Zamanından önce gelen mutluluk

  Hiç yorum yok
Temmuz 13, 2021

Yaşamın İmgesi Ağaçlar ve Onlara Yazılmış 15 Şiir


Hayat akıp gidiyor bir nehir misali bir su misali peşinde koştuklarımızı yakalayamadan bizi de kendi degirmeni içerisine katıp sürükleyip haşatımızı çıkardıkdan sonra bir kenara atıp orada yok olmamızı istiyor üstelik bizim istediklerimizi hiç umursamadan.

Bugün şunu farkettim insanın hayatta telafi edemeyecegi hiçbirşey yokmuş tek bir şey varki o asla geri gelmiyo ne diye soracaksınız tabiki geri gelmeyen boşa geçmiş zaman avare yılların neyhude anıların telafisi sizce mümkünmü gün geçtikçe ömrümüz alırken epey bi zor gözüküyor.

İnsan gençligince çok toy ve acemi oluyor herşey hemen olsun bitsin istiyor bir an önce ev iş araba mal mülk sahibi olmak istiyor farzedelimki oldu sonra ne olacak muhtemelen karnını gerip akşama kadar kıpırdamadan ölü gbi yatıp duracak sonra kilo anksiyete agzaimer gibi hastalıklarla ugraşarak birde kendini yitirip gidecek, oysa bunları kazanmak için gidilen yollar katlanılan zorluklardır insana yaşadım dedirten tecrübeyi satın alamazsın onu işlersin yıllar günler ilmik ilmik zihnine tecrübe işlersin yaşlılar neden çok konuşmayı sever sanıyorsun işte tamda sebebi bu.

Çocukluk saf masum çaresizlik acizilik ve etki altında olmayı gerektiriyor mutlular çünkü çok az şeyden haberleri var hiçbir sorumlulukları yok çünkü hiçbir kazançları yok tek gayeleri hayata hazırlanıp sonraki kuşak olarak dünyanın degeirmeninin kendilerinide ögütmesini beklemek bu masumluk biçarelik güzel ama tekdüze bir yaşam sunuyor insana çocukluk.

Büyüdükçe sorumlulukların artışı insana özgürlük veriyor yada biz öyle sanıyoruz daha fazla kazanmanın insanı daha özgür kılacagını sanarak peşinde koştugumuz amaçların hırsların kölesi olup çıkıyoruz sanki herşey bizim elimizdeymiş gibi.

Dereye girmeden önce paçaları sıvamak derler vaktinden önce gelen mutluluklar için süpriz gibi sevindirici birşey ama hani dere hani balık saçma geliyor olabilir anlamadıgımız herşey öyle ama şunu iyi belleyinki beklentinizi düşük tutarsanız sevincinizi yüksek yaşarsınız vaktinden önce gelen her mutluluk vaktinden önce de gidebilir kaçımız birkaç saniye sonrasında yaşayacagımıza garanti verebilirizki....

Amaan söz uzun ama ömür kısa imkanım olsa bende ne kıza nede uzun oldukça derin yazmaya çalışırdım.

nacizane...

Devamını oku

İnsanca olan

  Hiç yorum yok

Popüleritenin kurbanları

  Hiç yorum yok
Mayıs 17, 2021

 Popüleritenin kurbanları


Son 20 yıldır ortak bir sorun var bilmem farkındamısınız ?

İnternetin hayatımıza girişi ve ayrılmaz bir parçası haline gelişi birkaç yıllık kısa zaman dilimini kapsıyor ve dogal olarak internetin çocukları olan sosyal medya platformları insanların bilincini giderek şekillendirmekte. Hergün yeni bir polemik, hergün yeni bir gündem hergün yeni bir popülerlik almış başını gidiyor, bilmem seversiniz bilmem sevmezsiniz ama büyük bir çogunlugun bu duruma kayıtsız kalmadıgını iyi ve kötü yanlarıyla gözlemlemekteyim.

Biliyorsunuz 15 temmuzda nasıl bir faydası oldugunu devam eden yıllarda ise analog yayın yapan tv, radyo platformlarının politik darbe sonucu papaganlgas koyuldugunu ve bu sebepten özgür medya savunucusu gaztecilerin youtube, twich, facebook, şnstagram gibi platformlara geçip oralardan halka ulaştıklarını ve gündemi degerlendirdiklerini biliyoruz. Aslında bir nevi bu gazetecilerde o gündemin savucunculugunu yorumculugunu yaptıkları içinde bu kadar halka indirgeniyor bu politik sosyal söylemler.

Artık herhangi bir medya ortamında biraz ün yapmış kıt beyinli insanlar çıkıp bir hata yaptıgında onlarca kişinin kötümser söylemine maruz kalıyor adı üzerinde eleştiriden mizah ortaya çıkarmaya çalışan linç kültürü kurbanı olmuş onlarca fenomen türedi. 

Adam yada kadın ister youtube yayıncısı olsun ister kitap yazsın artık hiçbir kalite farkı kalmadı neden ? çünkü insanlar dijitalleşmein etkisiyle istedikleri kişiye dogrudan ulaşabiliyorlar. Yüzlerce yıl önce yaşamaış biri de olsa ulaşılması çok zor güçlü bir karakter de olsa bu insanlar  intetnette belirli bir ayak izi bırakıyor bu ayak izleri videolar yazılar resimler ne olursa birilerinin eline geçiyor ve paylaşıyor sonucunda onlara kişi buna ulaşabiliyor bu iyi. İnternetin hayatımıza kattıgı artı deger ama

Görüyoruzki büyük bir çogunluk artık pasif atraksyona girişme peşinde nedir pasif atraksyon işte o twitter gibi platformlarda 10 bin twet i geçince hemen birilerinin yada büyük bir çogunlugun söz söyleme istegi oluşması ve bununda çogunlukla tepedekilerin menfaatiyle çatıştıgında hiçbir işe yararmaması işte biz bu işe yaramazlıga bu adı veriyoruz.

Halkın bilinçsiz cahil ve bagnazlıklarını görmemizi saglıyor çok azda olsa bazen akıllıca bir tepki gösterilmesi hala bilinçsiz yaşanmadıgının kanıtı. küdüste olay var tepki güzel mehmetçige destek iyi survivorda şu kazandı şu kaybetti berbat tabi bunlar tartışılır ama sonuçta herkesin gözü önünde gerçekleşen ortak bir söylem var 

Popülerite.

Tanımını yapmak gerekirse direk google a yazdıgınızda: Sosyolojide popülerlik, bir kişinin, fikrin, yerin, öğenin veya başka bir kavramın diğer insanlar tarafından ne kadar sevildiği veya kabul edildiğidir. Beğenme, karşılıklı beğenme, kişilerarası çekicilik ve benzer faktörlerden kaynaklanabilir. Sosyal statü hakimiyet, üstünlük ve benzer faktörlerden kaynaklanabilir. Wikipedia (İngilizce) şeklinde bir sonuç çıkıyor.

