazen dünyanın küre şeklinde oldugunu söyleyenler olduysa da çogunlugu gökyüzüne bile bakmaktan aciz olduukları için laf arasında geçiştirip gidiliyordu.

29 yılın sonunda küçük bir grup arkadaş aynı yılın ilbahar mevsiminde ellerinde sopalarla kırda koyun otlatırlarken uzaktan birsi onlara seslendi

Heey sşz koyunlarınızı derhal buradan çekin buraya tesis kuruluyor yoksa hayvanlarınız iş makineleri ile telef edilir.

Zayıf gelen sesi duymakta zorlanan iki arkadaş önce kulak kabarttılar ancak sonra biraz daha yaklaşma kararı alarak yanlarına gittiler baktılarki baretli iş kıyafetiyle sıradan bir işçi adam dedigi şeyleri tekrar etti ardından gördügünüz şu arazilerin çogu artık teknoloji bakanlıgı bünyesinde imar edildi bundan sonra buralara kimse giremeyecek dedi

Gençler baktı ne yapılacak buralara acaba ne tesisi yani

Hidroelektirk barajı yapılacak dedi 

iyi ama önceden bize de bişey söylenmesi gerekmezmiydi bunun için dedi kısa boylu arkadaşı 

adam baktı biraz durdu bizde ayrıntılarını bilmiyoruz hadi siz koyunlarınızı alın başka bir yerde otlatın dedi adam geri gitti ardından gençlerde koyunları toplayarak uzaklaştılar oradan.

zayıf ve kıvırcık saçlı olan uzun boylu arkadaşı çok merak etmişti iyi de bu köye dagın başına nasıl bir baraj yapılacakki etrafta zar zor akan bir dereden başka bişey yok hem onun akıntsısı bile kendisini zor taşıyor bunun için baraj ne için yapsınlarki dedi çok merak etmişti aradan iki gün geçtikden sonra dört arkadaş toplandılar

hasan ve halil necati ile hilmiye yaşadıkları durumu anlattılar hilmi 

iyide bunda merak edecek ne var artık her köyde oluyor böyle şeyler dedi

hasan baktı sanmıyorum arkadaşlar bence bu işin içinde biri iş var hem hatırlamıyormusunuz bir ay önce köyün üstünden bir yıldız kaymıştıda baya köye jandarmalar felan gelmişti. kesin bir iş var ama hadi hayırlısı diyelim

halil aslında hasan haklı geçen gün adama sordugumuzda biraz durdukdan sonra cevap verdi bı sıkıntı olmasa niye öyle yapsın adam.

necatı gülerek cevap verdi yok daha neler uzaylılar bizim kasabamızı fethetmeye geldiler bizimkilerde bu durumu taşıyamadıkları için incelemek için tesis kurdular saçmalamayalım arkadaşlar burası arizonadaki 56.bölgemi uzaylıları yakalayıp incelesinler.

necati baktı madem bu kadar iyi bi hayal gücün var gel,n cesaretiniz varsa gece gidelim beraber bakalım neymiş neciymiş bunlar dedi

...

Devamını oku

Yaşayan dünyanın hazineleri

  Hiç yorum yok
Ocak 26, 2021

Hayatının bir gerçeği : Değişim. Bazen elde olmayan sebeplerden dolayı… |  by M. Furkan Bakar | Türkçe Yayın | Medium

Yaşayan dünyanın hazineleri

 

Zaman neden vardır yada zaman gerçekten varmıdı eger varsa onu bizmi icat ettik yoksa bizden öncede o varmıydı, her insan zaman üzerine düşünmeyi yada konuşmayı sever ancak zaman insandan bagımsız hareket eden bir olgudur saatlerimiz takvimlerimiz güneşin ve yıldızların devinimlerini ölçerek oluşturdugumuz planlamaların basit araçlarıdır aslında 

kimse alarm kurmadan işine uyanmaz yada çok az kişi uyandıgında telefonuna yada saatine bakmadan önce pencereyi açıp gökyüzüne bakar. 

Neden insanlar zamanın önemini kavramaz?

çünkü gerçek degerin ne oldugunu bilmeyen her zihin o sandıgı şeyin gerçek bilgisine eremez.