İnsanların begenilme sosyal statü, belirli bir ortamda kabul edilme söz söyleyebilme hatta lider olabilme gibi alt bilincinin evrimselleşmemiş ilkel hazlarından kaynaklandıgını söyleyebiliriz. 

İnstagramda havalı fotograflarının paylaşılması, facebook da akrabalarının ve çevrenin genişligi, twitter da ne kadar takipçin oldugu ve begeni aldıgın ne kadar tanınmış oldugunun gösteren basit bazı imgeler aslında.

Çocuklarımızı da yanlış etkiliyor aslında bu tür söylemler, en çok fenomen olan kişiler en ahmak olanlar neden çünkğ kitlenin ruhundan parçalar taşıyor, belirli bazı kaygıları paylaşıyorlar belirli bazı düşünceleri aynı. Hernekadar yaşam standartları artsa da fenomenlıkle daha yüksek sosyal statğ kazansalarda hala ahmak ve aptallar.

Çünkü kimse gerçekten önemli olan şeyleri düşünmüyor paylaşmıyor konuşmuyor birkaç nadir iyi insan var onlarda arada sesleri kısılıyor.

Çogunluk zenginlik, şöhret, ekmek gayesiyle ömrünün büyük çogunlugunu geçici bazı işlerde gerçekten o yaptıgı işin bilincinde olmadan sırf yapmış olmak için yaparak harcıyor. hem kendisini hemde yaşama hevesini. Gierek tekdüze alışıldık suratlar yaşamlar insanlar ile bir zebra sürüsünden farkı olmayan toplumsal hastalıklılar kapmına dönüyorz.

Toplumu eleştirmeliyiz çünkü toplumsal yapı bizi dogadaki zoraki düzenlere egemen kıldı ayrıca unutulmamalıki eleştiri olmazsa aklın gelişiminden söz edemeyiz. 

Şurası kesinki dijitalleşme ile birlikte suçların, cezaların, adaletin ve eşitligin, egitim ve ögretimin, ahlakın ve dinin, komedinin ve trajedinin şeklinin büyük degişiklikler geçirdigini görebiliyoruz muhtemelen bir 100 yıl sonra bizim epeyce yaancısı oldugumuz bir dünyayla karşılaşacagız. çocuklarımızın çocukları bile o dünyaya uyum saglamakta zorlanacak çünkü gelişme ile bireyselleşme daha çok istenilmeye başlanır. halbuki bundan 50 yıl önce fabrikalarda zorunlu olarak saatlerini harcayan anne babalarımız ve dedelerimiz evlerine ekmek götürme gayesinden başka birşey taşımıyordu.

Bugünse aynı insanlar nasıl daha çok takipçim olur nasıl daha çok begenim olur nasıl kolay yoldan zengin olurumun peşinde halbuki bunların olmayacagını her degerli şeyin zamanla kıymet kazanacagını bilmiyoruz dogrusu söz edilmeye deger sözler sarfettigimizden de emin degilim ama şurası kesinki hayat bayagı şeylere uzunca zaman harcanacak kadar basit olamaz. 

hayat. ölüm, bilgi, bilgelik, bilim, sanat, fikir, keşif, ugraş, sonsuzluk, tanrı^'lar, gerçekler, yalanlar, yanılsamalar, hayaller aklıınıza gelen her türlü iyi kötü güzel şeyler düşünülmeye ve sonucunda deger ifade eden şeylere dönüşmeye degmezmi bence deger ?

Devamını oku

Uzay nasıl bükülebilir ?

  Hiç yorum yok
Mayıs 14, 2021

Bildiginiz üzere yaşadıgımız evren 3 boyutlu uzay birde zaman boyutu olmak üzere 4 boyutludur bu zaman boyutu diger 3 mekan boyutu ile iç içe geçmiş süreli olarak içerisinde devinim halindedir. bu zaman boyutunu hayatımıza kazandıran Enstain aynı zamanda uzayın bükülebildigini katlanabildigini hatta delinip içerisinden geçilebilecek bir solucan deligi olabilme ihtimaline öngörüyordu...



Peki bilgimiz evrende buşunan herşeşi atın gezegenler astroitler yıldızlar galaksiler karadelikler benulalar herşeyi ama herşeyi attıgınızda elinide ne kalır hiçmi hayır degil 

Elimizde saf uzay zaman kalır uzay zaman aslında diger herşeyin içerisinde bulundugunu tanımlamak için lullanabilecegimiz kapsayıcı bir mekansal bütündür. nasılki dünyanın etrafında bulunan meridyenler ve paraleller bulunuyorsa birşeyin konumunu zaman çizgilerini onlara göre belirliyorsak saf uzay zamanı 4 boyulu düşünerek bu şekilde ziknimizde canlandırabiliriz.

Basit bir örnekten gidelim elinize düz bir a4 kagıdı alın iki tane dikey iki tanede yatay çizgi çizin bunları isterseniz artırabilirsinizde ama sadece yata ve dikey olarak şimdi kagıdı elinize alıp bir kenarından bakın göreceksinizki kagıt çok geniş ama çok az derinlige sahip aynı kagıda tepeden baktıgınzda ise kagıtın yüzey alanının epeyce büyüdügünü göreceksiniz İşte aynı durumu zihninizde dünya için uygulayabilirsiniz.

Bulunugunuz yerden etrafınıza havaya yere ileriye geriye baktıgınızda sadece genişlik ve yüksekligi göreceksinizdir ama dünyanın dışına çıkarsanız genişlik ve derinligi de algılamaya başlayacaksınızdır. İşte insan beyni uzun evrimsel süreç sonucunda aynı anda yalnızca iki boyutu kavrayacak şekilde evrimleşmiştir aslında üç uzay ve bir zaman boyutu vardır ancak şuanki kuantum(küçük parçaçıckların devinim fizigi) ile görelelik(büyük kozmoloji işleyiş fizigi) birleştirmeye çalışan en iyi teori olan sicim teorisi 4 boyuttan daha fazla hattat 10 uzay birde zaman boyutu oldugunu söylüyor sicim teorisinin tezlerinin kesinkigi arttıkça boyut sayısı artmakta. Ancak bizi asıl ilgilendiren konu uzay ve zamanın nasıl büküldügü ?

düz çizgiler çizdiginiz kagıdı alın ve elinizde bir rulo haine getirin göreceksinizki mutlaka bazı çizgiler kısalmış derinlik kazanarak daire şeklini almış bazılarıysa uzamış. Ancak hala aralarında boşluk var bu boşlugun oluşma sebebiyse çizgilerin birbirine çok yakın ve kısa olması.

Hayal edin bir yolda duruyorsunuz perspektif algınız yol düz olsada olmasada bir süre sonra yolun tek bir noktada birleştigini öngörürür ancak yol hiçbirzaman o kadar daralıp birleşmez aynı durum kagıda çizdigiklerimiz içinde geçerli,  dogrular sonsuza kadar düz gitseydi o zaman uzay ve zamanın duragan oldugunu zamanınsa olmadıgını söyleyecektik yani bir hareket oldugu için(bizim için temel hareket noktası cisimlerin birbiriyle etkileşime girmesi bunun en temelinde ise büyük patlama bulunuyor eger büyük patlama merkezden çevreye dagılarak olmak yerine çevreden merkeze olsaydı bugunkü karadelikler gibi uzay ve zamanın dokusuda biryerde birleşecekti işte biz bu olsı etkileşimlere kütleçekim dalgaları adını veriyoruz.

Enstain ın 100. dogum yıldonümünde karadelikleri gözlemleyen max planck enstütüsünde çalışan  bilim insanları genel göreleli kanıtladı.

nasılki siz elinizle kagıdı büktüyseniz yıldızlar karadelikler gibi agır maddeler uzayın dokusunda bir egim meydana getiriyorbu egim bize göre 3 boyutlu oldugu için bütün cizimler aynı düzlemde dönmüyor. Klasik Newton fiziginde bir cismin kütlesi hacmi arttıkça agırlıgı da artıyordu ve bir cismin agırlıgı ne kadar çoksa kütleçekim dalgaları o kadar uzak cisimleri etkiliyordu karadeliklerde içerisinde aldıklar cismin boyutunu küçültüp agırlıgını artırması bu agırlıkların toplam sonucu olarak mevcut uzay zamanın dokusunu bir kasırgada meydana gelen hortum gibi egmesi şeklinde anlayabilirsiniz.

Buradan şunu anlıyoruz uzay ve zaman herşey degil birşey bir bütün ve ayrı şeyler degil duragan degil dinamik yani gelecek yüzyıllarda nasılki karadelikler bu egimi meydana getiriyorsa insanlıkda bunu başarıp warp motorlu uzay araçları kullanarak ışık hızından daha hızlı gidebilir hatta bunu başarmak için çalışan nasada bilim insanları bulunuyor 

bakalım gelecek yüzyılda bizi neler bekliyor bir sonraki yazılarda görüşmek üzere..


kaynakca

Yerçekimi Uzayla Zamanı Nasıl Büküyor? - Kozan Demircan (khosann.com)

Uzayzaman - Vikipedi (wikipedia.org)

Uzay ve Zaman Bükülmesi tam olarak neyi ifade eder? (bilimgunlugu.com)

Uzay-zaman bükülmesi doğrulandı | YAŞAM | DW | 11.02.2016

Uzay ve Zaman - Brian Greene - YouTube

Devamını oku

Hayatın en güzel yılları

  Hiç yorum yok
Mayıs 10, 2021


 Hayatın en güzel yılları

Herşey o kadar yolunda gidiyorki birşey olacagından korkuyorum ?

Tamda mutlu zamanları tanımlayan bir cümle kimin ne oldugunun umursanmadıgı bizi oyalayan küçük ugraşların oldugu belki bazen başımız kaldırıp gökyüzünde kaç yıldız var bugün diye soramayacagımız zamanlar kim şikayetçiki böyle zamanlardan...

Aslında her anı güzeldir hayatın yada her anı berbattık yaşamın şekline göre

Dedimki ömür uzun gelir insana katlanmak zorunda olduklarının yanındaysa ömür kısadır seviklerin yanında göreceli mutlak biçimsiz bir zaman anlayışının sonucunda geriye kalan cümlecikler....

Çocukluk saflıkdır çünkü çok az şey bilinir buyüzden ögrenmek onlarda en önemli uygulamadır ve en çok çocukken sorgular kitlenin ruhu ama çocuklarda yanlış anlar yada anlamak istedigi gibi şekillendirir tüm bunlara ragmen degiştirir de kendi önyargılarını....

Gençken zaman hızlı geçer dostluk ve kardeşlik en önemli unsurudur bu zamanın hayaller ugraşlar anılar biriktirilir insan kendisini arar gençliginde insan elindekileri paylaşır gençliginde kötü olansa artık birşeylerin farkına varmıştır onlar...

yaşlılık ömrün dinletisidir gençlikte yazılanlar yaşılıkta yorumlanır yaşlıların çok konuşmayı sevmesinin sebebide budur zaman hızlı geçer ama onun bilinçsel faliyetleri gerilemeye başlamıştır çokdan çok fazla degil ama yolun sonuna yaklaştıgı sezildiginden ya çaresizce kabullenmek elverir yada bişeyler yapma istegi ikincisi etrafı kalabalıkların işidir birincisi normallerin.. Çokdan dışlamıştır elleriyle inşa ettikler uygarlık onları dışarı bir maaş bir kulube orası senin ölümden önceki son duragın derler ve erdemlerin arasında sayılır yaşılara bakmak onları bilge saymak....

tecrübe :

öz bilimç :

varoluş :

sonsuzluk :

alt dört maddeye dair vakit kalırsa yazarım.... önce düsünmeliyim..

Devamını oku

İnsan Aklının Sınırları

  Hiç yorum yok
Mayıs 01, 2021

 İnsan Aklının Sınırları


Bilmek istediginizde özellikle o şeyi merak ettiginizde sizi onu elde etmeye yönelten güdü nedir ?

Diger bir tabirle bilme içgüdümüzün altında yatan temel dayanak noktaları nelerdır ?

Şöyle başlayalım söze meral olmazsa keşif olmaz keşif olmazsa devinim olmaz devinimse canlılıgın temel dayanak noktasıdır. Bu sözgügü olabildigince genel anlayabilirsiniz çünkü böyle genel anlamlı cümleler kurmalhem mana derinligini artırır hemde Rahmetli Newton un dedigi öneriyi yerine getirmiş oluruz.

Aklı nedir ?

işlenmemiş ham et parçasından bir farkı yoktur hatta diger bütün canlılarda da bulunur çünkü hepimiz dünyada yaşıyoruz aynı besinleri tüketiyor aynı süreçlerden geçiyoruz. Aksi olsaydı karmaşa oluşurdu.

Aklın somut taradı forontal lob, "ön lob", hayvansal beyin ve sürüngen beyincigi olarak üçe ayırılıyor biliyoruz bunlara ek olarak sag ve sol korteks diye ortadan ikiye ayrıldıgını vucudun her iki tarafını da zıt diger korteksin kontrol ettigini Beynin insan vucudunu bir arada turan hiyerarşik bir yönetimsel bütünlügü oluşturan hüümdar konumda bulundugunu hepimiz biliyoruz.

Ancak salt akıl kendi başına yeterizdir insanı oluşturmaya yetmez, belki canlılıga yetebilir ancak bilinç düzeyi farkındalık  ve ahlaki kuramlar o salt aklın degil saf aklın eseridir.

Nedir saf akıl soyut olan zihin kökenli bilgi temelli bilinç düzeyidir. "burada bu kavramı kullanma sebebim Imannuel kant ın kitabına ithafen siz başka birşeyde diyebilirsiniz".  Eger insan saf aklı ile düşünsel süreçleri bulundurmasa bilincinde uygarlıgından söz edemezdi. Biz uygarlıga erişmek için çeşitli yollardan geçtik dinler savaşlar hastalıklar kıtlıklar ve nice acı tatlı geçmiş olaylar. Ama şurası kesindir ki insanın şuan insandan başka bir dayanak noktası bulunmamaktadır.