Tutalımki kendinizi çok iyi bir bilim adamı yada ressam sanıyorsunuz ancak elle tutulur herhangi bir eserini yok ortada sadece tel adam bozması çizimleriniz sizin kendinizi picasso yada dali gibi hissettiriyor 

O zaman şunu düşünün bir kere o insanların çizdikleri resimler gerçekden güzel oldukları içinmi o insanlar ünlüler yoksa zamanında iyi resimler çizdikleri içinmi bugünkü konumlarındalar muhtemelen ikincisi.

Evet hepimizin zamanı kısıtlı ve o kısıtlı zamanda gelecege dair en kesin belirginligimiz ise yaptıgımız işlerde saklı kimse ölene kadar hep en iyisini yapamaz sonuçta biz bir makine degiliz sürekli aynı standartta bilgiler fikirler eserler üretemeyiz yada güncelleme atıp daa iyisini üretemeyiz.

Bir insan ancak kendisi istediginde tam bir yönelim kazanır eger bu yönelimi salt inançla yani degişmez inançla desteklenirse o zaman başarı elde edilir.

Birçok bilinçsiz kesim kaplumbaga gibi ilerledigi için başarılıdır ve kolay olan yolda budur ama çogumuz tembel oldugumu için hayatımızı degerli işlere degilde oyun ve eglenceye harcarız sistemin içerisinde bir çarksan yapacak çok işin olugunu sanarsın ancak birgün o toplum düzeni bozuldugunda bir makine için hayati deger taşıyan çarkın aslında o kadarda işe yaramadıgını anlarız  işte bu şekilde o degerli zamanın hesabı tutulmadan hayaller ve geçici ugraşlarla bir rüya gibi elimizden uçup gidişine üzülürüz.


Devamını oku

TÜRKİYEDE MÜZİK KÜLTÜRÜNÜN DEGİŞİMİ

  Hiç yorum yok
Aralık 05, 2020

 

İnsan ve Müzik – Maroon

Cumhurşyet ilk kuruldugu yıllar özellikle Mustafa Kemal in etkisiyle kurulan senfoni orkestraları halka klasik müzigi sevdirtmeye çalışmış bu sebeple Avrupa dan besteciler getirtilmişti Hatta Bugün bildigimiz Ordudaki ve Cumhurbaşkanlıgındaki orkestralar da onun eseridir. 

Bu ilk akım 1940 yılına kadar sürdü pek fazla kişiye yayılmasada bu müzik türü halk arasında eskiden beri yaygın olan aşıklık ve halk Trkileri dinlenmekteydi.

İlerleyen yıllarda özellikle Adnan Menderes in liberal politikaları halka dünyayı tanıttı ve o yıllarda özellikle iki dev isim olan CEM KARACA ve BARIŞ MANÇO Anadoluyu gezerek aşıklardan topladıkları eserlerle plaklar çıkarmış halka ciiiiddi müzik nedir sanatçılık nedir ögretmişlerdi 

Bu akımda 1960 dan 1970 yıllarına kadar sürmüş 

1970 den sonra ise Arabesk adlı Osmanlı Arap karışımı daha çok mızıka agırlıklı müzikler yaygınlaşmış bu akımsa bize ünlü üç baba ismi kazandırmıştır. Bu isimler bildiginizgibi ORHAN GENCEBAY, MÜSLÜM GÜRSES, FERDİ TAYFUR. olmuştu.

Akım 1990 yılından sonra etkisini yitirmeye başlamış gerek eski yetkin eserlerin çıkmayışı gerek halkın bu türe doyuşu biraz çıgırtkan yüksek volum lu müzige ihtiyaç duymuştur.

Bunun sonucunda ise Rock müzik yetişmiştir. Rock müzigin digerlerine göre sanatçı yelpazesi daha geniş skalaya ulaşmış Ayna MFÖ, Manga, Mor ve Ötesi, GRİPİN gibi grupları tanıtmış Teoman Murat Kekilli, Murat Gögebakan, gibi dev isimleri kazandırmış hatta Müslüm gürses bu degişimi farkedip teomanın şarkılarını söyledigi olmuştur.

2000 yılından sonra halk biraz gevşemiş olacakki biraz sözleri saçma cafcaflı kliplere arabalara kızlara ihtiyaç duymuş bu durumda bize Grup Vitamin, Linteki sarkıcı gruplarını bize tanıtmış.

Bu akım ise bize malum Tarkan,ismail yk gibi popçu kişilikleri kazandırmıştır.