İnsan aklı toplumsallaştı modernite ile birlikte bu ise bilinç düzeyimizi düşürdü. Şu çaglarda insanın bireysel hayatına bakabilmesi kendi iç serüvenlerine atılabilmesi gerçekten çok zorlaştı ancak şurasıda bir kesinki kütüphaneler ve egitim kurumları o kurumları oluşturan kişilerde daha sistematize hareket ediyor. 

Ögrenme böyleyken büyük oranda dış dünyadan kaynaklı hale geldi ancak bu bilgiler çok fazla bizim neye ihtiyacımız oldugunu bile bilemiyoruz Neyi ögrenecegiz en çok merak ettiklerimiz nelerdir vs daha fazla bilgi var. 

Günümüzde bilgi güç diye algılanıyor dogrudur ama silahlar oldugu sürece nekadar güçlüdür bilge zorbaya karşı burası şüpheli Neyse konumuza dönelim.

-  İnsan Aklının Sınırları Nerde Başlar Ve Nerede Biter ?

insan öncelikle kendisi üzerine düşünmeye başladıgında bişeylerin farkına varır geçmiş ve gelecek yaşam bir tahayyüle deger ise o zamana kadar bişeyler biriktirilmiştir. Asıl konu bu tohumların zihinsel yaşama nasıl ekildigidir Demin dedigimizgibi ekilirse sizden iyi bir Edebiyat ögretmeni olur ama asla siz bir yazar olamazsınız nedenmi çünkü düşünme yetenegi bulunmayan bir insandan yaratıcı faliyetler bekleyemezsiniz.

Bişeyleri anlamalıyız günün ne getirip dünün ne götürdügünü bizden insanlıkdan asırlardan zamanı geçin çünkü zaman aslında ilizondur asıl konu varolmayanı yoklu düşünüp onu anlamaya çalışmak digerlerinin üzerine hiçirşey söylemedigi düşünceleri ortaya atıp onların üzerine kavramsal ve somut yapısal varlık inşa edebilmektir. İnsan burada kendisini inşa eder hergünde.

Yapmaya başlarız hayatın bir saniyesinin bile degerli oldugunu vazgeçilmez oldugunu anlarız. Gelecekte belki asırlar sonra bize karşılıgı olacak olan bir ugraş ediniriz. bu ugraş bizim üç günlük yaşamımıza bir deger katıp katmaması hiç önemli degildir.çünkü büyük etkisi olacak her yol alım bireyselden toplumsala yönelecektir. 

Yaşlılık gelir sonunda insana ve artık ögrendiklerini yorumlama zamanı diye konuşur yazarsın egerki yorumlayacak ve hergün üzerine yeniden düşünmeye deger fikirler oluşturmuşsan sagıdeger biri olacak kendi köşende huzurla hayatın sonbaharını beklersin yok eger herkes gibi "ki herkes farklıdır ama farkında degildir" olursak muhtemelen sonbaharda düşen bir yaprak taneside biz oluruz.

Devamını oku

Özgürlük arayışları

  Hiç yorum yok
Mart 25, 2021




Özgürlük arayışları

Başlamadan önce şu sözü tekrar etmek istiyorum düşüncelerin dünyayı degiştirebilecegini biliyoruz.

şimdi konumuza gelelim özgürlük arayışları 

Neden özgürlügü önemseriz yada ona neden ihtiyaç duyarız sürekli onun peşinde koşarız hiç düşündünüzmü.

Bir kelime olarak degil ama hayatın bir parçası olarak her an düşündügünüze eminim misalen neden biz bir ev alırız tabiki başkalarının evinde oturarak sürekli ödedigimiz o kiradan kurtulmak için yada bir meslegimiz var neden ölene kadar bize o işi ögreten kişinin yanında kalmayız tabiki onların agladıkları bizim için yeterli gelmez ve biz çogu zaman yeni şeyler ararız buldugumuz şey iyi yada kötü hiçbir önemi yoktur hayat biizim için bir yoldur ve bizi en mutlu eden o yolda ilerlemektir.

Zaman geçer insan dogar büyür yaşlanır tıpkı diger canlılar gibi bazı aşamalar geçirir çocuklukda hayatı ebebeyinlerimizle hatta bizim hayatımızı devam ettirmemizi sagladıkları için ömrümüzün büyük bir kısmında onlara şükranlarımızı sunarız ama onların inançlarını egitim seviylerini düşünce duygu davranış aile gibi degerlerini direk kabul etmeyiz çünkü biz artık genç olmuşuzdur ve dünyayı tanımaya başlamışızdır karşılaştıgımız kültürler insanlar olaylar bilincimize etki eder dogal akıl sahipleri olarak işte bu bizi düşündürür.

Dogru nedir hakikat neye denir aranmalı ölüm ve yaşam sorgulanır sonsuzluk ve şuandalık sorgulanır hatta bazı teori ve tezlere ulaşılır bunlar kişinin yaşamını degerli kılan işerdir ancak biz burada bunların temelinde yatan şeyin insanın bilinçsel özgürlügünü aradıgını kanıt olarak sunuyorum 

Başkalarının aklıyla düşünmek ne ifade eder. Mesela okumak dinlemek izlemek ögrenmek başkalarının aklıyla düşünmek degilmidir bunların nereden ve ne şekilde kaynaklandıgının hiçbir önemi yoktur o an akla uygun gözüken küçük bilgi kırıntılarıyla süslenmiş o küme bizim için başka şeydir ve bilincimizi şekillendirmiştir.

Bu hem iyi bir şeydir hem kötü daha sonra deginecegim

Tamam insan insanla yaşar ve gelişir ama dışardan gelen herşey dışarıya aittir ve bize yabancıdır aynı şekilde bizi de yabancılaştırır. O halde biz kendi bilincimizi inşa etmeliyiz bunun için nasıl bir yol izleyecegiz ? 

A tanrının yolu inanç aklın devre dışı bırakılması

B Tefekkür ve bitmeyen bir hakikati arama yolculugu

bazen bu ikisi birleşir a ile başlayan b yi bulur b ile başlayan a yı bulur ancak aklın eleştirinin ve mantıgın yolculugu çogu zaman inanç ve dogmalarla karşılaştıgı yere kadardır. 

Dinlerin çogu inanılmayı ve itaat edilmeyi ister aklın sınırı oldugu ve bu sebeple insanı hakiki gerçege ulaştıramayacagı varsayar. Ama insanın içinde tinsel bir yaratım vardır ve bu nedensellikler ile ortaya çıkmıştır der. Hatta bu tinsel varlıgın evreni kuşatan o ruhun bir parçası oldugunu bu sebeplede insanın ve doganın maddi varlıgından daha önce geldigi savı ortaya atılır. Alın size bir orta çag skolastiginin fikirleri ve bin yıllık karanlıgın sebebi.

Devam edelim. Tefekkür yani düşünme insanın kelimeler olmadan neyi aradıgını bilmeden birşeyler tahayyül etmesi ilham ve hayal ile birşeyler görmesi ve bunlardan da bilgi çıkarımı yapması ancak bu bilgi ne kadar akla yatkındır. Evet mucizevi birşeydir çünkü kendiliginden olur ancak daha önce biz insanın etrafından etkilendigini bununda bilinçsizce gerçekleştigini söylememişmiydik. İşte bu saf aklın tefekkür ile yanılabileceginin belirtisi üstelik entellektüelite ile beslenmeyen bir bilgi ancak proletaryaya umut oldugu sürece bir devrim gerçekleştirebilir.

Soracaksınız özgürlük arayışıyla tefekkürün ve inancın baglantısı var şöyleki neden çogu peygamber ve büyük filozoflar fakirdir yada aklın bedenin ve kendi zamanının çok çok ötesine geçtiginde yaşama ve kendi sınırlılıgına baş kaldırdıgını burada bariz bir şekilde görürüz. 

Aslında bu başkaldırıdır insanı özgürlügü aramaya yönelten 

Kişi önce bilincini özgürleştirmelidir sonra yaşamını mana olmadan maddenin hiçbir önemi kalmaz..

Okunan kitaplar bize ortak kültürün malı olarak gelir geçmiş çaglardaki üstün zekaların tefekkür ve bilgilerinin kırıntılarıdır çünkü o kadar çagda o kadar çevirilmiş kısaltılmış sadeleştirilmiştirki onların düşüncelerinde toz taneleri kalmıştır ancak bu toz taneleri tohum niteigi taşır aslında her kitap bir fidandır zamanla insan o kadar ögrenirki bir orman içinde kendi ekolojisini kurar.

Burasıda bize uygarlıkların öncelikle akıl ve bilgi eksenli daha sonrada duygu ve inanç eksenli geliştiginin kanıtıdır.

Günümüzde hayatta kalmak yaşamak bir kişinin kendi özgürlügünü kazanması zor hatta bunun için ömrünü bile harcıyor atalardan dogmak insanın gelecek yarım asrının şekillendiricisi bunada en bariz bir afrikada dogmuş çocukla bir finlandiyada dogmuş çocugun egitim görgü kültür ve dünyaya bakışını örnek verebiliriz. Sizce hangisinin insanlıga katkısı daha fazla olcaktır. yada olma ihtimali vardır. 

Ancak başında neden biz önce kişinin bi,linci özgürleşmeli dedi işte tam da bu farkları ortadan kaldırmak için. Hayat seçimlerden ibarettir ve biz seçim yapabiliyorsak irademiz var demektir irademizde özgürlügümüzün en büyük kanıtıdır. Bşkalarının aklıyla düşünmek başkalarının ekmegini yemek başkalarının gözüyle dünyanın güzelliklerini seyretmek göremiyorsakda buna kaderimiz deyip kendimizi suçlamak bizim yapacagımız şey olacak bütün bunlardan vazgeçeriz çünkü birşeyi kazanmak sizi sevindirir yaşamınızı kolaylaştırır ancak insanı asıl olgunlaştıran kayıptır esasen eskiler birazda büyüzden demişdir kaybedelim çünkü kaybettikçe özgürleşiriz diye. 

İyi de insan herşeyini yitirecek kadar cesur degilki bu modern çagın bir parçasıyız bu hayatımızı kolaylaştırdıgı gibi bizi de kendisine baglı bir köle haline getiriyor Şunu biliyoruz köleler kendi başlarına düşünemez karar verip uygulşayamaz onlar için herzaman birileri bişeyler planlamıştır. İşte ben burada insanın kendi efendisi ve kendi kölesi olmasını söylerim. Neitzche derki kendisine itaat etmeyen emredilmeye mahkumdur. Çünkü tembel kişi daima başkalarına baglı yaşayacaktır.

bilginin kolayı yiyecegin kolayı ulaşımın kolayı her an elinin altında ama ne kadar kalıcı bi düşündükmü.

En iyisi biraz düşünemlim ve sorgulayalım ne demişdti o ihtiyar sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya degmez:

evet bişeyler oldu ama kesinlikle çok az şey degişti.

Devamını oku

yaşam bilgeligi üzerine

  Hiç yorum yok
Şubat 19, 2021


yaşam bilgeligi üzerine

Bilgili insan kimdir ?

Bilgili olmanın sınırları nerede başlar ?

Gerçek bilgi nedir ?

Hangi kriterlerden sonra kişiye bilgili denir ?

1- bilgiyi arayan bilgiyi asla bulamayan ama edindigi tecrübeler ve epistomolojik kazanımları sayesinde iyi ve kötü ayrımını yapabilme yetisi kazanmış bu sebeplede gerçek dedigimiz hakikat edinimini kazanmış kişi biligi kategorisinde bulunur. Aslında insan her zaman bilmediginden sorumludur çünkü aklın eristigi noktaya kadar kişinin ufku büyüktür ancak duyular sınırlıdır ve o sınırın ötesini aşmak için ya toplumsal aklı kullanır bunu kullanması için yine toplumun içinde topluma hizmet etmiş olması gerekir yada uzun süreli içe dönüşle kazandıgı bir içe dönük bilgi kazanır bunun adı ise fikir ehli denir. Bilgi ehli entellektüeldir yani oturup kalkmasını insan içinde yaşamasını bildikleri için genelde insanlara yol gösterici olarak iyi yerlerde bulunurlar. fikir ehli ise düşünce ehlidir toplumdab bagımsız yaşamaları ve varlıga bakış şekilleri ile gerçegi uzlette ararlar sözleri ve düşünceleri ile diger insanlardan ayrıldıkları gibi derin ve kazanılması güç sözlerle yarına kalıcılıkları daha fazladır.

2- Eski tasavvufçular yani islam entellektüelleri bilgi hayretle başlar hikmetle tamamlanır demiştir, buna biraz açıklık getirecek olursak şöyle deriz. insan ömrü dışında yalnızca zihni soyutlamasının erişebilecegi ölçüde kazanım sahibidir. mekan ve zaman ikiligi insanın bakışını sınırlar ancak zihnin sınırı yoktu bu sebeplede kişi  görmeye başladıgı zaman varlık bilim onu şaşırtmaya başlar. Her görünen her işitilen aslında bir sırdır kişiye görmeye başladıgında en sıradan oluşlar bile ardında devasa bir hikmet barındırır. 

3-Herşşeyin bilgisini kazanmak mümkün degildir ama bişeyler bilmek mümkünsede bize en gerekli olanları ögrenmek en önemli olandır o halde nasıl karar verecegiz gerçek bilginin ne olduguna bunun için bazı kriterler belirlememiz gerekiyor.

-Gerçek bilgi zamanın ve mekanın ötesinde olmalı yada bu ikisine yeni bir sınır belirlemeli

-Yarına kalıcılıgı olmalı bunun içinde insan aklına hizmet ettigi gibi insan yaşamına güç kazandırmalı.