VE GÜNÜMÜZDE

2010 yılından sonra ise insanlar bu laçkalıkdan bıkmış olacakki olmuşken sözleri bol olsun demiş birazda araya edebiyat katmak istenmiş dönem dizileri özellikle ADANALI ile bize cezayı tanıtmış merdiven altı sanatçıların bügün Tahta oturdugu SAGOPA KAJMER VE CEZA nın yer aldıgı Rep kültürünü tanıtmış bugün hala bu tür yaygın.

Hernekadar rep kültürü bugün yaygınlaşsada işin aslı Amerikadaki zencilerin müzigi olup bir nevi kendini anlatma yolu olmuş Bizde de Almanyada zulum gören kardeşlerimiz kendini 1980 li yıllarda bu türle anlatmış bugün bildigimiz KİLLA HAKAN bu akımın en önemli savunucularından olmuştur.

son olarak sizin gelecekde hangi tür müzikler dinleyecegimiz hakkında fikirleriniz olursa yorumlara yazabilirsiniz.

Devamını oku

iki ayrım

  Hiç yorum yok
Kasım 23, 2020

Azor Brand & People Solutions


iki ayrım

Başlamadan önce bir söz

Dünya üzerindeki asıl sorun insanların cahilligi degil bildiklerini sanmalarıdır.

Gerçek bilgi nedir neden bunun karşıtı cahilliktir?



Hepimiz bilirizki okumayan düşünemeyen sorgulamayan yada bunları yapamayan insanlardır toplum içindeki cahilin tanımı bilgisizle eşdegerdir. Ama cahil demek bilgisiz demek degildir ögrenmemiş olan yada ögretilmeyecek olandır.

Arapça kelimesine bakarsanız cahil ile cemel(deve) kelimesinin kökeninin benzer oldugunu göreceksiniz buradan şunu anlayabiliriz bilgisiz insanın taşıması gereken yükler herzaman olacaktır... bu yükler çogunlukla da toplumsal düzenin işleyişi için gereken uygulamaların yapılması yani işe gitme çocuk dogurma vb. aklınıza gelen herşeydir.

Nerde okudugumu hatırlamıyorum ama şöyle bir cümle kalmıştı aklımda "üzerine düşünülmesi gereken ne varsa en sıradan en normalidir düşünülmemiş olanı düşünmek kolaydır ama kalıcı degildir" diyordu. Buradan yola çıkarak bizde en normal insanı düşünelim bizi dünyaya getiren anne babalarımızı ailelerimizi ögretmenlerimizi yada sadece çarşıya çıktıgınızda yolda gördügünüz herhangi sıradan bir insanı Onların hayatları nasıl işliyor ?

ayrıntılı incelerseniz herkesin birbirinden farklı bir hayatı ve yaşam tarzı oldugunu anlarsınız, aynı şeyi dogaya baktıgınızda da görürsünüz bir agaç kült bir madde gibi orada durmasına ragmen her saniye biraz daha yaşlanmaktadır tıpkı insan gibi.

Bizi farklı yapan düşüncelerimiz ve duygularımızdır:

Herkes aynı şeyleri görür duyar ama herkesin aklında kalan o olayın farklı kısımlarıdır, herkes aynı kişiden aynı dersi alır ama herkes farklı şekilde dinlemiştir bu düşünce yapmızı oluşturur ve içerisinde önyargılarımız tecrübelerimiz sezgilerimiz benzeri olgları barındırır. 

Duygusal boyutta ise bizleri farklı yapan iki temel şey yetişme tarzımız ve karşılaştıgımız insanlardır kabul edersiniz ki kötü insanlar arasında yaşamış biri hiç aklını kullanamışça yani bir gün bişeylerin farkına varmamışsa iyi duygulşar geliştiremez. En basit haliyle aşk, sevgi vs iyidir ama karnımızı doyurmaz yada arkadaş çevremizi geliştirir yada iyi bir evliligimiz olmasını saglar

Şunu unutmayalım doga mantıksal işler.

bizler de onu anlamak ve onu kullanmak için mantıgımızı kullanmalıyız.

Bilimleri de işte tam bu sebepten ögrenmeliyiz.

Devamını oku

Yalnızlıgın bilinmeyen yüzü

  Hiç yorum yok
Kasım 08, 2020


 

yalnız kalmakla tekbaşına kalmak aynı şeymidir sizce ?