-Özgün ve bireysel olmalı daha önce söylenmiş olanı tekrar etmek yalnızca kelime israfından başka birşey degildir kavrayış, düşünce, hafıza ve uygulama olarak en önemli kriterde budur.

-kendi eksikligini kendi tamamlamalı bunun araçlarını kendi bünyesinde taşımalıdır aksi halde kurulan bilgi kolayca yıkılacaktır bunun olmaması için düşünce sistematigi oluşturulurken en akıllıca olanı düzenli ve her noktası bilinen bilgi ortaya atılmalı ki o bizi tekrar eden hakikatçiler bizden sonra ortaya attıkları bilgide bizim bilgimizden yola çıkarak sonuca varabilsin.

4- Aslında bilmiyorum daha dogrusu soktatesin sözünü tekrar edelim bildigim tek şey hiçbirşey bilmedigimdir diyebilen insan gerçek bilgedir. sokakta yada toplum arasında gördügünüz bilgisiz insanlarla karıştırmayın onlarda bilgisizdir ama onların zihin yetileri neyi bilmediklerinden habersizdir. Az da olsa neyi bilmediginin farkında olan ve neler ögrenebilecegini aklı bir tasavvurunu oluşturabilen kişi bilgelik yollarında küçük adımlar atmaya başlamıştır. Misalen degerli ziynetler vcarlıgının yada degerinin farkındamıdır degidir ama onları herkes önemser işte bilge kişide böyledir ögretileri düşünceleri anlatıları ve anladıklarıyla etrafındaki kişilere ışık saçar bu sayede o insanlar onun bildigini bilir ancak o kişi kendisinin neyi bildigini bilmez egerki biliyorum deseydi o zaman kendisini ögrenmeye kapatacak ve karanlıı aydınlatan ışıgı södügü için diger aydınlıkların arasında karanlıgın sınrında öylece kalacaktır.

Gerçektende dünyada anlamı oluşturan sayılı kişiler oldugu için insan medeniyeti bu seviyeye ulaşmıştır. teodikenin kaybolacagı kesindir ancak hikem ul ılmiye nin kalıcılıgı ise düne dair sözlerin derlenmesi ve daha gür sesle dile getirilmesi ile mümkündür.

özgür aydın ve çagdaş yarınlara...

Devamını oku

Herkesin bildigi ama önemsemedigi o gerçek

  Hiç yorum yok
Şubat 06, 2021

 Evet ölümden bahsediyorum dogumdan sonra yolun sonu olarak gözüken ölümden korktugumuz alıştıgımız hayatın bir parçası yada hayatı anlamlandıran şey olarak degerlendirdigimiz ama kısıtlı olan zamanımızın tadını çıkarmak için bir kenara attıgımız ölüm düşüncesinden.

Yunus Emre ölen hayvan imiş aşıklar ölmez der aşkın ne oldugunu tanımlamaya gelince softalıga vurur işi dergah şeyh yol gösterici maneviyatlarda arar gerçekte aşık olunması gereken şeyi. 

Bir digeri olan Mevlana da şöyle demiş ölmeden önce ölenlergerçek yaşayanlardır aslında der

Bu ve bunu gibi sözler bizlere küçük ama önemli ögütler verir isterseniz ilkinden başlayalım

Beden ölür ve ölmeyede mahkumdur hatta diger canlılardan hiçbir farkı yoktu ona binek benzetmesi yapılır aşka gelince insan birçok şeye aşık olabilir ama bir tekinde karar kılar çünkü o akla ve kalbe en dogru gelen budur bazıları kadını sever bazıları tanrıyı bazılarıda malı mülkü kalıcı olmalıdı ve bizim aşık oldugumuzda bizi kalıcı yapmalı diyerek soyut bir sonsuzlukla bunu ararlar farabinin tanımladıgı tanrı tanımında evrenin bilinci onu kuşatmış ama müdahale etmeyen bir varlıkdan söz eder kendisinden gelen ruhun yani aklın yine kendisine dönecegini söyledigi için hristiyan inancını beslemiştir. Halbuki dervişler ve filozoflar kendilerince böyle anlamlar ürettikleri halde evlenirler ve mal mülk de edinirler. Ölümsüzlügü arar her insan der yunus emrenin sözü aynı zamanda buna ulaşmak için hayvanilikden kurtulmak ve içgüdülerin esaretini bilincin aşması gerekir diyerek bu görüşünü nesnelleştirir. çünkü o vaat edilen ölümsüzlüge özgür bir ruh kavuşabilecektir ancak bunun yoluda eski alışkanlıkları terkederek diye yol gösterir. durmaz ve şunu tekrar eder dünya ve ömür bir hayale aldanmaktan başka birşey degildir gerçek ölümsüzlükde uçup bir yerlere gitmekte de degildir bizi ise yalnızca bizim gibiler anlar der ve yazdıklarıyla söyledikleriyle yaşadıklarıyla nesilden nesile aktarılan bilgisi aslında gerçekte onu ölümsüz yapmış olan tek şeydir denilir. Buradan şunu anlıyoruz bir kez daha gerçek bilgi insana ölümsüzlügün kapılarını aralar.

Bir diger ise ölmeden önce ölmek daha dogrusu bilincin intihar etmesi bedenen yaşamak ama ölümün her an yanıbaşımızda oldugunu hatırlayarak hayatı daha derin ve insanca yaşamayı ögrenmekdiye devam eder. hatta mesnevide şunu der balıkçılar aga takılan balıkları tekneye dktüklerinde cansız balıkları geri denize atarlarmış bir balıgın öylece yerde durdugunu görünce alıp denize geri bırakmışlar işte insan da bu şekilde gerçek yaşamı tadabilir diyerek hikayesini tamamlar ama şunu demekden de geri kalmaz onun soyutlaması ölmeden önce ölünüz ancak özgürlügünüzden sonra gerçek yaşamda yine kendi yolunuzu kendiniz bulacaksınızdır işte tam bir özgürlügün yani artık ölümün bile gerçegini bilen kişinin iyi ve kötüye karar vermede ne denli ölçülü ve aşırı olacagı artık tamamen kendi elindedir. 


Birinci buyrukda ilmin önemini ikinci buyrukda ise irfanın önemini vurgular ilki sonuç cümlesiyken ikincisi aşama cümlesidir.Hayata kendi açısıyla bakabilen bunu görebilmek içinde kendisinden öncekilerin anlattıklarını dinlemiş kimseler pek tabi kendi masallarını yazabilir çünkü masal yazmak aynı zamanda bir yaşam biçimi kurgulamak demektirde her insanın kendine yaptıgı gibi.

Devamını oku

Entellektuelizm ve sivil aristokrasi

  Hiç yorum yok
Şubat 05, 2021

 baslamadan once bir soru insan entellektuelmi dogar yoksa entellektuelmi olur ? Bu soruya yazinin sonunda cevap verecegiz


Herkesin bildigi gibi hickimse esit srtlar altinda dogmaz vr herkes sasirtici bir sekilde herbireyin bir hayati oldugunu sanar kaliblasmis ogretiler bizi is okul ev aile gibi kurumsal mekanizmalarla tanimlanmamiza sebep olur oysa bunlar sadece bizim ihtiyac duydugumuz ekmek yada kagit gibi nesnel seylerdir sadece biz onlara daha soyut derinlikler yukleriz ailemizde ask olur isimize sevgiyle bagliyizdir okulumuzdan memnunuzdur isler yolunda gittiginde hicbirzaman sorun olmaz anca biseylerin ters gitme ihtimali herzaman vardir ve insani en cok urkutende budur aslinda bizi urkutsn sey bizi giderek daha da zayif ve toplum icinde bir siradan birey haline getirir evet toplumu bir makineye benzetirsek her insanda zamanla kucuk bir carkdan farksiz duruma getirilir 

Diyeceksinizki bu konjnun ne alakasi var soyleyelim ensan aslinda entellektuel dogmaz entellektuel olur cunku gencligi ucsuz bucaksiz bir deniz gibi dusunursek yasarken her insanin o denizde ihtiyac duyacagi haritalar olacakdir eger insan kendi gemisinin kaptaniysa ki biz bua ozgur bilinc diyoruz o zaman haritalara yani kitaplara cok fazla ihtiyaci olacakdir eger bir yere ulasma gayesi varsa o yol gosterici haritalarla ulasir bir hedefi yoksada duya cok buyukdur ve gezdikce yeni yerler kesfeder iste okumayi boyle hayal edebilirizde.

Bildigim kadariyla Albert Camus un anne babasi okuma yazma dahi blmiyormus ancak kendisi nobel odul kazandi ve genc yasta ölmesine ragmen ici pekde bos olmayan bazi kitaplar yazdi ayni ssekilde eski zaanin ogreticilerinden platonda o kadar zeki biri degildi ama bu yola adim atmisdi zaten sokratesle bu sayede bugunku universiteler var.


Hickimse dogustan biseyler getiremez herkes esit sartlar altinda dogmadigi gibi esitte yasamaz eger bilerek ve isteyeek esit yasasaydik o zaman dumya belki daha iyi olurdu ama ozgurlukden soz edilemezdi bu fark bizi entellektueligin en onemli kazanimcisi haline getiriyor kolayca marketlere bakkallara girebilirsiniz ama biseyler almak icin bir bedel odersiniz ama kutuphaneler icin ayni durum gecerli degildir isterseniz orada okur istersenizde yaniniza alir kitabi okursunuz ne farki var diyebilirsiniz soyleki marketten aldiklariniz karninizi doyurur kutuphaneden aldiklariniz aklinizi soylede diyebilirsiniz cok okuyorum ama cogunu unutuyorum bu gayet normal bir hafta once ayni gun ayni saatte ne yapdiginizi da hatirlamiyorsunuz ama sizi bugune getiren saniye saniye yasadiginiz kisiliginiz iste iyi yada kotu sizin secilerinizle sekillenen bilgi dagarciginiz okuma kulturunuz sizin entellektuel degerinizi ve kisiliginizi belirleyecekdir.


Gelelim sivil aristokrasiye bu konuyu neden burada isliyoruz diye sorarsaniz bildiginizi varsayiyorum aristokrasi okumus yazmis egitimli kisiler sinifinin yonetimde soz sahibi olmasi demek acak bu durumun siyasetle bir ilgisi yok daha cok toplum yapisiyla alakasi var çünkü biz insanlar toplumla beraber sekillenen canlilariz aksi durumda sanirim mayurunun biraz ileri versiyonu olurduk iste okumus yazmis dusunen yani entel dedigimiz bir kisi yada toplum grubunun ortaya cikmasi bu grubun cogunlukla yalnizligi istemesi bazende dusuncelerini paylasip bol bol muhabbet edebilecegi bir gruba ihtiyaci olusturmus buna da toplum icindeki sivil aristokrasi adini vermis oluyoruz. 

Gelelim esas konuya ilber ortayliya kstilmiyorum onun aksine ben insanin dogustan gelmeyen aileden vr cevreden bagimsiz bilincsel bir entellektuelizi savunuyorum hem ahlaki hem bilgi ve zeka bakimindan insanlar hergun her saniye kendisini gelistirebilir bunun yaslada alakasi yokdur yasamla yani iradeyle bir alakasi vardir belki yasam caglari farklidir belkide torunlarimizin torulari bircok seye erismede bilim ve teknoloji sayesinde bizden daha ust bir noktada olacaklardir anca bu ust notays erismeleri icin gene bizim biraktigimiz fikirlere yasam deneyimlerine hatalsrimiza ve hyatta cikardigimiz anlamlara ihtiyac duyacaklardir. Iste bu sebepten omrun her gunu degerlidir ve her yeni gunde yeni hayatlar bekler bizi.


Son olaraksa sunu soyleyelim düne dair sözler söylendi şimdi yei şeyler söylemek lazım csncsgzim.

Devamını oku

Evreni yeniden tasavvur etmeliyiz ?

  Hiç yorum yok
Şubat 03, 2021

 Evreni yeniden tasavvur etmeliyiz ?



Bilinen gerçeklier bize asla yeterli gelmeyecek kabul edilen her yeni görüş her yeni fikir bilgi zamanı geldiginde eskiyecek onların ögretileri bize yetmeycek bizimde kendimizce yeni yasalara ve yeni ögretilere ihtiyacımız var başkasının aklının içindeki evrende yaşamak bizi asla özgür yapmaz.

O yasaklanmış bilgi agacından korkusuzca canımızın istedigi meyveyi yiyecegiz üstelik ne şeytanı suçlayacagız nede havvaların vesveselerine kanacagız kendi suçumuzu işleyip cezasını yine kendimiz çekecegiz, bedeli agır olacak bizi rahat yurdumuzdan sürecekler dogruları söyledigimiz her sürede belki dışlanacagız belki aşagılanacagız ama asla kendimiz olmakdan dogru bildiklerimizi dile getirmekten geri durmayacagız.

 Kendi evrenimizi uzayımızı yaratacagız gerekirse tanrının aklına dokunacagız ama asla geri adım atmayacagız. Çünkü onlar bizi bu işe yönelttiler çünkü her yasak kendi isyancısını yaratırdı isyan ile direnip kendi özgürlügümüzü kazanacagız hayatın ve insanların barbarlıgına karşı sonunda o kazandıgımız onların gözünde küçümsenen özgürlügümüz bizim gelişimimizin kapılarını aralayacak, işte biz böyle onların ötesine geçecegiz.

Yolumuz zorlu taşlar ve dikenlerle dolu ama yılmayacagız ve yere düşmeyecegiz dinlenmek için bile hedefimizden şaşıp etrafımıza bakmayacagız. Onların tasarladıgı gelecek haksızlıklar ve adaletsizliklerle gerçekleşiyor anlattıkları her masalın bedelini başkaları ödüyor kendileriyse özenilerek ilahlandırılmış aşagılık maymunların ta kendisi halini alıyor. Bizim gelecegimizi başkası yaşamamalı, biz başkalarının gelecegi için yaşamamalıyoz

O halde biz nasıl kendi hayal ettigimiz gelecegi yaşayacagız...