Günümüzde insanlar eskisi gibi yaşamıyor mesela bizler anne babamızdan tamamen farklı bir hayatımız olmasına ragmen ilerleyen yaşlarda onlara benziyoruz Hergün yeni etkilere maruz kalıyoruz aklımız her sanıye birşeyleri algılamak zorunda kalıyor. Zamanla biraz daha anlıyoruz yaşlandıgımızı.

iyi hoşda kardeşim bunun yalnızlıkla ne alakası var ?

kelimenin kökenine bakarsanız yalnızlıkla yaşamın ve yürümenın benzer kökenlerden geldigini anlarsınız yani insanlar bir ailede doga büyür gelişir ama bir süre sonra bu bize yetmemeye başlar yeni keşifler meraklar eglenceler isteriz hayattan çünkü biz yeniyizdir daha hayatta, hernekadar bir gün eskiyecek olsakda bütün bilgilerimiz ve deneyimlerimizle gençlikte hayatın en dinamik ve yeni zamanıyla karşı karşıya kalırız.

Bernart Russerl (avrupalı mantıkçı ve filozof)

Gençlere iki tavsiyede bulunmak istiyorum diyor

Birincisi entellektüel olarak her ne iş yaparlarsa yapsınlar gözlerini gerçeklere yummasınlar yani kendilerine yalan söylemesinler diyor.

İkincisi ise sevgi bilgecedir nefret ise aptalcadır zaman geçtikçe biririne daha yaklaşan bu toplumlarda birlikte yaşamak için varsak o halde niye birlikte ölmeyi kutsayalım.

https://www.youtube.com/watch?v=X8aS7NDOZCA

Konuşmanın tamamından şunu çıkartabiliriz aslında insan yaptıgı işi sevdigi ölçüde başarılı olur kimi zaman kendimizi kimi zamanda toplumsal olarak karşı deger görmek için övülmeye ihtiyac duyarız bunu da toplumun bizden sagladıgı fayda ölçüsünde insanlardan elde ederiz.

Buradan şunu anlayabiliriz İnsan yalnızlıgı sevebilir mi ?

aslında insan dogrudan yalnızlıgı sevemez çok fazla kalabalık içinde kalmış insanlarla bir arada bulunmuş biri yalnız kalmaya ihtiyacım var der. Bu ihtiyacını karşıladıgında ise tam bir yalnızlık degilde tek başınalık yaşamaya başlar çünkü asıl yalnızlık büyük  bir buhranın tetikledigi kendi kendinle kalma degil kendinle kaldıgında kendini egitebilme kendini yönlendirme yöçnetebilme yani kendini anlayabilmeyi gerektirir.

Günümüz teknoloji çagında sürekli içinde bulundugumu bu internet ortamı bizi daha çok topluma baglımlı hale getirmek için dizayn edilmiş gibi sanki degilmi. 

Aslında moderniteninn temelinde yalnızlık vardır en bilinen örnegi Tesla yada newton ne kadar sosyal insanlardı... işin yaratıcılık kısmı yani başlangıç kısmı tamemen bir kendi kendinle özdeşleşmenin sonucu olarak gelişiyor buda yalnızlıkta mümkün ama Modernitenin gelişmesi için Toplum gerekir

Hergün büyüyen ekonomimiz nufusumuz bilgimiz hayattan aldıgımız tad bile toplumla baglı hale getirilmiş durumda çünkü ikinci insan varsa toplum vardır ve toplumun oldugu yerde etkileşim oradanda süreklilik vardır.

yanikurdugumuz bu düzenın devamı insanların yıgınlar halinde yaşadıgı o apartmanlara iş yeri ofislerine trafikte takılı kalmasına baglı ne zamanki bundan bıktılar o zaman çöküş başlar herhangi bir savaş hastalık insanları dogaya döndürmez çünkü onlar geçicidir ve alternatif şehirler bulunabilir.

Son olarak farkettiniz mi insanlar yaşlandıkça köye dönme istegi duyar yada bagım bahçem olsa da huzur içinde dinlensem orada der ama bunu kendisi mi der ? Hayır aksine onu oraya getiren düzen artık ondan bir fayda göremeyecegini anladıgı için dışlar oda dogaya gitme istegi duyar.

Sonsöz 

yalnız kalmayı ögrenmeliyiz çünkü onda yenilikler ve keşifler vardır

Devamını oku