Devamını oku

yaşama arzusu

  Hiç yorum yok
Şubat 01, 2021

 hayata baglanma ve hevesler



Bırakmadılar yaşayalım diye bir video vardı youtube da epeyde izlenmişti adamın 34 yıllık hapis hayatından sonra dışarıda karşılaştıgı zorlukları ve içerde yaşadıklarını anlatıyordu belki de en çok izlenler arasında yer almıştı. Benzer şekilde Esaretin bedeli, yüz yıllık yalnızlık kitabı hatta 12 yıllık esaret isimli filmler çıkdıgı zamandan buyana en çok izlenen filmler arasında yer almıştır. Buralarda anlatılmak istenen şey temelde insanın yaşadıgı hayatın ne kadar iç karartıcı ve sınırlayıcı oldugu bu durumdan ise küçük bir kırılmanın sonucu daha da kötüye gitmesini konu alır. 

Kahramanlar ya hapse girer ya köle olur yada zor işlerde çalıştırılır buralarda hayatın gerçekleriyle yüzleşen kahraman artık o sınırları birazda olsun aşmanın o kadar da kötü olmadıgını anlar ve kendi için kurtuluş yolları arar. Bazen zengin olur bazen saygın biri olur bazende sadece hayal ettigi huzurlu yerlere ulaşır. 

Başından sonuna kadar bu tür eserler her insanın içinde bulundugu durumu yansıtma ve seyirciye bir pencere aralayarak sanatın ve hissedebilmenin dünyayı degiştirebilecegini anlatmaya çalışır. 

Basit bir örnekten gidersek cogumuz ikinci dünya savaşının ne kadar kötü oldugunu biliriz bu konuda da filmler yapıldı defalarca izlenecek okunacak eserler bunlarda gerçegi yansıtması insanların aynı hataya düşmemesi için bilinçlendirmeyi hedefler çoguda bunu başarmışlardırda ancak şöyle bir bakarsanız kim başlatmıştı ikinci dünya savaşını Hitler tek başına bunu başarabilirmiydi "asla", bukadar ileriye gitmesinin tek sebebi savaş suçlusu olarak dışlanan halkın artık bu eziyetten kurtulma istegiydi sonucunda 70 milyon insanın bir ahmagın yüzünden ölmsine sebep oldu yani insanlar kendi hayallerinin peşinden gittiler başarısız oldular bedeli agır geldi direndiler olmadı karşı geldiler sonucunda gene yenildiler ama en sonunda uzlaşma yolunu seçerek o sıradan hayatlarına geri döndüler.

İnsanın yaşama istegi de böyledir sonuçta bir ülke de insanlardan oluşur çogu kişi gençlik yıllarında hayaller kurar zenginlik başarı ünvan aile huzur sevgi daha fazlası belki hayallerinin peşinden gitme istikrarını gösteren kişiler belirli yerlere gelir kimileri hiç ugraşmadan kolay yolu seçer vazgeçer kimi insanlarda hergün büyük hayaller kurar ama günün sonunda başaramaz başka birgün tekrar dener gene olmaz belkien sonunda olmayacagını anlayıp kendisi için en dogru olanın ne oldugunu düşünmeye başla aslında farkettigi şey onun inancıdır.

İnsanın kendisine olan inancı olmadıgında asla kendisini farkedemez kendisini farketmeyenide toplum farketmez. Kişisel gelişimcilere neden ihtiyaç vardır işte tamda bu sebepten dış dünyda olan makamınız mevkiniz sizin o kurumla olan bagınız dogrultusundadır ne sizin içsel yaşamınız fikirleriniz orayı baglar nede onlarınki sizi baglar işte tam bu sebepten bıkkınlık ve kaçış istegi uyanır içimizde.

Bu saçma dünyadan kurtulmalı ve huzurun bulundugu yere gitmeli ama neresi orası herkesin huzurdan anladıgı ve yaşama bakış şekli farklıdır işte tam bu sebepten her kurtuluş kendine hastır.

Bazıları savaşarak kurtulur bazıları aklını kullanarak bazıları direnerek bazılarıda kaçarak bunların arasınta en tembeli aklını kullanmaktır ama en kalıcı olanı da odur.

Emekli olunca hayal ettigimiz o yazlık, yaz gelince gidilecek olan o deniz kenarı, haftasonu olunca buluşulacak o arkadaşlar hep bi ertelenmişlikle karşılaşıyoruz bizi hayattan sogutan bir diger etmende bu işte içinden geldigi gibi yaşamak şimdide bulunmak yerine her işimizi ertelenmişliklere bırakıyoruz. Mutluluk uzak hayat yakın sanki.

Size bir soru hayat günleriniz için planlı olmakmı daha iyidir yoksa rasgelelikmi ?

her ikisininde kendisine göre avantajları ve dezavantajları bulunuyor. kimsenin saatlerinin günlerinin tekrarı yok kısıtlı bir zamanı sanki hep bizim olacakmış gibi yaşıyoruz zamanı hoyratça savuruyoruz yada bazı iş ve oluşların peşinde harcayıp gidiyoruz, karşılıgında ne alıyoruz hayattan.

Bilmiyorum her an her saniye hayatın bize ne getirip bizden neler götürecegini hiçbirimiz bilmiyoruz bazı hayaller kuruyor onlara inanıyor planlıyor çabalıyor başarılı yada başarısız oluyor her yol her hayal sonucunda bir hiçlige çıkıyor bir odada bir koridorda bir durakta bir iş yerinde bir okulda ansızın bastırıyor içimizdeki o kurtulma ve yaşama istegi sonda hemen ertelenmişlik yetişiyor mantıgın ipi bizi kaybetmekden korudugu gibi yeni maceralar keşfetmekten alıyoyuyor.

 Yokmu yaşama hevesinin bir ölçüsü uyandıgımızda zamanın hesabını yapmadan günün kazancına sevinecegimiz ikinci bir yaşamımız galiba yok... Herhalde anılar bir dükkan gibi bizim ömrümüzü işgal ediyor nekadar çok şey yaşarsak bir günümüzde o gün o kadar huzurlu ve unutulmaz oluyor elbette hergünü kazançlı bitiremeyiz ama bütün bir yılıda kaybettik diyemeyiz neyseki sıkılmak gibi bir özelligimiz var.

Bize iyi gibi görünen şeylerden bıkmak aslından onun alternatifi olanın zıttıgının bir sonuca baglanmış olması ay boyu çalış ay sonu maaşını al eger başında alırsa seni o işyerinde durmaya karakterinden başka ne motive edecek.

Kesinlikle dostoyevskinin dedigi şeyi gene tekrar edecegim hayatı renklendiren şey amaçlardır sonuçlarsa sadece başka bir amaca açıldıgında insanı hayata baglar aski tadirde neyin sonucu bizi mutlu ederki.

Devamını oku